bugün

az önce radyoda müziğini dinleyince aklıma gelen enfes bir eski dizi..müziklerini kazım koyuncu yapmıştır..başrollerinde şevket çoruh ve başak köklükaya oynamıştır..
gösterimi hala d max adlı kanalda devam eden uğur arslan şavket çoruh gibi oyuncuların yer aldığı dizidir.iyi bir senaryo ve farklı bir çizgiye sahip olan bir diziydi.müziği de insanın yüreğini titreten diziydi...
mükemmel müziklere sahip * mükemmel konuya sahip, mükemmel oyunculara sahip mükemmel dizi. türkiye tabii ki böyle mükemmel bir diziyi kaldıramamıştır ve dizi yayından aniden kaldırılmıştır. tüm oyuncuları gerçekten "oyuncu" olan dizidir. özledik çok.
gece vakti ekranda görüp tekrar izlemeye koyulduğum dizi. şevket çoruh , ruhi sarı , başak köklükaya , dolunay soysert ve benim açımdan en çok göze batan uğur polat (uğur arslan değil efendim) ın oynadığı dizi. müzikleri de tekrar vurdu bir de kazım abimizi hatırlattı tekrardan. çok sağlam diziydi vesselam, böyle dizilerin uzun süreli yayınlanmaması hakikaten insanın sinirini bozuyor.
keske tekrarını verseler denilesi güzel dizi.
"yeditepe istanbul" tadında yurdum mahalle yaşantısını ekrana yansıtan dizi idi. mahallelinin sağlam dostlukları, hoş atışmaları, en çok da parasızlıkları bize bizi anlattığı için çok sevilmişti.
ne var ki; zengin yaşantı gösterme meraklısı* kanal yöneticileri "ya biz şöle bi malikane bi cip bir de yakışıklı adam koyalım daha iyi iş yapar sanki" zihniyetinden kurtulamadıkları için kaldırıverdiler diziyi sorumsuzca ekrandan.
dileriz bu yönetici abiler günün birinde insanımıza ekranlarda onların yaşantısını göstermenin hem daha mantıklı hemde daha ucuz olabildiğinin farkına varabilirler. * * *
a$mı$ dizi.gerek oyuncu kadrosuyla gerekse dizinin müziğiyle/konusuyla ger¢ek hayatın bu kadar yalın bir $ekilde ele alınıp , bir o kadar da akıcı i$lenmesiyle tek kelime muazzam bir dizi idi.
(bkz: sultani yegah)
türkiyede yapılmış en gerçek, yalansız, dolansız, silahsız sen gibi, ben gibi, bir dizi. müzikleri de ayrı bir güzeldir, nede olsa rahmetli kazım koyuncu yapmıştır.
gene olsa , gene izlesek dizisi... hele şarkının arasında "sultaaaaaaaan" diye haykırma yok mu?
gece yaşayanlara kanal d'nin bi güzellik yapıp tekrarlarını yayına koyduğu dizi. sabaha karşı 4 mü desem, 5 mi desem... kazım koyuncu'yu da hatırlatıyor tabii.
şu sıralar kanal d ekranlarında sabah saat beşte tekrar gösterilmekte olan dizi. ancak kanal d'nin istikrarlı bir yayın politikası var. her seferinde, düzenli olarak daha saat altı olmadan diziyi yarıda kesip başka bir dizi koyuyorlar. insanın içinden senin yayıncılığına da sana da demek geliyor. ve diyor da haliyle.
yıldırım bayezid'in torunu, isa çelebi'nin oğlu deli murad'ın taht kavgaları korkusuyla kendisinden habersiz saklanmasıyla hiç bi zaman elde edemediği rütbe. üstelik kendisi bir sipahi iken padişah olan kişi de adaşı 2. muraddır. bu da kaderin ayrı bir cilvesidir.
muhteşem bi diziydi. yazık, reytingleri yüzünden dandik bi şekilde sona ermesi.. çok yazık.
jenerik müziği iç burkan ama güzel şeyleri çağrıştıran diziydi.
niye yayından kaldırıldığını hala anlayamadığım dizi. mafya yoktu, hepsi birbirinden güzel, 3-5 kız, son model kıyafetler içinde arz-ı endam etmiyordu, ağa da yoktu, ondan olsa gerek.

sıcak mahalle arkadaşlıklarının, yırtma çabalarının, dayanışmanın (ama o kimi dizilerde ve eski türk filmlerindeki yapış yapış, sahte arkadaş, komşu dayanışmalarından farklıydı) çok güzel anlatıldığı bir dizi idi bu. sultan'ın aşkı, başak köklükaya'nın (dizideki adını hatırlayamadım) abisinin karşı çıkmasına rağmen ki abisi doğru düzgün bir işi olan biriyle evlenmesini ve kendini kurtarmasını istiyordu, bu aşka cevap vermesi, bir kaç arkadaşın bir ata umut bağlaması vs. gerçekçi, abartısız, sıcak bir diziydi vesselam.

ve tabi şevket çoruh'un sevdiceğine bakarken ki gözleri, unutulmaz.
uğur polat ile gözde daha da büyüyen bir kanal d dizisiydi. d max' ta tekrarları oluyor bu aralar.
kadın ve erkek, tüm oyuncuları kaliteli olan bir diziydi. şöyle bakıp da; "aman bu oyunculuğu bilmiyor, popüler olduğu için diziye almışlar" diyemezdiniz kardeşlerim. müzikleri de rahmetli kazım koyuncu imzalı idi, hâlâ da dinlerim o güzel eserleri (şevvam sam ın güzel sesini de duyarsınız). geçenlerde dizimaks mıdır nedir bir kanalda tekrarı vardı, yine hüzünlendim ulan.
eski diziler anılmaya başladığında kimsenin hatırlamadığı, olmadığını iddia ettikleri dizi. "ne yani hepsi rüya mıydı?" denilen sessiz sakin mahalle hayatını anlatan dizi. bir dedikoduya göre de şevket çoruh la başak köklükaya arasında dizi çekimleri sırasında bir etkileşim olmuş ve şevket çoruh eşinden ayrılmıştır, bir nevi yuva yıkan dizi de denilebilir.
şevket çoruh 'u daha da bir sevdiren, yayından kaldırılmasıyla üzen dizi.
sol framede görünce belki müziklerine ait linkler konulmuştur diye umut ettiğim ismine yakısır guzellikte melodileri barındıran sıcak dizi.
son senelerde yapilmis en sicak dizilerden birisi iken, maalesef ki zamaninda reyting olayina kurban edilmis, kadrosunda da sevket coruh,basak koklukaya, ugur polat gibi isimleri de bunyesinde bulundurmus dizi(ydi).
----

- nereye böyle?

+ yolların kahyası mısın?

- o herifi istememişsin.

+ senin için mi sandın?

- eh, aklımdan geçti.

+ hıı. bunca yıl, şu yaşıma kadar seni bekledim öyle mi? sultan bir yana, dünya bir yana.

- asiye, bir şey var, var bizim aramızda.

+ yok hiçbir şey.

- var.

+ yook! niye olsun ki, zoraki komşuluktan başka?

----

yukarıdaki diyalog, kemal sahir gürel'in albümündeki "nereye böyle" adlı eserdendir. (dizide geçen diyalog esasen)

izleyenler bilirler, yukarıdaki diyalog dizinin ilk zamanlarını işaret ediyor. asiye, sultan'a henüz naz yaparken.

şimdi; bu belki basit bir diyalog gibi gözüküyor. ama (-) yerini şevket çoruh, (+) yerini de başak köklükaya'nın seslendirdiğini düşünün. sultan, sabırlı aşık ve asiye de içten içe seven ama belli etmemeye çalışan güzel maşuk.

bunu dinleyin, diziyi izlememiş olsanız bile dinleyin. ne kadar mükemmel bir seslendirme, vurgulama, ifade şeklidir duyun. diziyi hiç izlememiş bir insan bile sırf bu yukarıdaki parçayı dinlese sultan'ın aşkındaki sabrı ve asiye'nin sevmesine rağmen yaptığı nazı anlar.

işte böyle mükemmel bir diziydi bu dizi.

hele; "yolların kahyası mısın?" deyişi var ki, insan değişik alemlere göçüyor.
efsane haline gelmiş, tadı damağımızda kalmış olan dizidir.
herkesin acısı kendine tabi ki.. kimseninkini küçümsemiyorum ama hayatında harbiden de çok fazla bokluk yaşayan biri olarak ağlamayı pek beceremiyorum.. o yüzden belki de içimdeki kurumak bilmeyen yara.. mütamadiyen kanayan yara.. hep içime attığımdan.. ağlayamadığımdan...

sonra akşam yemeğinden kalkıp televizyonun başına geçiyorum.. kanal değiştirmekten kaslanmış parmaklarımla kanal d'yi açıyorum.. yeni bi dizi başlıyomuş, izlemekten ziyade ekranda müziğini yapan adamın ismini okuyunca donup kalıyorum.. yapmıştır gene bizim oğlan diyorum.. birden o müzik giriyo akla mıh gibi kazınan ad gibi.. dinledikçe tüylerim diken diken oluyo, gözlerim doluyo ama ağlayamıyorum.. neden onu da bilmiyorum..

şöyle bi sahne görüyorum; sultan asiye'ye aşkını dillendiriyo.. izlerken bile nutkum tutuluyo..

'' sevdim be asiye.. seni gördüğüm an sevdim. sevdiğim an yaşamaya başladım ve yaşamak çok güzelmiş...''

çivi gibi beynime giriyo bu sahne.. çivi gibi beynime giriyo o müzik.. çivi gibi beynime giriyo o aşk.. yıllar sonra aynı cümleleri aslında bi yabancı olan ama yabancı olduğunu hiç idrak edemediğim birine kuruyorum.. karşılığında ne mi alıyorum? kocaman bi yalnızlık..

yine dinliyorum.. yine tüylerim diken diken oluyo ama yine ağlayamıyorum... hayattan çok şey mi istiyorum? onu bile bilmiyorum...
güncel Önemli Başlıklar