bugün

Türk hem çoban, hem seyis, hem cambaz, hem baytar, hem süvaridir; hülasa bir Türk başlıbaşına bir millettir....

BiR ARAP EDEBiYATÇISININ GÖZÜYLE TÜRKLER VE AT

Menâkıbu't-Türk adlı «erinde el-Câhiz (ö. h. 255) Türklere özel bir bölüm ayırmıştır. el-Câhiz sözlerine, Tûrkler hakkında fikir beyan etmiş olan bazı arapların görümlerini naklederek bağlar.
— ilk hücuma gelince, Türk bu hususta daha makbul tesire, daha derli toplu, daha sağlam bir etkiye sahiptir. Zira, Türk yaptığı hamle kat’i, azmi kesin olsun, kararı bölünmüş ve kafası dağınık olmasın diye atına yolundan sapmamayı, saptığı zaman hızla koşmayı öğretmiştir.... Atını bu şekilde, kendi mahvına sebep olması muhtemel olan iki sırf arasında bir şey yapmadan dönmemeyi hücum anında sahibinin kendisini idare etmesine imkan vermemeyi alıştırdığı için işi sağlama bağlamadan, düşmanın eksiğini görmeden hücuma kalkışmaz.... Türkler ise Hâriciler gibi, hatta daha iyi mızrak kullanırlar. Hücum anında onlardan bin süvari, bin düşman atlısına ok atsalar onların hepsini yerlere sererler. Bu türlü hücuma hiç bir ordu dayanamaz. Üstelik Haricilerin ve çöl araplarının atın üzerinde, bahse değecek derecede atıcılıkları yoktur.
Türk, vahşi hayvana, kuşa, havadaki hedefe, insana, çömeltilmiş veya yere konmuş hayvandan hedeflere, avının üzerine pike yapan kuşlara ok atar. O, hayvanını hızla sürdüğü halde öne, arkaya, sağa ve sola, yukarıya, aşağıya ok atar. Hârici yayına bir ok koymadan Türk on tane ok atar. Bir dağdan inerken veya bir çukur vadinin içine girerken atını Hâricinin düz yerde sürdüğünden daha hızlı sürer. Türk'ün ikisi yüzünde ikisi kafasının arkasında olmak üzere dört gözü vardır.... Horasanlılar, düşmanla karşılaşmanın başında geri çekilirler.... Hâriciler bir geri kaçtılar mı kaçmışlardır. Artık geri çekildikten sonra tekrar hücuma geçmeleri hesaba katılmayacak kadar nadirdir.
Türk. Horasanlı gibi geri çekilmez. Geri döndüğü takdirde öldürücü bir zehir, insanın işini bitiren bir ölümdür. Zira arkasındaki insana önündeki insan gibi okunu isabet ettirir. Bu kadar hızlı gitmesine rağmen kemend atmasından, kemendi ile düşmanın atını yere yıkmasından ve süvariyi atının üzerinden kapıp almasından emin olunamaz.... Türk ekseri kemend atarken başka bir türlü oyun düşünür. Kemend attığı kimseyi yakalayıp yedeğine almazsa cahil, bu neticenin cahilliğinden, kemend atılan kimsenin maharetinden ileri geldiğini zanneder.
Türk, hücum ettiği zaman şahsı, silahı, hayvanı, hayvanının taJamlan ile ilgili herşeyi yanında bulundurur. Hızlı yürüyüşe, devamlı yolculuğa uzun
gece yürüyüşlerine ve memleketler kat’etmeye gelince o cidden şayan-ı taaccüptür.
Haricinin atı Türkün atı kadar mütehammil değildir. Türk bir baytardan daha usta, atını istediği gibi terbiye etme bakanından seyislerden daha başarılıdır. Atını kendi yetiştirir, tay iken kendisi terbiye eder. Atının adını söylerse atı onu takib eder. koşarsa atı arkasından koşar....
Türkün ömrünün günlerini s atı üzerinde geçen günlerinin yer üzerinde oturarak geçirdiği günlerden daha çok olduğunu görürsün. Türk, kısraklarının aygırına biner de gaza yapmak, yolculuk etmek ve avlanmak için veya herhangi bir maksatla yurdundan çıkarsa kısrağı ve tayları onu takibeder.... Susuz kalırsa kısraklarından birini sağar. Altındaki hayvanı dinlendirmek isterse yere inmeden diğerine biner.... Türkün uzun yolculuklarından ancak pek asilleri tahammül edebilir. Türkün yorarak öldürdüğü (çatlattığı), gaza esnasında binmeyi kabul etmediği atla hiçbir Toharistan atı yola dayanamaz. Hârici ile birlikte yola çıksa, hârici henüz hafifçe hızlanmadan Türk bütün hızıyla gitmeye başlar. Türk hem çoban, hem seyis, hem cambaz, hem baytar, hem süvaridir; hülasa bir Türk başlıbaşına bir millettir.... Eğer onların memleketlerinde peygamberler ve filozoflar yaşayıp ta bunların fikirleri kalplerinden geçse, kulaklarına çarpsa idi sana Basralıların edebiyatını Yunanlıların felsefesini. Çinlilerin sanatını unuttururlardı."
güncel Önemli Başlıklar