atlaslarda adı geçmeyen denizdir ama bizzat gözlerimle gördüm böyle bir deniz var.
masmavi ama çok değişik bir mavi.
bu maviyi görmek için nisan başlarında orada olacaksınız. şöyle havaların hafiften ısınmaya başlayıp güneşin tam ısıtamadığı, kış rüzgarlarının cılız kalıntılarının estiği günlerde, acık mavi bulutsuz bir hava denk getirmeniz lazım yoksa kolay kolay göremezsiniz.

burası, genellikle büyük şehirlerin orta kısım insanlarının yazlık olarak kullandıkları bir belde ama öyle vur patlasın, çal oynasın ortamı yok.
50 şer metre aralıklı 1-2 katlı evler, gerisi yeşil ve toprak. bir de muazzam hava ve iklim.

süheyla ile memet buraya sürekli yerleşmiş iki lise öğrencisi.
birinin baba emekli birinin babası yok. nerede o da bilmiyor.

not elbet devam eder.

tanımsa tanım. denizdir.
yaz biter yazlıkçılar gider.
hafiften bir hüzün çöker oralara ama işte o zamanlar süheyla ile memet in egemenliği başlar. o koca mahallede ikisinden başka insan yok gibidir. sokaklar deniz, gökyüzü hep ikisinindir.
öğlene kadar okul vardır. ikisinin de pek umurunda değildir ama gidip gelirler.
onlar ve daha bi kaç gençten başka kimseler yoktur oralarda.
mecburen birbirlerini bulurlar. o ona yoldaş o da diğerine yoldaş olur.
bütün o çevre deniziyle, deresiyle, yeşillikleriyle ikisinin olur.
okula bile beraber giderler ama öyle pek anlaştıkları söylenemez.
itiş kakış, tartışma ne istersen var. sevgili falan değiler ha. birbirlerini iterler yani ama gene de her an beraberdirler.
bazen bakarsın sağı solu yeşillik ve ağaclık olan yollarda sallana sallana yürürler, konuşurlar.
bazen itişirler. her bir halleri ve ortam birer tablo olacak nadirliktedir.
herkes yaşayamaz bunu.
pek çok şeyin bir araya gelmesi lazım. özellikle de zamanın.

süheyle hareket olarak girgin ama konuşkanlık açısından çekingen biri.
her komşuya gider, girer çıkar ama konuşmaları saygılı ve az hatta saygılıdan öte bildiğin utangactır.
memet serseri gözükmeye çalışan ama aslında öyle olmayan, konuşmalarında arada serseriliği ön plana çıkarmaya çalışan biridir.
bu iki mecburiyet az raslanan bir arkadaşlığı sürdürürlerdi.
o ona mecbur , o da ona.
başka kimse mi var, etrafta konuşacak, akran?
ama mavi gökyüzü ille de o mavi gökyüzü.
onlar ne zaman dışarıda gözükse o gökyüzü onların tepelerindedir.
onlar mı hava güzel olunca dışarı çıkarlardı yoksa onlar çıkınca mı gökyüzü mavileşirdi, bilmiyorum.
tek hatırladığım onlar üçlüydü. güneşi ve denizde eklersek beşli. bir de yeşillikler var.
yeminle böyle bir birliktelik ve atmosfer az rastlanır cinstendi.
düşünsene sokaklarda aslında sokak değil çünkü ne asfalt yol var ne de yakında evler.
böyle toprak yollarda elini kolunu sallayarak yürüyorsun o rahatlık, o yalnız olmama duygusu, o belki içten içe, açığa vurulamayan gizli bir aşk ama itişmekten birbirlerine bundan bahsedememek?
boyları posları da uygun ha. orta boyu iki değerli insan.
değerliler çünkü çok temiz kalpliler. anlıyorsun yüzlerinden.
biraz uzaklarda ama o mahallede bir cevher daha var.
şehnaz.
süheyle gelmiş tanışmıştır kesin.
şehnaz, süheyla nın yaşlarında annesiyle çicek seralarında karanfil yetiştiren bir insan.
isimlerin en güzellerinden birine sahip.
annesiyle akşama kadar serada çalışır bir yandan da türküler söyler.
"aman yeşil halı yarim ıspartalı"
ben ister istemez dinlerim. hatta mahalle dinler.
uzak inşaatlardan keser sesleriyle karışır bazen ama dinlenir, genede.
şehnaz süheyla ile memet e yakın olamaz çünkü hep serada çalışır. bazen süheyla ya yalvarırır ne olur gel, tek arkadaşım sensin.
bir de kardeşi var. zıpır bişey.
11-12 yaşında ablasına takılan bi çocuğa bıçak çektiği söylenir. detayı sormadım.
birde o yaş ve o boyla nereden bulduylarsa adam kesimi bir çeket giyer. uzaktan görsen görsen 1,40 boyunda bir adam sanırsın.
var ya yazın, süheyla memet i resmen satar.
yazlıkçılar gelmiştir. deniz mevsimi başlamıştır.
süheyla giyer bikinisini doğru sitenin kumsalına. akşama kadar deniz.
denize ikisinin denizi demiştik ya, deniz yazın süheyla nın olur.
memet in umurunda mı derseniz zerre değildir.
aslına bakarsan memet yazın ortalarda pek gözükmez.
nereye gider ne yapar hiç te dikkatimi çekmedi ama memet yazın da vardı. ondan eminim.

sonra zaman denizi ikisinden de aldı.
az acıklara koca koca gemiler yanaşır oldu.
belki yeni memetler süheyla lar hala vardır ama ne onların gezdiği yollar kaldı ne aralarından geçtikleri, uzak mesafeli evler ne de yeşillikler.

dedim ya hem o atmosfer hem o rolü oynayacaklar bir daha bir araya zor gelir.
bugün süheyla nın oturduğu site yıkıldı.
memet in evi duruyor ama memet yok.
şehnaz ın seraları ise apartman oldu.

belki merak eden vardır.
peki onlar ne yapıyor diye.
ben de bilmiyorum ama arada gittiğimde denk getirebilirsem anlattığım renkteki denizi ve mavi gökyüzünü görüyorum.

bitti. daha da ne oldu diye mesac atmayın.
memet: bu ney
süheyla: bürümcük. bilmiyor musun.
memet: ne bilicem.
böyle sıradan, böyle umursamaz.
ya aşırı romantik değilim ama bunu yazmam lazım.
geçenlerde yolum düştü oraya.
sahil, mahil dolaşırken bi baktım onların okula gidip gelirken, sakin sakin şakalaşarak, itişerek yürüdüğü sokakımsı yoldayım.
ve inanır mısınız en az 3-4 aşık çift gördüm.
ya sokağın bi büyüsü var ya da onların mecburi arkadaşlıklarıyla yarattıkları atmosfer orada asılı kalmış.
aşıkları çekiyor.

hayat ilginç ve şaşırtıcı.
güncel Önemli Başlıklar