bugün

Ilkokulda iken havucu meyve bilirdim be sözlük. Değilmiş!
Cüzdanı evde unutmam la yaşanan anı.
işe gitmek için metroya bincem hani milletede akbilini kullanabilirsiniz dediğimde sanki ağaçla konuşur gibi hissediyorum kendimi.
Ulan namussuzlar nolacak buyur kardeşim burdan bas desen.
Yalvara yalvara bastık akbili.
bi keresinde okula gitcektim, sey diye dusundum bugun tek ders yarin iki ders var bugun gitmeyim
yarin giderim. cumku tek defalik otobus param vardi.
Otobüs dolmuş pek geçmeyen bir saatte, durağa da epey uzak bir yerdeyiz. Erkek arkadaşımla kavga ettik, ben durur muyum bastım tabana kuvvet gidiyorum. Öyle hızlıyım ki ama yetişemedi arkamdan. Parama da çok güveniyorum ya, nasılsa taksiye binerim eve giderim 10 dakikada havalarındayım.
Cüzdanımı bir açtım 3 lira param var, eşşek gibi 1 kilometre uzaktaki durağa yürüyüp, tek kalan otobüse binip 1 saatte evime ulaşmıştım.
Fakirligim 40 gün sürdü , sonra alıştım. Pek bi anım yok. Normal işte klasik fakir.
Bundan 10 sene evveldi. Bir pazar günüdür. Evde anne ile babanın maddi sıkışıklığı nasıl gidereceklerine dair konuştuğu duyulur. Bu olaydan yarım saat sonra anne ile pazara gidilir. Canın deli gibi muz çektiği halde annenin "istediğin meyve var mı? " sorusuna Hayır cevabı verilir.

Ona da şükürdü ama. Ne insanlar vardı yemeği zor bulan. Ama çocukluk işte. O zaman üzülmüştüm fakiriz diye.
üniversite öğrencisiydim ev arkadaşlarımdan hiçbiri şehirde değildi ve rahmetli babam toplantısı işlerinin yoğunluğu nedeniyle o gün para gönderememişti baya bildiğin bütün günü parasız geçirmek zorunda kalmıştım. biraz gururlu bir insansanız hayat gerçekten çok zorlaşabilir.
yokluk içinde geçirdiğimiz bütün çocukluk yıllarımız.
görsel
her şey doğmamla başladı. *
Hayatım boyunca bir kere oo iyi bu ay param var rahat rahat harcıyabilirim lafını kullanamadim. Tek bildiğimiz yine para yok, otur evde, makarna mı o, yine mi ihbarname gelmiş, banka arıyor dur meşgule atiyim vs. vs. *
O kadar fakirdik ki bir tek çamaşır takımım vardı. ve ben bu yüzden, annem çamaşır yıkadığı gün okula gidemezdim. .
arkadaşların silgisinden çıkan silgi tozlarından kendime silgi yapardım. kullandıktan sonra da yerdim.
Ben en fakir olduğum an üniversitede bankamatikte burs kartimda gördüğüm alt alta gelen ve sifirdan baska bir sayi olmayan sifir sifir sifir resmidir.
3 kişiden anca 1,5 tl çıkması sonucu akşam yemeği niyetine, kepek ekmeği alınıp yenmesi.
Hafta sonu okulda halk oyunu seçmeleri olacakmış. Saat 11' de. ilkokul 5. Sınıftayım. Salonda kanepede yatıyorum. Annem sobayı yakmış terli uyanıyorum Cumartesi sabahı. Yere kuruluyorum. Bacaklarımı kırmızı kareli sofrabezi altına alıyorum, büyük alüminyum tepside kahvaltımı yapıyorum. Trt' den saate bakıyorum, 11' e gelmek üzere. Sofradan kalkıp camdan okul bahçesine bakıyorum. Sınıftaki arkadaşlarım hemen de gelmişler. Annemin yatak odasına gidip kocaman kahverengi gardolabında benim kıyafetlerim için ayrılmış bir bölmesinin kapağını açıyorum. Beyaz boğazlı kazağımı ve yeşil süveterimi giyiyorum. Altıma da külotlu çorap ve kahverengi, ispanyol paça, kadife pantolonumu giyiyorum. Bir şey fark ediyorum, Pantolonun fermuarı bozuk, kapanmıyor namussuz. Sinirden kızarıyorum. Giyecek başka pantolonum da yok. Anneme söylüyorum, başından savıyor. Küfür o zaman aşıyor edebimi işte. Çaresiz aynada süveterimi çekeleyerek süveterle kapatmaya çalışıyorum açık dükkanı. Çekip gidiyorum okul bahçesine. Her şey yolunda, süveterim gizliyor utancımı. Dans hocası geliyor uzun bi' adam adı okşan. Kikirdiyoruz. Bir kaç hareket gösteriyor ve başlıyoruz çalışmaya. Suratımı tekrar bir 'şimdi sıçtık kırmızısı' kaplıyor. kollarım diğer kolların ivmesiyke yukarı kalkıyor. kaldırmamak için direniyorum. Süveterimi çekiştiriyorum. O zulüm bitiyor nihayetinde. Sınıfımın kızları bana bakıp gülüyor. Yine kırmızı... Biri beni kantin kenarına çağırıp fermuarıma bakıyor. Bense o an hayal gücümün ürettiği en iyi yalanı döküyorum suratlarına; "erkek kardeşimle kıyafet denemesi yaparken pantolonumu Zorla giydi ve fermuarını yırttı."
"neden başka pantolon giymedin?" sorusunuysa hiç beklememişim. Bi' bahane/yalan bulamıyorum. Gülüşmelerin uğultusu dinliyorum.
düşündüm de hiç olmayan anılardır.

yıllardan beri çalışmanın getirdiği bir ayrıcalık olarak fakirlik yaşamamak güzel şey.
Dünyada geçirdiğim 31 yilin son 17 yılı.
20 tl ile 2 hafta geçindim. Bu arada minibuse binip param olmadığını görünce geri inmiştim.
Üniversitede yemek parası bulamadığım zaman odamdaki koltuğu 10 tl ye satıp yemek yemiştim.
sodeksoyu biriktirip eve alışveriş yapabilmek için plaza insanıyken millet sezar salaad yemeye çıktığın aç değilim deyip sabah aldığım ikinci simidi yiyordum.
17 yaşındayken Ankara'da Kızılay'a gittiğim bir gün ekstra bir harcama neticesinde cebimde para kalmaması, temmuz ayı olması nedeniyle kafamda bir yürüme fantezisi kurmam, bir süre "olurmu acaba ?" diye düşünmem, sonrasında kızılaydan demetevlere kadar yürümem, sonlara doğru bacaklarımın iflas etmesi, eve gittiğimde doğrudan yere yığılmak akabinde ise "sol bacağım nerde?" şeklinde sızlanmam ve en sonunda gece ölü gibi yatmam.

not: sanırsam öğleden sonra güneş altında o mesafeyi yürümeminde etkisi vardır bunda.
vala herhangi bir günüm olabilir, hangisini anlatmamı istersiniz?
Bi gün yolda gidiyom!
Bi fakirim, bi fakirim sonra bi baktım fasfakirim.
Şimdilerde adım fakir
Soyadım pislik.!!
üniversite son sınıftım sanırım. haftasonu eve geleceğim cebimde sadece eve varabilecek kadar param var.
arkadaşla şehirler arası otobüse bindik, muavine parayı uzattık, adam paraya baktı, zam geldi dedi.
cebimizdeki tüm parayı denkleştirip parayı tekrar uzattık. cebimizde kuruş kalmadı. otogara vardık taksiye binelim dedik eve gidince evdekiler öder, ama mübarek ben şehrin çıkışında oturduğum için dünyanın parası yazar, utana sıkıla arkadaşım abisini arayıp, biz gelemiyoruz paramız kalmadı dedi. neyse adam bankaya gidip bize para attı, elimizde valizler akşam vakti bankamatik aradık ve parayı çektik.