bugün

hiç bilmediğiniz bir şehirde,tanımadığınız insanların arasında, tek bir kadrolu mühendisin ve sizden başka 2 stajyerin daha olduğu gece vardiyasına alınırsınız, 2 gruba ayırırlar ve sizi gece en fazla alımı olan kırmızı şaraba verirler. kadrolu gider odasında 15 dk süren program hazırlamaya ama uyumuştur dönmez.tüm işler ustalara ve size kalır. gecenin bir vakti deli gibi koşturursunuz ordan oraya,aman kamyon gitmeden analizleri yapayım, kükürtdioksit i ayarlayalım, aman mayaları zamanında hazır olsun, aman havalandırmaları kaçırmayalım ölçüm yapılacak, aman kontroller, aman tadımlar ,aman şu, aman bu. pazarları bile tatil vermezler. sonuçta çok iyi öğrenilir ama herkesle kavga edilmiştir, üç kilo eksik ve parasız 20 gün sonunda yollanırsınız.
stajyerlik; bazen bütün gün şantiyelerde gezmek sıcaktan mahvolmak, bazen de ofiste oturup bir-iki cd yazınca sevinmektir.
yukarda okunanların üstüne in conlusion yapmak gerekirse,*mühendislikler için staj zorunluluğu kaldırılması gereken gereksiz iştir. zaten çalışma heveslisi olanlar bir yerlere girip çalışacaktır. mecburiyetten gidenlerse sadece yatacak, sıkıntıdan patlayacaktır. çünkü kendileri henüz mühendis değildir bu yüzden ciddi hesap işlerine sokulmazlar, işçi değildir kaynak, torna, freze yaptırılmaz zira onlar mühendis olacaktır.
neticede yalnızca can sıkıcı bir uğraştan öteye geçemeyen formalitedir.
sizin için özel kurulmuş masanızda telefon ve bilgisayarınızda takılarak zaman geçirmek. ne de olsa yöneticilik kolay şey değil. ama okudğunuz bölümle alakalı olmayabiliyor stajınız.
(bkz: fare kafeslerini temizlemek)
ayak işleridir. çoğu zaman tahammül bile edilemez ama hiç de ses çıkarılmaz. adınız stajyerdir çünkü.
mühendis adaylarında ulan bi bitsin okul alayınıza bunları ödetecem dedirten işlerdir.
(bkz: staj yerken yapılan isler)
aklına gelen her shit * i iş yapan diğer insancağızlara sorupduruvermek
sabahın köründe geldiğiniz işyerinde size verilen odada bir-iki saat pislenmek, uykuyu açmak, sonrasında paşalar gibi çay kahve molası yapmak -çok yoruldunuz hakettiniz ya! sonrasında atölyede gezmeye çıkmak gerekli/gereksiz tezgahları ve üretilen parçaları incelemek ya da inceliyormuş gibi yapmak, artist artist dolanmak, öğle yemeğinde karnını kaşıya kaşıya yemek, akabinde işyerinin bahçesinde temiz hava almak, masaya gidip gene pislenmek bir şeylerle uğraşıyor gibi yapmak, staj danışmanına mümkün mertebe görünmeye çalışmak "bak ilgiliyim" izlenimi vermek, bu boş düşünceleri uygulaya geçirmek için geçen onca vakitten sonra servislere binip defolup gitmek!!!
(bkz: açıklayıcı oldu sanırım)
mesleğe göre değişebilecek işlerdir.örneğin,
güverte stajerleri, *
sabah 7.30 'da kalkarlar. 8'de vardiyaya çıkmış olurlar. yani köprüstü'ne.12:00'ye kadar. 12.00 de malum öğle yemeği. 13:00e kadar boşturlar. 13:00 de normalde dinlenme saatidir ama onlar 8-5 çalışan gemicilerle 17:00'e kadar çalışırlar. akşam yemeğinden sonra 17:00-20:00 saatleri arası boşturlar(hayet!) sonra 20:00-00:00 arası tekrar gemiyi kullanmak için köprüstüne çıkarar. e yatmaları 01:00i bulur. ertesi gün devam eder gider bu.
kısacası çok ağırdır.
denizdeki insanlar kafayı yemiş olduklarından saçmalar ve her suçu sizde bulurlar. ama katlanmak zorundasınızdır çünkü siz öğreniyorsunuzdur. kaptanın tecrübelerinden her geçen gün birşeyler kaparak pişiyorsunuzdur.
ağırdır. keyiflidir. zordur. yararlıdır.
ocak başında geçirilen o an için anlamsız ama insanlık gelişimi için önemli saatler.en azından türk çayı ile kaçak çayı arasındaki 7 farkı uygulamalı görmenize neden olur.
fotokopi cekmek, patron avukatin bos muhabbetlerini dinlemek/zorunda olmak, diger stajyerlerle hukuk hakkindan cok ofisin cekilememezliginden bahsetmek, icraya kosmak, ayni programa robot gibi yapilanlari islemek(kafayi calistirmaya gerek yok), memurlarla kanka olmak(bu guzeldi ama ya bazilari cok kafa),adliye adliye kosturmaktan guzel istanbulun her semtine otobusle gitmek bi kosu haciz yapip geri donmek, esas meslekten sogutan isler diyelim sıkıldım zira...
Staj yaparken entry girmek.

Şuan yaptığım durum.
Ben sadece oturup,ders çalışıyordum veya kitap okuyordum.
girdiğiniz yere göre yaptırılan işler şekillenebiliyor.
çay taşımaktan fatura kesmeye, fatura kesmekten format atmaya kadar değişebiliyor. markete gönderilip sigara aldığımı biliyorum.
Patronun çocuğuna kaykayla nasıl kayılır öğretmek.
staj yaptığım kişi tatile gittiğinde ya da eşi bir süre evde olmadığında balkondaki 9-10 çiçeği sulardım. mesleği sorguladığım anlardandı.
ders anlatmak ve nöbet tutmanın dışında asli öğretmen taklidi yapmak.

müfettiş geleceği gün benim staj günüm.
müdür ile hoca geldi rica etti, boş sınıfta dur, nasılsa gelen olmaz, sen burada dur diye.

neyse gel gelelim müfettişin sınıfa gireceği tuttu.
ama stajyermişim gibi davranmıyor. müdür de bildiği halde bir şey demeyince bozuntuya vermemiştim.

neyse ki olacakları tahmin edip sınıf defterinden ne zaman ne yapılmış bir göz atmıştım da batırmadık.
Staja ilk gün ve son gün gitmemdi. Evet yaptığım iş gitmiş olmak.
Fotokobi çektir, birim birim dolaşıp resmî evrak imzalat. Resmî evrakları incele. Her gün 50 kişiye telefon et. Aylarca yapılmamış işler vardı bir de malum kişiler yattığı için onlari excel' de tablo yapıp bilgisayara kaydetmek.
her iştir. yapılmayan işler yazılsa daha az vakit alır. az para ver köle izaura gibi kullan. ofisin temizliğinden tut sekreterliğe şoförlükten tut bulaşığa kadar ne varsa yaptırıyorlar. lan teknik eleman mısın vasıfsız kriteri ile işi girmiş işçi mi belli değil. bugünün parası ile aylık 400-500 lira veriyorlardı onuda verirken sanki lütufta bulunuyorlarmış gibi kasılıyorlardı.
Ayak işleri.
Telefona bakmak.
stajyer iş yapmaz. stajyere eziyet edilir.

mesela ben bizdekini sabah kartal adliyesine, öğleden sonra silivri ye duruşmaya gönderiyorum. gün içerisinde de en az 15 tane mail atıp ertesi gün teslim etmesi gereken iş veriyorum.

çok da zevkli oluyor.