bugün

üniversite ikinci sınıfta bir oğlan çocuğu varmış vizelere mi ygs ye çalışsam acaba diye düşünüp düşünüp her ikisine de çalışmıyormuş. günler haftalar böyle gelip geçiyormuş.

bu da böyle bir anımdır
"öğle yemeğinden gelip masasına kuruluyor. klimayı zaten çıkarken açık bırakmış. uzun süre 'bu a sınıfıyla invörtırın farkı ne amına koyim' diye düşünüyor. odaya bi kara sinek girmiş. yazları gittiği dedesinin köyünde bunların 3 katı vardı. ısırdıklarında adamı olduğu yerde zıplatırlardı. keraneci lafını kara sineklere özgü bir şey sanırdı o yaşlarda. hep kurnaz bir ortalama zekalı olmuştu. dedesi koluna indirdiği her şaplakta böyle söylenirdi çünkü. ayağa kalkıp bir iki kere öldürmeyi denedi. beceremeyince vazgeçti.

gazetelerin spor sayfalarını açtı sonra. 'hee amk robinhonun da işi yok istanbula gelecek' dedi.

gidip su pınarından yarısı soğuk yarısı sıcak bi su aldı. "ulan bu buzdolabını bulan cennetlik hee" diye geçirdi aklından. icat edilecek hiçbi şey bırakmadılar ki diye de kızdı herkese. yırtması lazımdı. tutmayan sayısal kuponu falan derken işsizlikten bardağı konuşturmak aklına geldi.

besmele çeken bardağı bu şekilde buldu işte. şimdi stv'de çatır çatır reklamı dönüyor amk.
sınırları çizilmiş ezberden hayatlar. planlarımız bile ezberletilmiş.

içi boşaltılmış kavramlarla düşündüğümüzü sanmak.

bir deli kuyuya taş attığında çıkarma derdinde olmayıp, kuyuyu taşlarla doldurmak,

çok çiğnenmiş ciklet kıvamında kelimeler... tükrük dolu, tatsız, tuhaf...

herşey hormonlu, şekilsiz, kof,

ruhuna yabancı bir dünyaya alışmak zorunda olmak.
umut edip beklemekten vazgeçmedim. o da sevgilisini sevmekten vazgeçmedi ve böylelikle ayrı hayatlar, ayrı hikayeler yaşadık. dünyanın herhangi iki sıradan insanı olduk, herkesleştik.
Sevdiğim erkek beni galamızın olduğu bir gün terk edince, ona ihanet ettiğimi düşündüğü için, dönemedim galamızın olduğu yere. Yağabildiğim tek şey polis karakolunun önünde beklemek ve ağlamak. elimde sevdiğim kişiye dair tüm anıların olduğu bir kutu. Sonra Karakolun içinden bir polis çıktı ve, Elindeki bomba mı? diye sorunca fark ettim ki herkesin kendi hikayesi var ve hepimiz başkaların başk kahramanı olduğu hikayelerin sadece figuranlarıyız. Hepimiz sıradanız hepimiz derdi başka. Ben aşk acısı çekerken polis amca da bomba telaşındaydı.
Kalktım ,
camı açtım ,
onu gördüm,
her zaman ki gibi sustum,
içeri girdim.
benim hikayemin başı çektiği hikayelerdir.

insanlar hep kendini özel falan hisseder ya yüzlerine bakıp kimse özel değil ulan sizin yaşadığınızı dünyada en az on binlerce kişi de yaşıyor diye bağırasım geliyor. nedendir bilmem.. sıradanlığı seviyorum hem de çok.. herkesin fotoğraf çektirdiği kapadokya gezi albümlerinden bir tane benim de olsun istiyordum gittim yaptım aynı yerlerde farklı kişilerden aynı pozlar.. güzel değil mi güzel bence.. sonra lisedeki aşk acıları aldatılmalar, kandırmacalar, ayılıp bayılmalar, pembe dizi havasındaki lise aşkları.. bunların hepsini yaşadım herkes gibi.. sonra futbol oynadım hayatım boyunca.. diğer az biraz yetenekli olan yüzbinlerce gençle aynı durumdayım.. lisede hiç bitmeyecek, çok sıkı sandığım dostluklarım oldu bitmedi mi bitti artık tek yaptığımız birbirimizin resimlerini facede begenmek.. üniversite başladı herkes gibi hevesliydim ben de.. çok güzel olacağını kafa dengi çok arkadaş edineceğimi sanıyordum.. ama olmadı yurdun her yerinden bin çeşit insan gelmiş hepi topu üç dört tanesiyle anca anlaşabildim. herkesin yaşadığı hayal kırıklığı beni de sardı..

bu noktadayım artık önüme bakıyorum göremesem de bakıyorum. elbet bir gün bu sis dağılacak hele bir finalleri atlatalım da... *