bugün
- kadın ayağı kokusu11
- yazarların en rum özelliği20
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı54
- ismail kartal10
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur12
- cengiz ünder'in bıyığı8
- uludağ sözlük discord grubu8
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi8
- sözlüğü günlük olarak kullanmak8
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir14
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- sexting haram mıdır17
- anın görüntüsü18
- eybırın manyağı kıskanması13
- beni seviyor musunuz8
- annem baban uğur dündar dedi8
- erdoğan'dan sonraki başkan14
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- altıncı filoya karşı namaz kılmak10
- manyak olmaya karar verdim9
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar9
- ebbırı top gibi sektirme yarışması19
- sokakta kadın döven araplar12
- sözlükteki fosiller24
- netflix'in pkk lıyı başrol yaptığı dizi11
- 56 yıldır hiçbir kadınla iletişim kurmayan adam12
- arda güler14
- nervio'nun kedileri sokağa salmak10
- ekonomi kötü diye güzellikleri yok saymak11
- artık kızlara bakmıyoruz kampanyası25
- kitaplarda geçen can alıcı cümleler8
- mastır çeşitleri8
- 17 nisan 2024 manchester city real madrid maçı11
- icardi1905 silik olsun kampanyası9
- fatih ürek ile elti gelin görümce13
- fındıklı belediyesinin banyosu11
- selefi11
- mühendislerin memur olmayı düşünmemesi24
- başıboş köpek sorunu34
- evleneceği adama evi üzerime yapalım diyen kız8
- yeşil gözlü erkek22
- türkiyenin artık sefalet listelerinde yer bulması34
yıllar önce daha lise hazırlığa falan gidiyorum o zamanlar. anadolu lisesi'nde okuduğum için de inanılmaz bi egom var. üstelik öss (o zamanlar ygs falan yoktu) sınavında öyle bir puan almışım ki okula birincilikle giriyorum ve ikinciyle aramda 30 puan gibi bir fark var.
okulda herkes beni merak ediyor, sınıfa gelip soruyor falan düşünün öyle bir göt kalkması.
ergenliğin de verdiği psikolojiyle kendimi herkesten farklı hissetmeye başlıyorum. herkese yukarıdan bakma durumundayım, evdekileri bile beğenmiyorum yani. neyse, o dönem bir çocuk bana sarıyor. ama aramızda dağlar kadar fark var, benden 2-3 yaş büyüktü sanırım, işsiz güçsüz, okumamış, serseri, zibidi ne ararsanız var çocukta. ben çocuğu görünce tüylerim diken diken oluyor, nefret ediyorum. sürekli yanından falan geçerken "aşığım", "çok aşığım", "delice seviyorum" gibi varoş laflar atıyor. (daha detayını söylemeyeceğim, burayı takip ediyor mu bilmiyorum!) günler böyle geçiyor, bir gün tek başına yolda yürürken arkamdan gelip adımı söylüyor. dönüp de çocuğu karşımda görünce donup kalıyorum. sanki ondan nefret eden ben değilim, sanki ilk defa görüyorum gibi büyüleniyorum çocuktan.
o konuşuyor ben itiraz edemeden dinliyorum ve bu arada eriyorum bitiyorum. sonra numaramı istiyor, kendime engel olamayıp numaramı veriyorum. hayatımın en fırtınalı aşkı böyle başlıyor...
her gün onu görmek istiyorum, göremediğim zaman deliriyorum. mesajlaşıyoruz (o zamanlar whatsapp falan yok 1 mesaj 2 kontör) arada arıyor beni, ben onu arıyorum falan. kendisi okumadığı için bana da engel olmaya falan çalışıyor, hadi dersi as gel hadi derse gitme, hadi sabahtan buluşalım diyor ben de kabul ediyorum. her gün onunla olayım istiyorum, sürekli ona bakayım istiyorum.
bir süre sonra o kadar da iyi niyetli olmadığını anlıyorum, telefonunu hiç masaya koyamıyor sürekli saklıyor. benim yanımda değilken mesajlara bazen cevap vermiyor, cevap verdiğinde okulu bırak gibi imalarda bulunuyor. o kadar seviyorum ki (sevdiğimi sanıyorum) ona bile ikna olacak noktaya geliyorum. etek boyundan yolda yürümeme kadar karışmaya başlıyor, toy ve cahil olan ben de o ne derse onu yapıyorum. kafamı yere eğip yürüdüğüm için midir onun hayatında başkaları da olduğunu göremiyorum.
bir gün dershanede fatma diye bir kız yanıma geliyor, onu tanıyıp tanımadığımı soruyor. tanıyorum diyorum, sevgilisiymiş 2 senedir birliktelermiş, kapısında yatıyormuş, yüzük almış, ailesi bile biliyormuş... yıkılıyorum tabi, üstelik bana o kadar aşkla bakan adamın bunu nasıl yaptığına anlam veremiyorum.
ona sorduğumda inkar edemiyor, üstelik fazlasını anlatıyor bana. fatma'dan başkalarıyla da hayatını paylaştığını, fatma'dan ayrılamadığını ama istersem (!) fatma'yı kabul edersem (!!!) benimle olacağını söylüyor. yıkılıyorum!
hayatının ilk kazığını yemiş, ilk aşkı tarafından ağır boynuzlanmış, insanlara güvenini kaybetmiş bir kadın olarak yoluma devam ediyorum, yıllar sonra onu görüyorum. üstünden çok şey geçmiş, çok insanlar tanımış onu çoktan silmişim hafızamdan. konuşmak istiyor konuşalım diyorum. içimdeki her şeyi söylüyorum, insanlara güvenimi nasıl kırdığını ve bunu çok zor toparladığımı anlatıyorum. o da yıllardır beni unutamadığını, hayatına giren kimsede beni bulamadığını söylerken telefonu çalıyor...
arayan: fatma!
okulda herkes beni merak ediyor, sınıfa gelip soruyor falan düşünün öyle bir göt kalkması.
ergenliğin de verdiği psikolojiyle kendimi herkesten farklı hissetmeye başlıyorum. herkese yukarıdan bakma durumundayım, evdekileri bile beğenmiyorum yani. neyse, o dönem bir çocuk bana sarıyor. ama aramızda dağlar kadar fark var, benden 2-3 yaş büyüktü sanırım, işsiz güçsüz, okumamış, serseri, zibidi ne ararsanız var çocukta. ben çocuğu görünce tüylerim diken diken oluyor, nefret ediyorum. sürekli yanından falan geçerken "aşığım", "çok aşığım", "delice seviyorum" gibi varoş laflar atıyor. (daha detayını söylemeyeceğim, burayı takip ediyor mu bilmiyorum!) günler böyle geçiyor, bir gün tek başına yolda yürürken arkamdan gelip adımı söylüyor. dönüp de çocuğu karşımda görünce donup kalıyorum. sanki ondan nefret eden ben değilim, sanki ilk defa görüyorum gibi büyüleniyorum çocuktan.
o konuşuyor ben itiraz edemeden dinliyorum ve bu arada eriyorum bitiyorum. sonra numaramı istiyor, kendime engel olamayıp numaramı veriyorum. hayatımın en fırtınalı aşkı böyle başlıyor...
her gün onu görmek istiyorum, göremediğim zaman deliriyorum. mesajlaşıyoruz (o zamanlar whatsapp falan yok 1 mesaj 2 kontör) arada arıyor beni, ben onu arıyorum falan. kendisi okumadığı için bana da engel olmaya falan çalışıyor, hadi dersi as gel hadi derse gitme, hadi sabahtan buluşalım diyor ben de kabul ediyorum. her gün onunla olayım istiyorum, sürekli ona bakayım istiyorum.
bir süre sonra o kadar da iyi niyetli olmadığını anlıyorum, telefonunu hiç masaya koyamıyor sürekli saklıyor. benim yanımda değilken mesajlara bazen cevap vermiyor, cevap verdiğinde okulu bırak gibi imalarda bulunuyor. o kadar seviyorum ki (sevdiğimi sanıyorum) ona bile ikna olacak noktaya geliyorum. etek boyundan yolda yürümeme kadar karışmaya başlıyor, toy ve cahil olan ben de o ne derse onu yapıyorum. kafamı yere eğip yürüdüğüm için midir onun hayatında başkaları da olduğunu göremiyorum.
bir gün dershanede fatma diye bir kız yanıma geliyor, onu tanıyıp tanımadığımı soruyor. tanıyorum diyorum, sevgilisiymiş 2 senedir birliktelermiş, kapısında yatıyormuş, yüzük almış, ailesi bile biliyormuş... yıkılıyorum tabi, üstelik bana o kadar aşkla bakan adamın bunu nasıl yaptığına anlam veremiyorum.
ona sorduğumda inkar edemiyor, üstelik fazlasını anlatıyor bana. fatma'dan başkalarıyla da hayatını paylaştığını, fatma'dan ayrılamadığını ama istersem (!) fatma'yı kabul edersem (!!!) benimle olacağını söylüyor. yıkılıyorum!
hayatının ilk kazığını yemiş, ilk aşkı tarafından ağır boynuzlanmış, insanlara güvenini kaybetmiş bir kadın olarak yoluma devam ediyorum, yıllar sonra onu görüyorum. üstünden çok şey geçmiş, çok insanlar tanımış onu çoktan silmişim hafızamdan. konuşmak istiyor konuşalım diyorum. içimdeki her şeyi söylüyorum, insanlara güvenimi nasıl kırdığını ve bunu çok zor toparladığımı anlatıyorum. o da yıllardır beni unutamadığını, hayatına giren kimsede beni bulamadığını söylerken telefonu çalıyor...
arayan: fatma!
güncel Önemli Başlıklar