bugün

türk erkeklerin önemli bir kısmının yakalandığı sendromdur. isveçli hatun dedin mi akan suları durdurur, dağları deler, hatta arabasını ödünç bile verir lan.
kılıçdaroğlunun halkın iradesine yakıştırdığı psikolojik rahatsızlık.

bu adam halka 'ruh hastalıklı' muamelesi yaptıkça oylarını -afedersiniz ama- nah arttırır. yanlış yollardasın kılıçdaroğlu. elinde kalmış iki lokma chpyi de yedin bitirdin.
2s kuralıdır. bunun bir de 4 s kuralı var. ben daha çok öyle olduğunu düşünüyorum aziz milletimin.
kemalist duygularının sömürülmesi sonucu bugüne kadar kendisine hiç bir hizmet sağlayamamış partiye oy vermek de olabilir zira sayın kemal kılıçdaroğlu. (bkz: %25)
bülent arınç ın o ne lan dediği sendromdur.
cok yerinde bir tespittir...

- sen halki somur,
- ikinci sinif vatandas yap,
- ozgurlugunu kisitla,
- anasini da alip gitmesini soyle,
- polislere dovdurt,
- vergilerle halkin amina koy,
- isciye, emekliye, koyluye bir kurusluk deger verme,
- halkin tarihi eserlerine canak comlek, sanat eserlerine ucube de,
- issizlik tavan yapsin,
- yalan konus, atip tut...

ondan sonra ayakta ters cevrilip duz sevilen bu halk gitsin %50 oy versin... (bkz: tecavuzcusune asik olan kadin)
cellatına aşık olma sendromu da diyebileceğimiz psikolojik durumdur. en güzel örneği ise dersim'de taş üstünde taş bırakmayan bir partinin başına bir dersim'linin geçmesi ve partinin politikalarını ''allah'ına'' kadar savunmasıdır. asıl paradoks ise bu kimsenin diğer partilere oy verenleri bu sendroma sahip olmakla itham etmesidir. sanırım bu keskin bir çıldırmanın tanımı olsa gerek.
kemal kılıçdaroğlu'nun sözlük camiasını yakından takip ettiğinin anlaşılmasını sağlayan sendrom.

(bkz: 12 haziran 2011 genel seçim sonuçları)

bir çok entryde görülebilir.
kılıçdaroğlu seçmeni kötüledikten sonra gene kıvırtmıştır.
http://www.reyhaber.com/i...id=5:siyaset&Itemid=5

hepsini kastedmedik, espri olsun diye dedik demeye başladı. birde bu konuşma sızdı diye utanmış, ekibi fırçalayacakmış.

bunlar adam olmaz. hiç aklı başında parti bana oy vermiyorlar diye halkı suçlar mı? tekrar seçim gelmeyecek mi? bu tepeden bakmalardan sonra vatandaş kendine hakaret edip duran partiye neden oy versin?

4 yıl vatandaşı olmadık ithamlarla suçlayıp, seçim zamanı gelince vatandaşlara dönüp siz iyisiniz ama çevreniz kötü demek yeterli gelmiyor.

yeminle söylüyorum. akp diye bir parti olmasa şu siyasi partiler aynen kalsa bana göre vatan haini bir parti olan pkk sözcüsü bdp'ye oy veririm. belki o zaman akılları başlarına gelir.
(bkz: dog day afternoon)
türkiye de stockholm sendromunu bilen bek kişi yoktu. bay ke mal sayesinde öğrendi halk. hani benzetmesi de doğru olsa içim yanmıcak.
criminal minds dizisinde sıkça vurgu yapılan sendromdur. tecavüzcüye ya da baskı uygulayana aşık olma sendromu diye bilinir. efendim criminal mindsın seri katillerinde sıkça görülürdü. dayak yiyen kadınların bir türlü kocalarını terkedememeleri buna bir örnektir. baskı gören baskı uygulayanın zamanla yaptığı bir normal davranışı bile abartarak bir iyilik diye algılayabilir.dolayısıyla bir halkın %50 sine stocholm sendromundan muzdarip demek uzman bir psikiyatrist tarafından dile getirilseydi belki bir anlamı olurdu. ancak kemal kılıçdaroğlunun başarısızlığını bu sendromla açıklaması bence siyasi açıdan ve insani açıdan pek şık durmadı. koyun, bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam nasılsa stockholm yakıştırması da odur.

ben kılıçdaroğlundan başarısızlığın sebeplerini araştırırken önce kendisinden başlamasını beklerdim. halkın içindenim söyleminin bir sonraki adımı bu halkı sendromlarla itham etmek olmamalıydı. bilindiği üzere stocholm sendromunu yıllara chpye oy veren alevi kitlesi için söylediler. yani nereye istersen çek sendromudur bu. siyasi açıdan pek başarılı bir söylem olmamış. chp ile akpye oy veren kitle arasındaki derin uçurumu biraz daha derinleştirmiştir. olan sadece bu...
(bkz: Atame)
sanırım gerçek. hepimiz zall'a, moderasyona, sözlüğe, yazarlara, gidişata sayıp duruyoruz ama hala buradayız.*
buram buram orjinallik ve reklam kokan bir sendromdur. adı duyulduktan sonra ''aptal'' olma meyilli insanlar buna bankalarda filan çok heves etmişlerdir.
akıllara 4 s kuralını getiren psikolojik rahatsızlıktır. 4s kuralı is; s eversen s ikilirsin s ikersen s evilirsin.
mavi boncuk filminde emel sayın ın tarık akan a duyduğu aşk gibi birşey.
tehlikeli olanı sevmek zorunda kalmak.
post ejakulasyon sendromu yaşadığı anlaşılan pek yeni yazar, sendromlar kovalıyor gibi kendisini. hoşgeldin demek lazım bir de üzülme geçer
(bkz: yazar olunca entry girememek)
eksi sözlük hakkında ki tespiti yerinde olan yazar.
mercimek çorbasının bana yaptığıdır. şöyle ki; evde annenin dayatmasıyla, (herkes seviyor bir şey de diyemiyorsun) okulda ve yurtta her iki çorbadan birinin kesinlikle mercimek diğerinin de genelde domates çorbası olması hasebiyle (domates çorbasını severim ancak bu yemekhanelerde yapılan kesinlikle domates çorbası değil) aramızdaki nefretin platonik bir aşka dönüşmesi olayıdır. platonik dediğime de bakmayın en yakın zamanda kendisine de açmayı düşünüyorum bu durumu. bu böyle yürümez.
chp'nin insanını aşağılamak için kullandığı iki kelime daha.
"tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın"
sözünü amiyane ve seksist bulanların,
bu cümleyi ikame etmesi için kullandıkları terimdir.
stocholm sendromu'nun sözlük anlamı , real madrid'in barcelona karşısına çıkmasından başka bişey değildir.
insanı farklı düşüncelere sevk eden durum. Stockholm sendromu ciddi anlamda etkiliyse beğendiğinizi tutup kaçırın kalırsa sizindir, kaçarsa zaten ayvayı yediniz.