bugün

başlığı sığdırmak uğruna uydurduğum kısaltma; 'sosyal paylaşım siteleri' belki de vardır bilmiyorum, her neyse sabah sabah yine içimde tarif edilemez bir karın ağrısı, ne yaptımsa geçmedi. belki sözlük derman olur deyu girdim içeri. zaten kim dinler beni sözlükten gayrı. ağrının nedenine gelince sps de gördüğüm bir paylaşım.
içeriği kısaca şöyle; macaristan cumhurbaşkanı'ndan tarihi itiraf:'türkler tarafından 150 yıl boyunca idare edilmek bizim için şans. yoksa ne dinimiz ne de dilimiz kalırdı.' doğru söze ne hacet.
buraya kadar herşey normal. sonra 'bu muhteşem açıklamayı paylaşmayan kalmasın, tepkimiz bitmeyecek' deyu devam eden sözler yığını. şöyle bir baktım ve tekrar takrar okudum en son cümleyi ve de paylaşanı tabi. o kadar samimiyetten yoksun geldi ki bana işte o anda başladı bu ağrı. bu ve bunun gibi kahramanlar acaba bu ülke için ne yapıyorlar? ne düşünüyorlar? bu olayın ne gibi boyutları vardır? bunu düşünüyorlar mı acaba? sadece tarihimizle övünüp, övnüp nereye kadar hocam?
kendisinden başka hiç bir allah ın kuluna, devletine iğne ucu kadar faydası olmayan kişilerin bu sitelerde ki milliyetçilik söylemlerini sindiremiyorum. bu konu hakkında en ufak bir bilgi kırıntısına dahi sahip olduğunu düşünmediğim, anlama ve değerlendirme kabiliyeti kıt, muhakeme yeteneği olmayan bu insanların milliyetçilik adına yaptıkları bu söylemler sinirime dokunuyor. başbakanından tut sokaktaki ergenine kadar herkesin dilinde aynı ifadeler. bu işin başka boyutlarını düşünen, dile getiren kimse yokmu yahu?
bu ülkede turizm diye bir sektör var değil mi? (turizmden gelir sağlayan biri değilim). turizm in milli gelirdeki payını da bilmeyen yoktur herhalde. üstelik boykot edilen edilen bu ülke, ülkeye turist getiren ülkler arsında başı çekmekte. bu olaydan sonra işin bu boyutundaki değişimler acaba kimim umurunda. ya da devasa şirketler acaba nasıl etkilenecek bu durumdan? herkes bilmiyor mu bu ermeni yasası denilen saçmalığın o piç cumhurbaşkanları'nın kişisel bir oy elde etme oyunundan başka bir şey olmadığını. beş yüz kusur milletvekili olan meclislerinin sadece kırk kusur milletvekilinin katıldığı bir oylamada bunun meşrutiyetinin hangi boyutlarda olduğunu.
bu duruma karşı elbette ülke olarak gösterilmesi gereken bir ortak duruş olmalı lakin bu yaptırımlar neyin nesi, bu sokak ağzı laflar. bürokrasinin ağzına sıçtınız be.
çok güçlü bir ülke olmalıyız. bir rusya, bir iran, çin ya da battı dediğimiz fransa gibi. her ne olursa olsun bu fransa, almanya'dan sonra avrupanın en güçlü ülkesidir. ancak biz, bir fransa kadar güçlü bir ülke oluruz işte o zaman, fransa ne böyle bir kanun ya da yasa çıkarmaya götü yer, ne de böyle bir şeye cesaret eder. ekonomik verilerin biraz iyileşmeye başladığı şu zamanda kendimizi bir bok zannedip, tehditvari söylemlerde bulunmanın bir faydası yoktur.