bugün
- ismail kartal11
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu10
- akp seçmeni14
- sivasspor'a verilen penaltı27
- anın görüntüsü17
- ali erbaş10
- sinemaların batma aşamasına gelmesi22
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü22
- patiswiss17
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı14
- bülent uygun13
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- trollerin karışması8
- fenerbahçe12
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- yazarların en rum özelliği8
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington17
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük11
yazarların başlarından geçen ilginç fal anılarıdır.
-ilk ve son falım-
zaman zaman böyle sakarlıklarım olur. mutfağın rafındaki bardağa uzanınca elim rafta dizili fincanlardan birine takıldı ve fincanlardan biri yere düşüp parçalandı. kırılan ve etrafa dağılan fincan parçacıkları beni yıllar öncesine bir çocukluk anıma götürdü...
ilkokul beşinci sınıfta olmalıydım... kuşların ağaçlarda cıvıldadığı, sokaklarda bisikletli çocukların gezdiği güzel bir ilkbahar günüydü...
annemin misafirleri de gelmişti. bu an benim için de önemli olduğu için hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmak istemiyordum. misafirler salonda yerlerini almış; önce hoşbeş edilmiş, hal hatır sorulmuş, konuşma ve gülüşmelerle sohbet başlamıştı. sohbeti daha da koyulaştırmak için orta şekerli kahve cezvesi ocağın üzerine sürülmüştür. birazdan kahveler içilecek, fincanlar tabağına ters çevrilecek, bir süre bekletildikten sonra fal bakılacaktır. herkes küçük bir fincandan bahtına düşeni mahallemizin en güzel fal bakan teyzesinden öğrenecektir. heyecan içinde bekliyordum. hayallerimi gerçekleştirecek olayı mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi bugünden görebilirdi, çocuksu mutluluğuma mutluluk katabilirdi. hayatımda ilk kez ben de falıma bakılsın istiyordum. bu konuda annemi de ikna etmiştim, annem de mahallemizin en güzel bakan teyzesini...
kahveler içildi. ben de annemin fincana koyduğu iki yudumluk kahveden bir yudum içmiş, diğer teyzelerden öğrendiğim gibi fincanı kapağın üzerine ters çevirmiştim... nihayet beklenen an gelmişti. mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi kendine uzatılan fincanı eline alıp evirdi, çevirdi, karşısındaki kadının yüzüne anlamlı ve derin bir bakıştan sonra kendine özgü o büyülü anlatımıyla fal yorumuna başladı: ay kızzz senin için daralmış!... içini ferah tut! diyerek onu teselli edici birtakım sözler söyledi. misafir kadınlar da başlarını sallayarak onun sözlerini onayladı. aslında bu fal, bu teyzenin hiç değişmeyecek kaderi gibiydi sanki. içinin daraldığını anlamak için falcı olmaya hiç gerek yoktu. çünkü o her zaman kederlidir, yüzüne şöyle bir baksanız siz de anlardınız. onun için daralmasın da kiminki daralsın. beş çocuk, geçim sıkıntısı, her akşam eve gece yarısı gelen sarhoş bir koca...
mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi diğer fincanı uzatan bir kadına: ay kızzz... kısmet görünüyor, kısmet...! dedi ve ekledi: üç vakte kadar mı desem, beş vakte kadar mı desem... falında müjdeli bir haber görünüyor dedi. kadın sevindi, herkes kadının yanında oturan kızına bakıp anlamlı anlamlı gülümsedi, kızcağız utandı, yüzü kızardı. bu falda geçen üç vakte kadar, beş vakte kadar sözüne takılmıştım. büyülü olmasına büyülü bir sözdü ama 3-5 gün müydü, 3-5 ay mıdır,bir türlü çözememiştim. bu söz kafamı kurcalıyordu. ben 3-5 vakti bilmem, benim falım tez vakitte çıkmalıydı... tam sırası diye düşündüm annem mahallenin en güzel fal bakan teyzesine ikinci bir kahve yapmıştı, onu içiyordu. daha fazla dayanamadım, masanın üstünde duran ve beni bekleyen fincanı kaptığım gibi heyecanla ona uzatıyordum ki... bir kaza oldu, yine sakarlığım tuttu. elim kahvesini içen falcı kadının fincanına değdi. kahve kadının bembeyaz elbisesinin üzerine döküldü. falcı teyze can havliyle ayağa fırladı, annem yardımına koştu, beni de bir güzel azarladı, odadan dışarı kovdu. Ben suçlu bir şekilde odayı terkederken dönüp baktığımda gözlerime inanamadım... bu bir mucize olmalıydı. çünkü mahallenin en güzel fal bakan teyzesinin bembeyaz gömleği üzerinde dökülen kahvede, falımda çıkmasını istediğim iyi bir karne getirirsem bana alınacak olan bisikletin tekerleklerini görüyor gibiydim...
üç vakit sonrası: yepissyeniii , gıcır gıcır mavi bisikletimle o zamana kadar hep arkalarından baktıgım çocukların arasına ben de katılmıştım...
çok vakit sonrası: (bugüne gelince) kahveyi pek sevmem ve içmem. şimdiye kadar da hiç falıma baktırmadım, gerek de duymadım.
ama siz kahve içiyorsanız üzerinizde bembeyaz bir gömleğiniz varsa ve içtiğiniz kahve üzerinize dökülmüşse beni çağırın!! ... mahallemizin en güzel fal bakan teyzesinden aklımdan kalan sözleriyle falına bakabilirim. ya da hiç zahmet edip çağırmayın yanınızda bulunan biri bu işi benden iyi yapabilir...
-ilk ve son falım-
zaman zaman böyle sakarlıklarım olur. mutfağın rafındaki bardağa uzanınca elim rafta dizili fincanlardan birine takıldı ve fincanlardan biri yere düşüp parçalandı. kırılan ve etrafa dağılan fincan parçacıkları beni yıllar öncesine bir çocukluk anıma götürdü...
ilkokul beşinci sınıfta olmalıydım... kuşların ağaçlarda cıvıldadığı, sokaklarda bisikletli çocukların gezdiği güzel bir ilkbahar günüydü...
annemin misafirleri de gelmişti. bu an benim için de önemli olduğu için hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmak istemiyordum. misafirler salonda yerlerini almış; önce hoşbeş edilmiş, hal hatır sorulmuş, konuşma ve gülüşmelerle sohbet başlamıştı. sohbeti daha da koyulaştırmak için orta şekerli kahve cezvesi ocağın üzerine sürülmüştür. birazdan kahveler içilecek, fincanlar tabağına ters çevrilecek, bir süre bekletildikten sonra fal bakılacaktır. herkes küçük bir fincandan bahtına düşeni mahallemizin en güzel fal bakan teyzesinden öğrenecektir. heyecan içinde bekliyordum. hayallerimi gerçekleştirecek olayı mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi bugünden görebilirdi, çocuksu mutluluğuma mutluluk katabilirdi. hayatımda ilk kez ben de falıma bakılsın istiyordum. bu konuda annemi de ikna etmiştim, annem de mahallemizin en güzel bakan teyzesini...
kahveler içildi. ben de annemin fincana koyduğu iki yudumluk kahveden bir yudum içmiş, diğer teyzelerden öğrendiğim gibi fincanı kapağın üzerine ters çevirmiştim... nihayet beklenen an gelmişti. mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi kendine uzatılan fincanı eline alıp evirdi, çevirdi, karşısındaki kadının yüzüne anlamlı ve derin bir bakıştan sonra kendine özgü o büyülü anlatımıyla fal yorumuna başladı: ay kızzz senin için daralmış!... içini ferah tut! diyerek onu teselli edici birtakım sözler söyledi. misafir kadınlar da başlarını sallayarak onun sözlerini onayladı. aslında bu fal, bu teyzenin hiç değişmeyecek kaderi gibiydi sanki. içinin daraldığını anlamak için falcı olmaya hiç gerek yoktu. çünkü o her zaman kederlidir, yüzüne şöyle bir baksanız siz de anlardınız. onun için daralmasın da kiminki daralsın. beş çocuk, geçim sıkıntısı, her akşam eve gece yarısı gelen sarhoş bir koca...
mahallemizin en güzel fal bakan teyzesi diğer fincanı uzatan bir kadına: ay kızzz... kısmet görünüyor, kısmet...! dedi ve ekledi: üç vakte kadar mı desem, beş vakte kadar mı desem... falında müjdeli bir haber görünüyor dedi. kadın sevindi, herkes kadının yanında oturan kızına bakıp anlamlı anlamlı gülümsedi, kızcağız utandı, yüzü kızardı. bu falda geçen üç vakte kadar, beş vakte kadar sözüne takılmıştım. büyülü olmasına büyülü bir sözdü ama 3-5 gün müydü, 3-5 ay mıdır,bir türlü çözememiştim. bu söz kafamı kurcalıyordu. ben 3-5 vakti bilmem, benim falım tez vakitte çıkmalıydı... tam sırası diye düşündüm annem mahallenin en güzel fal bakan teyzesine ikinci bir kahve yapmıştı, onu içiyordu. daha fazla dayanamadım, masanın üstünde duran ve beni bekleyen fincanı kaptığım gibi heyecanla ona uzatıyordum ki... bir kaza oldu, yine sakarlığım tuttu. elim kahvesini içen falcı kadının fincanına değdi. kahve kadının bembeyaz elbisesinin üzerine döküldü. falcı teyze can havliyle ayağa fırladı, annem yardımına koştu, beni de bir güzel azarladı, odadan dışarı kovdu. Ben suçlu bir şekilde odayı terkederken dönüp baktığımda gözlerime inanamadım... bu bir mucize olmalıydı. çünkü mahallenin en güzel fal bakan teyzesinin bembeyaz gömleği üzerinde dökülen kahvede, falımda çıkmasını istediğim iyi bir karne getirirsem bana alınacak olan bisikletin tekerleklerini görüyor gibiydim...
üç vakit sonrası: yepissyeniii , gıcır gıcır mavi bisikletimle o zamana kadar hep arkalarından baktıgım çocukların arasına ben de katılmıştım...
çok vakit sonrası: (bugüne gelince) kahveyi pek sevmem ve içmem. şimdiye kadar da hiç falıma baktırmadım, gerek de duymadım.
ama siz kahve içiyorsanız üzerinizde bembeyaz bir gömleğiniz varsa ve içtiğiniz kahve üzerinize dökülmüşse beni çağırın!! ... mahallemizin en güzel fal bakan teyzesinden aklımdan kalan sözleriyle falına bakabilirim. ya da hiç zahmet edip çağırmayın yanınızda bulunan biri bu işi benden iyi yapabilir...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar