bugün

beynin sistem dışı kalması ve vucudun bu durumdan şikayetçi olmaması...
aynı bitkisel yaşam gibi duygusal yaşama girilir...
dışarıdan gelen uyarılara kayıtsız kalınır...
işler aksatılır,..
kitaplarda, harfler arasında onun ismi aranır, şarkılar daha bir anlam kazanır, sokaklar hep ona akan bir nehir gibi sürükler insanı...
hepsi güzeldir yaşanılanların ama en güzeli uyandigimda soyledigim ilk cumle dir...
o üçüncü tekil şahsı referans alındığında düşünülmek eyleminde hem fikir olduğum lakin sürekli ibaresinde yanlışlık bulduğum başlık.*
şahsıma yıllardır uzak olan, ve artık varlığının bir yanılsamadan ibaret olduğunu düşündüğüm olgudur. herbirimiz dahil hiç kimse sürekli düşünülmeyi haketmez, birini sürekli düşünmek kendi hayatından çalmaktır.
(bkz: sevgiliyi sicarken dusunmek)
seni düşünmek bir hastalık panzehiri sende olan.
(bkz: çık aklımdan lanet olasıca)
Beni düşünme, dedindi ayrılırken
Düşünmüyorum ki
Düşüncem sende kalmış.

Fazıl H. Dağlarca.
hep onu düşünmek(unutamamak):sabah uyanırsınız ve banyoya gitmek için o harika terlikleri ayağınıza geçirirsiniz. sonra bu terliği size yeniyıl hediyesi olarak verdiğini hatırlarsınız.
iç geçirip banyoya gidersiniz elinizi yüzünüzü bir güzel yıkarsınız. o haklıdır. sabahları serin suyla buluşmak kadar harika birşey var mıdır? tekrar iç geçirirsiniz. bir süre sonra odanıza gidersiniz. siyah kumaş pantolonunuzu ve beyaz gömleğinizi giyerken kafanızı kaldırıp cama bakarsınız camı irili ufaklı yağmur taneleri yıkamaktadır. aklınıza hemen o eski günler gelir siz yağmurun altında sırıl sıklam ıslanırken birden o belirir size doğru koşar, size ceketini giydirip ilerlerken o sonbaharın çetin soğuğuna aldırmaz bile siz ise onun sıcacık montu ve onun kokusuyla mayışmış bir sekilde ifadesizce ona bakarsınız...ne güzel günlerdir onlar!
çeketinizi iliklemiş dışarı çıkarsınız ve en yakınınıdaki taksilerden birine binersiniz. sonra bir anda taksiyi durdurmak istersiniz. inersiniz taksiciye ne ödediğinizi bile bilmezsiniz. birden eskiden buluştuğunuz o yer gözünüze çarpar. tekrar oraya gidersiniz ve yine beklemeye başlarsınız.. onu beklersiniz, beklersiniz unuttunuz mu o hep bekletir sizi iyice ıslatana kadar.. ama sonra birden çıkar gelir ve sizi sarıp sarmalar, yolunuza devam edersiniz. oradan da sıcak bir cafe'ye girer uzun uzun düğün hazırlıklarından konuşursunuz.
sonra bir anda silkinir kendinize delirip delirmediğinizi defalarca sorarsınız. evet evet kesinlikle delirmiş olmalısınız. patronunuz sizi her an başlayacak olan toplantı için beklemektedir ve siz hala eski günlerinizin o tatlı anılarını sayıklayıp duruyorsunuzdur. tekrar bir taksi çevirirsiniz bu sefer hiç yola bakmadan yanlızca gözlerinizi kapatıp bir kaç dakika da olsa onu düşünmemeye çalışırsınız.
araba kornalarının gürültüsüyle uyanırsınız. aslında siz hiç alışık değilsiniz böyle uyanmaya. hep onu çaldırdığı telefonun müziği uyandırır sizi. bu düşünceden uzaklaşmak için dikkatinizi yapılacak toplantıya verirsiniz. çünkü biraz sonra sinirli sekiz suratla karşılaşacaksınız.
arabadan inersiniz ve koşarak toplanyıya girersiniz ve söylenilenleri dinlediğiniz halde duymamış olduğunuzu fakedersiz.
akşam olur ve tekrar o bomboş eve gideceksiniz. onsuz olan o ve. taksinin camlarına vuran küçük su tanelerine bakarsınız işte sizin hayatınız da bundan ibarettir. taksiden inerken artık sendelersiniz. enerjisiz ve isteksizce kapıyı açarsınız. onun kokusunu hissedersiniz sanki o şu an yanınızdaymış gibi sanki sizden hiç ayrılmamış, sanki sizi hiç terk etmemiş gibi... kendinizi yatağa atarsınız ve hıçkırıklara boğulursunuz. ağlarsınız ağlarsınız, ağlayınca onun topraktan kalkıp sizi teselli edeceğini umarsınız. sonbaharın o haşin yağmurlarının arasından buğulu gözlerle yolunu beklersiniz...
(bkz: o kim ki onu düşünücem)
gecenin bir saati sözlükte takılırken sol framede görülen alakasız bir başlıktan esinlenerek onu düşünmektir.

(bkz: o şimdi uyuyor biliyorum)
ağlarım, hatıra geldikçe gülüştüğümüz...evet, ağlatan eylemdir.
hele bu başlığı görünce biraz daha düşünürsün.
ara sira insanin burnunu yogun bir sekilde sizlatan durum.
insanın bir kere aşık olduktan sonra kalbinin yanı sıra aşık olduğu kişiye beynini de hediye ettiği durumdur..eğer ki birliktelik devam ediyorsa yüzde sürekli bir gülümseme hali mevcutken, ilişki her hangi bir sebeple bitmişse kalple birlikte beyin de fonksiyonlarından bir çoğunu kaybettiği ve de kıvrımlarına "sevgili" dolduğu için önlenemez bir ızdırap sürecinin başlangıç halidir sürekli onu düşünmek.istem dışı olarak her bakılan yerden birşey çıkarılır, arabada çalan sıradaki şarkı "yar" için tutulur..beyin düşünür, kalp acır.bu kısır döngü zaman içinde azalarak yok olur diye umut edilir, edilir, edilir....
(bkz: sürekli onbiri düşünmek)
(bkz: sayı fetişi)
aylak insan işidir, koca gün otura otura yapıcak şey bulamazsan düşünür durursun. bir yandan eziyet gibidir de, biraz da liseli kız havası sezinletir insana.
baska hicbir sey dusunmemek yuzunden dersten kalmak.
hastalıklı ruh halidir. en kısa sürede yapılacak bi aktiviye bulunmalı veya kankalarınla buluşma ayarlanmalıdır. oda olmadı en kısa sürede bi antidepresan(prozac önerilir) bulunup atılmak süretiyle hep uyunur hem de unutulur.
zor olduğunu hatta imkansıza yakın olduğunu bile bile düşünmektir.
adama kafayı yedirtir.
git metal dinle, ders çalış, kitap oku. kafayı dağıt. tamam, insan elbette düşünür ama o kadar da değil.
iki harftir belki daha fazla harf içerir. ama en güzeli sigara dumanını soğuk havada içine çekip offfffffffffff demektir. artık herkesin yoluna bakma zamanı.
tatlı bir güzelliği vardır. ayrıca lütfen sayı esprisini yapmayın, küfrederim.
(bkz: sürekli yediyi düşünmek)
Kendinizi üzmekten başka bir boka yaramaz.
bunu yapmak için baya ama baya afedersin aptal olmak lazım. böyle bir şeyin gerçekten mümkün olduğunu zannetmiyorum.