bugün

Lanet olsun! ne kötü bir insanım. kız arkadaşım olucak hanımefendi bayanı bugün baya bir incittim herhalde. ardından telefon ettim 3-4 kere açmadı. ama neden?. neden ben bana çok değer veren insanları üzüyorum bilemiyorum. bana kaç defa şımarıyorsun demişti. şimdi haklıymış. ve şuan o yok. belkide hiç olmiycak. üzülüyorum belkide ağlamak üzereyim bilemiyorum. şu günlerde hayatımda iniş çıkışlar yaşanıyor. onunla konuşmak bana o kadar güzel geliyordu ki artık sanırım herşeyi içime atıcam. önce kendime bakıyorum, sonra çevreme. bir zamanlar çevremdeki olumsuz kişileri eleştirmekten şimdi onlar gibi olmuşum. duygusuz, şımarık, alçak... zamanında kınadığım şeyler şuan birer birer başıma geliyor. ve ben bir türlü terbiye edemiyorum kendimi. bilemem belki de gençliğin verdiği cesaretten olsa gerek...
Etrafımdaki saçma sapan insanlardan biktim. Erkek peşinde koşan onları elde etmek için sabah akşam plan yapan ergen oda arkadaşlarımdan biktim kafam kaldirmiyor artık bazı seyleri. Sanki 70 yaşındayım ve yasanacak herşeyi yaşadım. imdat.!
Keşke sevgilisi hatta adını söylemeseydi de haftalarım perişan geçmeseydi. iyi olan ruhlar için hayat cehennemden ibaret maalesef.
imana göre imtihan.
tam yirmi gündür tek bir paragraf üzerine çalışıyorum. daha önce zor odaklandığımı ama mükemmeliyetçi olduğumu söylemiş miydim?
en güzeli susmak. yolun yarısından sonra öğrendim ben bunu. sükut, sadece sükut... siz sustukça onlar itiraf ediyor, ve tanıyorsun herkesi tek tek.

en çok vefadan bahsedenin en vefasız olduğunu, en çok şereften bahsedenin en şerefsiz olduğunu, namustan bahsedenin nasıl bir namussuz olduğunu öğreniyorsun. bütün mesele sükut etmekte.

susun, susun ki duyasınız.
Kimsenin numarasını telefonumdan silmiyorum. Sebebini bilen bana anlatsın.
O hayat benim efsun u gordukce su tipime sukrediyorum yeminle. ama saka maka bayiliyoz kariya ailece.
yiyecek içecek fotoğrafı paylaşan herkesi koşulsuz şartsız eksiliyorum. aynı şekilde ''off bugün şunu yedim şu şu vardı menümde'' vb. özendirici tarzda cümleleri de. hatta şansım olsa iki kere eksilerdim. insanları düşünüp hareket etmelisiniz biraz. olanı var olmayanı var. benim canım çekmez zaten allah'a şükür. lakin böyle bencilce davranışlara katlanamıyorum.
Artık cidden cok yoruldum.
Değer vermenin bize bir yalnızlık getireceğini bilemezdik.
Biraz önce ders çalışırken sokakta bağıran bi adamın sesini duydum. Pencereyi açtım ne olduğuna bakmak için. Bozacıymış ya inanamadım sözlük. Annem hep eski bir şehir efsanesiymiş gibi anlatır " eskiden istanbul sokaklarında geceleri bozacı gezer bozaaaaa diye bağırırdı. Sokakta bozacının ve kedilerin sesi dışında da ses olmazdı " diye. Sanırım geri döndü bozacı. Yetişemedim ama ben evden çıkana kadar gitmiş. Yarın da gelsin Allahım lütfen.
"kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun. oysa bazı insanlar oldukları gibi kalarak elde ederler istediklerini…"

Oğuz Atay
Otobüste tek benim yanım boşken,ayakta gitmeyi tercih eden kız gibi lan hayattaki yerim.
Ve evet evet...
bugün otobüste tek benim yanım bosken ayakta gitti bir güzel kız.
canımdan bezdim.
klavye turkcusu fasist ergenlerin sozlukten temizlendigini gormek guzel olurdu.

bi bitmediniz aq.
Saat 00.00.
su an uyuyup ayin 31inde uyanmak istiyorum.
facebookum yok, instagramım yok, cep telefonum 2100 ve sadece numara girerek arama yapıyor. ama yine ders çalışamıyorum. demek ki insanın içinde olacak . içimi bulursam derdi ne öğreneceğim.
sokakta kavga eden insanları görünce işimi gücümü bırakıp kendilerini izliyorum. içimden beyaz futbol tadında yorumlar yapıyorum.
kişilik itirafı.
hep bir hayal dünyası içinde yaşıyorum.
yani öyle ben farketmeden oluyor.
kafamda kurguladığım şeye o kadar çok kaptırıyorum ki kendimi, o hayal, yaşantım oluyor.
sonra hayal kırıklıkları, yaşam kırıklığı oluyor.
2-3 hafta mal mal, ölü gibi geziyorum.
sonra yine kendime bir şeyler buluyorum ve yine o şeyin peşinde sürükleniyorum.
olayların hepsi bittiğinde, yaptığım şeyleri düşündüğümde ise, hani filmlerde olur ya adam ne yaptığını falan çok sonradan anlar.
ışte öyle bir donukluk anı oluyor
ışte öyle. yoruldum.
gerçek diye hep bir hayalin peşinden gidiyorum ve kaçınılmaz hüsran ile karşılaşıyorum.
bu bir kısır döngü gibi, sanki bu artık ben gibi.
delirdim mi?
bugün biraz tenha bir sokakta gidiyordum benden biraz ileride bir kadın gidiyordu sonra bir tane köpek geldi kadının peşine takıldı kadını kokluyordu kadın köpeği kovdukça köpek daha çok kokluyodu sonra baktım köpeğin diğer 2 arkadaşıda onlara doğru ilerliyo. ben topuk tabi direk geri döndüm yoluda uzattım inşallah kadına bişey olmamıştır şimdi vicdan azabı çekiyorum.
Hayatıma tam anlamıyla giren hiçbir kızın gözleri kahverengi olmadı ya da siyah, hep mavi yeşil veya ela, yani renkli göz diye tabir ettiğimiz. Bu da böyle ilginç bir istatistik bende.
her gelen içimdeki leyla'dan bir parça alıp götürdü.
onun kesmeye kıyamadığı kömür karası saçları vardı, babasınınkilere biraz olsun benziyor rengi diye şükrettiği ela gözleri.
onun küçücük elleri vardı, öpülesi.
kestiler saçlarını, çok ağlattılar ve bırakıp gittiler ellerini.

ve en fenası hiçbiri gerçekten kimi öldürdü bilmedi. baktı ama görmedi..
anlatmak istediğim şey çok, yazmaya başlarsam durduramam kendimi, sizi de harcarım kendim gibi. yapamıyorum olmuyor.

eskiden sanırım diyordum ama;
şimdi

aklımı yitiyorum sözlük.
Anlamak bir ömür sürer senin gözlerinin etkisini,yalanlarının kalbimde açtığı derin heceyi..