bugün

dünya sağlık örgütünün kafasını yaşayan tiptir.

dünya sağlık örgütü ve dünyanın en büyük tıp portallarindan biri olan pubmed makalesi, sünneti tavsiye ediyor. hem de yeni doğanlı olanı:

https://www.ncbi.nlm.nih..../pmc/articles/PMC3684945/
sünneti inkar etmeye kalkan bir avuç sefih tiplerdir. 1400 yıldır islam geleneğinde bunu inkar etmeye kalkan olmamıştır ya da çok azdır. sünnetin faydaları ortaya çıkınca ateistlerin kıvırmaya çalışması oldukça komik görünmektedir.
kendi ayağımıza sıkmıyoruz. Kuran'da hiçbir yerde kusursuz yarattım demiyor. kusursuzluk ölümsüzlük demektir. insan tırnağını saçını kesmek zorundadır. Allah bunları var etmiştir. tırnak ve penis ucuyla evrenin yaratıcısını inkar etmeye kalkarsan rezil duruma düşersin.
şimdi de kusursuzluk masalından vazgeçmişler anlaşılan..

aferin ama kabul etmek bir erdemdir..

böyle böyle karşı argümanlar daha da bayağılaşacak inşaallah amin..
kusursuzluk masalını ancak din bilmeyen kişi söyler. insan kusursuz değildir. Allah Kuran'da kendisi diyor: yemeye/uyumaya muhtaçtır. ölümlüdür.

insan kusursuz değildir ama varlığının devam etmesi için milyarlarca hassas dengeye sahiptir. bilimin de Kur'an'ın da vurgusu bu. ve bu bir yaratıcının varlığı için yeterli bir delil.
inandım qanqa..

evet biz de allah gibi bir yaratıcının kusurlu bir üretim yapacağını düşünmüyorduk zaten..

ah pardon yanlış yazdım galiba..

neyse..
sünnet gereksizdir diyen, taharet musluğu kullanmasın bi zahmet.

Edit : sünnetle zevki bağdaştıran zeka küplerine imreniyorum.
Seksten zevk alamayan bireylerin isteğidir. Tabi kesildikten sonra daha az zevk almasından dolayıdır.
Resûlüne imân ve itâat olmadan Allah'a imân ve itâat olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, kendine itâ'ati, bir çok âyette, Resûlü ile birlikte zikretmistir. Meselâ buyuruyor ki:

(Resûle itâ'at eden, Allah'a itâ'at etmis olur.) [Nisâ 80]

(Resûl, size ne verdiyse onu alin, size neyi yasakladiysa ondan sakinin!) [Hasr 7]

(De ki "Eger Allah'i seviyorsaniz bana uyun ki Allah da sizi sevsin!") [A.0mrân 31]

[Bu âyet-i kerîme inince, münâfiklar, simdiki mürted ve zindiklar gibi, "Muhammed kendine tapilmasini istiyor" dediler. Bunun üzerine asagidaki âyet-i kerîme indi. (Sifâ-i serîf)]

(De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! Eger [Peygambere uymayip] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.0mrân 32]

Allahü teâlâ, Peygamber efendimize itâati emrettigi gibi, ona muhâlefeti, isyâni da yasaklamistir:

(Kim Allah'a ve Resûlüne isyân eder ve hududullahi asarsa Allah onu, temelli kalacagi Cehenneme sokar.) [Nisâ 14] [Hududullah, Allah'in emir ve yasaklari]

(Dogru yol belli olduktan sonra, Peygambere karsi geleni ve mü'minlerin yolundan baska bir yola uyani, o yolda birakir ve cehenneme sokariz.) [Nisâ 115]

Allah'a, Resûlüne isyân

(Allah ve Resûlüne karsi gelen, bilsin ki Allah'in azâbi çetindir.) [Enfal 13]

(Ey îmân edenler, sizi hayat verecek seylere [dinin emîrlerine] da'vet edince, Allah'a ve Resûlüne icâbet edin!) [Enfâl 24]

(Allah'a ve Resûlüne karsi gelen, apaçik bir sapikliga düsmüs olur.) [Ahzâb 36]

Sünnet-i seniyyeye uymanin farz oldugunu yukarida âyet-i kerîmelerle bildirmistik. Bu konudaki hadîs-i serîflerden birkaçi da söyle:

(Bana uyan Cennete girer, isyân eden giremez.) [Buhârî]

(Resûlün harâm kilmasi, Allah'in harâm kilmasi gibidir.) [Tirmizî]

(Allah'in kitabina, Peygamberin sünnetine sarilan sapitmaz.) [Hâkim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden degildir.) [Müslim]

(Benden sonra ihtilâflar çikar. O zaman sünnetime ve hülefa-i râsidînin sünnetine uyun!) [Tirmizî]

Kur'ân-i kerîm, Peygamber efendimize inmistir. Muhatabi odur. Eshâb-i kirâm, Peygamber efendimize, Kur'ân-i kerîmin açiklamasini suâl ederlerdi. Açiklamayi gerektirmiyen âyetler hariç, her âyetin açiklamasini bilen yalniz odur. Resûlullah efendimizin bildirdiginden baska türlü açiklamak yanlis olmakla kalmaz, Allah'a ve Resûlüne iftirâ olur. Hiç bir kimse, Peygamber efendimizden daha iyi bildigini söyleyemez. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Size kitabi, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi ögreten bir Peygamber gönderdik.) [Bakara 151]

Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabin [Kur'ân-i kerîmin] disinda, bir de hikmet getirmistir.

Ayrica, Kurân-i kerîme ragmen, insanlarin bilmedigi seyleri de ögretmistir. Allahü teâlâ, hikme ehlini de övmüstür:

(Allah, hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilmisse, muhakkak ona çok hayr verilmistir.) [Bekara 269]

Hikmet, fen ma'nâsina geldigi gibi, fikih ilmi ma'nâsina da gelir. (Dürr-ül muhtâr)

Peygamber efendimiz, 0bin Abbâs hazretleri için, (Yâ Rabbî, bunu fakîh kil, hikmet sâhibi eyle ve buna Kur'ân-i kerîmin bilgilerini ihsân eyle) buyurdu. (Buhârî)

Kur'âni ehli olan açiklar

Peygamber efendimiz, fikh bilgilerini de eshâb-i kirâma ögretmistir. Peygamberimizin ögrettiklerine sünnet dendigi için, ögrettigi fikh ilmine de sünnet de denir.

0mâm-i Sâfiî hazretleri, (Bu âyetteki hikmet'ten maksat, Resûlullahin sünnetidir. Önce Kur'ân zikredilmis pesinden hikmet bildirilmistir) buyuruyor. (Risâle s.78)

Kurân-i kerîm açiklamasiz ögrenilseydi, Peygamber efendimize, (teblig et yeter) denilirdi, ayrica (açikla) denmezdi. Halbuki, açiklanmasi da emredilmistir:

(Kur'âni insanlara açiklayasin diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabi, hakkinda ihtilâfa düstükleri seyi insanlara açiklayasin ve imân eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]

Bu âyet-i kerîmeler, açiklamayi gerektiren âyetlerin bulundugunu gösterdigi gibi, bunu açiklamaya Resûlullah efendimizin yetkisi oldugunu da göstermektedir.

Kurân-i kerîmde her bilgi vardir. Ancak açik degildir. Peygamber efendimiz bunlari vahy ile ögrenmis ve ümmetine bildirmistir. Bir âyet-i kerîme meâli:

(Onun sözleri vahydir.) [Necm 4]

Hz.Cebrâil, Peygamber efendimize gelip 5 vakit namazin her seyini bizzat tatbîkî olarak ögretmistir.

Peygamber efendimiz de (Namazi benim kildigim gibi kiliniz) buyurmustur. (Buhârî) Resûlüne imân ve itâat olmadan Allah'a imân ve itâat olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, kendine itâ'ati, bir çok âyette, Resûlü ile birlikte zikretmistir. Meselâ buyuruyor ki:

(Resûle itâ'at eden, Allah'a itâ'at etmis olur.) [Nisâ 80]

(Resûl, size ne verdiyse onu alin, size neyi yasakladiysa ondan sakinin!) [Hasr 7]

(De ki "Eger Allah'i seviyorsaniz bana uyun ki Allah da sizi sevsin!") [A.0mrân 31]

[Bu âyet-i kerîme inince, münâfiklar, simdiki mürted ve zindiklar gibi, "Muhammed kendine tapilmasini istiyor" dediler. Bunun üzerine asagidaki âyet-i kerîme indi. (Sifâ-i serîf)]

(De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! Eger [Peygambere uymayip] yüz çevirirlerse, [kâfir olurlar] Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.0mrân 32]

Allahü teâlâ, Peygamber efendimize itâati emrettigi gibi, ona muhâlefeti, isyâni da yasaklamistir:

(Kim Allah'a ve Resûlüne isyân eder ve hududullahi asarsa Allah onu, temelli kalacagi Cehenneme sokar.) [Nisâ 14] [Hududullah, Allah'in emir ve yasaklari]

(Dogru yol belli olduktan sonra, Peygambere karsi geleni ve mü'minlerin yolundan baska bir yola uyani, o yolda birakir ve cehenneme sokariz.) [Nisâ 115]

Allah'a, Resûlüne isyân

(Allah ve Resûlüne karsi gelen, bilsin ki Allah'in azâbi çetindir.) [Enfal 13]

(Ey îmân edenler, sizi hayat verecek seylere [dinin emîrlerine] da'vet edince, Allah'a ve Resûlüne icâbet edin!) [Enfâl 24]

(Allah'a ve Resûlüne karsi gelen, apaçik bir sapikliga düsmüs olur.) [Ahzâb 36]

Sünnet-i seniyyeye uymanin farz oldugunu yukarida âyet-i kerîmelerle bildirmistik. Bu konudaki hadîs-i serîflerden birkaçi da söyle:

(Bana uyan Cennete girer, isyân eden giremez.) [Buhârî]

(Resûlün harâm kilmasi, Allah'in harâm kilmasi gibidir.) [Tirmizî]

(Allah'in kitabina, Peygamberin sünnetine sarilan sapitmaz.) [Hâkim]

(Sünnetimden yüz çeviren benden degildir.) [Müslim]

(Benden sonra ihtilâflar çikar. O zaman sünnetime ve hülefa-i râsidînin sünnetine uyun!) [Tirmizî]

Kur'ân-i kerîm, Peygamber efendimize inmistir. Muhatabi odur. Eshâb-i kirâm, Peygamber efendimize, Kur'ân-i kerîmin açiklamasini suâl ederlerdi. Açiklamayi gerektirmiyen âyetler hariç, her âyetin açiklamasini bilen yalniz odur. Resûlullah efendimizin bildirdiginden baska türlü açiklamak yanlis olmakla kalmaz, Allah'a ve Resûlüne iftirâ olur. Hiç bir kimse, Peygamber efendimizden daha iyi bildigini söyleyemez. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

(Size kitabi, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi ögreten bir Peygamber gönderdik.) [Bakara 151]

Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabin [Kur'ân-i kerîmin] disinda, bir de hikmet getirmistir.

Ayrica, Kurân-i kerîme ragmen, insanlarin bilmedigi seyleri de ögretmistir. Allahü teâlâ, hikme ehlini de övmüstür:

(Allah, hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilmisse, muhakkak ona çok hayr verilmistir.) [Bekara 269]

Hikmet, fen ma'nâsina geldigi gibi, fikih ilmi ma'nâsina da gelir. (Dürr-ül muhtâr)

Peygamber efendimiz, 0bin Abbâs hazretleri için, (Yâ Rabbî, bunu fakîh kil, hikmet sâhibi eyle ve buna Kur'ân-i kerîmin bilgilerini ihsân eyle) buyurdu. (Buhârî)

Kur'âni ehli olan açiklar

Peygamber efendimiz, fikh bilgilerini de eshâb-i kirâma ögretmistir. Peygamberimizin ögrettiklerine sünnet dendigi için, ögrettigi fikh ilmine de sünnet de denir.

0mâm-i Sâfiî hazretleri, (Bu âyetteki hikmet'ten maksat, Resûlullahin sünnetidir. Önce Kur'ân zikredilmis pesinden hikmet bildirilmistir) buyuruyor. (Risâle s.78)

Kurân-i kerîm açiklamasiz ögrenilseydi, Peygamber efendimize, (teblig et yeter) denilirdi, ayrica (açikla) denmezdi. Halbuki, açiklanmasi da emredilmistir:

(Kur'âni insanlara açiklayasin diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabi, hakkinda ihtilâfa düstükleri seyi insanlara açiklayasin ve imân eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]

Bu âyet-i kerîmeler, açiklamayi gerektiren âyetlerin bulundugunu gösterdigi gibi, bunu açiklamaya Resûlullah efendimizin yetkisi oldugunu da göstermektedir.

Kurân-i kerîmde her bilgi vardir. Ancak açik degildir. Peygamber efendimiz bunlari vahy ile ögrenmis ve ümmetine bildirmistir. Bir âyet-i kerîme meâli:

(Onun sözleri vahydir.) [Necm 4]

Hz.Cebrâil, Peygamber efendimize gelip 5 vakit namazin her seyini bizzat tatbîkî olarak ögretmistir.

Peygamber efendimiz de (Namazi benim kildigim gibi kiliniz) buyurmustur. (Buhârî)

Son olarak eklemek isterim ki ayetler açık ve net. Tüm yazıyı okuyunca anlaşılmayacak bir şey söz konusu değil...

Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu görseler onu (hemen) yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil olmaları sebebiyledir.
[Araf Sûresi.146]
Müslodur. Arap kafasındadır.
Adı üstünde sünnet, yani farz değil. hz. Muhammed'in yapmadığı ama yapıldığını gördüğünde birşey demediği bir uygulama.

Bu nasıl dinin gereği olabilir?

Kusura bakmayın ama ben sizin dininizden değilim sanırım, benim dinim allah'ın gönderdiği din.
güncel Önemli Başlıklar