bugün

Çoğu zaman düşündüren bazen de güldüren anılardır.
aman allahım anlatmam lazım yoksa patlayabilirim. fizyoterapide staj yapıyorum, gidenler olmuştur büyükçe bir salonda yataklar ve çevresinde paravanlar vardır. hastanın birisine sıcak su torbası koydum bekliyorum. hasta da oldukça yaşlı, belinden de rahatsızmış aynı zamanda bir yastığa daha ihtiyacımız oldu. ay zaten ftrde yastık kıtlığı vardır resmen karaborsada satsam zengin olurum. her neyse döne döne ünitede yastık aramaya başladım bir yatakta bir yastık gördüm ama stajyer hasta alıyor.
-yastığı kullanacak mısın?
+birazdan lazım olcak
-kaç dakikaya lazım olcak
+neyse alabilirsin
normal insanlar burada alır giderler değil mi? yok anacım
-12 dakikalık işim var sonra sana getiririm
tamam, bana biraz sonra lazım
+ben 12 dk kullanırım sonra 20 dk ara verip geri alırım
-tamam (git artık)
ay yastık bu, alt tarafı yastık. altı üstü yastık. çocuk da tamam demiş. al ve git. benim ne şiş yansın ne kebap diye ayaküstü kurban pazarlığı yapmama gerek var mıydı? hayır. allahtan bir de alırken elini sıkmamışım.
ilk staj yerim yaşadığım yerde ki en iyi bilgisayarcıydı. Çok yüklendiler yer değiştirdim. Tapu kadastroda staj yaptım. Merkeze bağlı çoğu köyün yenileme vs tapusunu ben verdim. Çok iyi insanlar tanıdım. Güzel bir veda hazırlamışlardı bana ablalar. Duygulanıp arşive gidip ağlamıştım.
yanında staj gördüğüm kadın ile bölüm şefinin whatsapp mesajlarını görmüştüm yanlışlıkla. ikisi de farklı insanlarla evliler, çocukları da var ama maşallah yani mesajlar fena. kimselere de söyleyemedim bütün yılım aşk-ı memnu beşir psikolojisinde geçti. yemeden içmeden kesildim.
yaklaşık 2 ay önce ders anlatıyorum 9. sınıflara akıllı tahtayı açtım birde ne göreyim ekran görüntüsü tostcu erol . bütün sınıf kahkahaya boğuldu. bu kadar iyi geceler sözlük.
Ofisi sabah ben açmıştım, ve benden yetkili kimse yokken tesadüfen bir yemek şirketinin muhasebesinden gelip onlara yönetilebilir bir crm konusunda olması gerekenin 4 katı bir fiyat vermiştim. Ve onlarda kabul etmişti, parayı o an şirketin hesabına geçtiler ve 10 dakika sonra patronum parayı görüp beni aradığında ona "şuan meşgulüm daha sonra konuşalım" demek paha biçilemezdi.
(#36803999)

gelenin gideni her daim arattığı bu zalim dünyada bir stajım daha aşk-ı memnu tadında geçti gitti. ben yine beşir, hala beşir.

aynı yaşta olduğum bir grafiker kız vardı. kız sözlü ama bunu herkesten gizlemiş, söylememiş kimseye. bi tek ben biliyorum bunu. herkes kızı bekar sanıyor, ayrıldık demiş millete. 3 patronun en küçüğüyle de ilişkisi var bu kızın. bunu da en detayına kadar bir tek ben biliyorum çünkü stajyerim ve tehlike arz etmiyorum.

işin kötüsü, kız gözlerimin içine baka baka sözlüsüyle tatile gidebilmek için patron sevgilisinden izin istedi. patron da dedi ki, istediğin kadar.

bütün stajlarım karmaşıklığı seviye atlaya atlaya entrika dolu geçti. stajfobia diye bir hastalık yoksa da artık var. ben buldum.
Bir gün yine oturduk çay içiyoruz.
Evet çay içiyorduk yine. öyle..
15 gün önce bitirmiş olmama rağmen hiç olmayandır. çünkü staj yerime 1 ayda yalnızca 3 defa gittim.
Bana "kızçem" diyen bi' arkadaş kazandım. Ama yüzüm kızardığı için konuşamıyorum.

Heyecandan abi de dedim Zaten, karmakarışık oldu her şey. Utangaçlığım olmasa, ah birde yüzüm kızarmasa çok güzel olurdu.

Neyse güzel bir 30 gündü, yeri geldi mercimek köftesi yedik yeri geldi kurabiye yeri geldi sarma yedik. Atanırsam eğer çay sözümü de aldım. Daha ne olsun..
"hiç unutmam bir gün bilgisayar programcılığı okumama ve stajını yapmama rağmen çalıştığım staj yeri bana hammallık yaptırıp dükkandaki eşyaları taşıtmıştı, işin kötü kısmı eşyaları yanımda 3 5 liraya çalışan suriyeli hammallar ile taşımıştım ve kamyona eşyaları yüklediğim abi ve çevredeki insanlar da beni suriyeli sanmıştı".

(bkz: rezil olmak)
ilginç anılar içerebilir. ben bankada staj yapıyordum. yanında staj yaptığım müşteri temsilcisi ile banka dışındaki kart tanıtım standına çıkmıştık. bir anda iki polis ellerinde silahlarla heyecanlı bir şekilde yanımızdan geçerek banka şubesine girdi. bir polis memuru acayip heyecanlıydı hatta. biz şaşırarak dedik ne oluyor içeride, içeriye baktık bir anormallik de yok polislerin gelmesi dışında. göremediğimiz bir soygun mu var içeride diye düşünmeye başladık o anda. sonra o polisler çıktı gitti. daha sonra içeriye girince öğrendik ki masaların altında soygun olduğunda haber vermek için bir düğme varmış. birisi de yanlışlıkla çarpmış buna. polise ulaşan bu alarm da polisin bu şekilde gelmesine yol açmış. heyecanlı olan polis eminim gerçeği görünce çok rahatlamıştır, çünkü adam çıkardığı silahı tutarken elleri titriyordu. *
Sabahın 9unda işçilerden birini tuvalette mastürbasyon yaparken yakalamıştım bu da böyle bi anımdı.
Sıcak bir Temmuz günü, günde en az 4-5 tane Bronkoskopi yaptığımız o zor günler.
Oda küçüklük, güneşe bakıyor. Maske takıyoruz birde, 48 kilodan 45'e düşüyorum bi' Bronkoskopide.
Klima Yok, vantilatör Bile yok. Aspire ederken eridiğimi gören amca acımış halimize.
Zaten odada hasta ile beraber 4 kişiyiz, ben aspire ediyorum, doktor Bronkoskopi'yi yapıyor diğer hemşire asist ve soğuk sf veriyor. Doktor Zaten Türk değil, ne dediğini de anlamıyorum, gerginim ve sıkıntılıyım. Kısacası Acınası bir haldeyiz. Ben birde işlem sonrası kan gazlarını alıp, yatış olur ise onları yapıyorum. Madende çalışsam daha az yorulurum.
Neyse Aradan 2-3 gün geçti bizim amca elinde kocaman 2 kutu ile geldi.
Sorduk, siz çok sıcaklıyorsunuz diye vantilatör aldım kızım dedi.
Adam akciğer kanseri, o haliyle bizi düşünmüş kıyamam, unutamam bunu.
güncel Önemli Başlıklar