bugün

beden eğitimi ve spor yüksekokulu bünyesinde bulunan dört bölümden biridir.

teoride; mezun olunca kpss'ye girersin, gsgm'ye spor uzmanı olarak atınırsın. ama türkiye'de biz onlara kısaca memur diyoruz. büyüyünce memur olacaksın yani. *

normal şartlarda; büyük takımların, spor işletmelerinin vb. başına getirilmesi gereken insanlar bizatihi bunlardır.

amma velakin, bu ülkede kimse uzmanlık alanındaki işi yapmadığı için, bu bölümün mezunları genelde ya polis, ya hostes, ya memur olurlar ya da şanslı olanlar babasının işini devam ettirirler.

ya da en mantıklı çözüm olarak akademisyenlik için kendilerini paralarlar.

üniversiteye yeni girecek adaylara bilgi olsun; eğer besyo istiyorsanız, öğretmenlik dışında bi bölüm okumayın. sonra vay efendim ben işsiz kaldım, mezun olunca ne bok yiyeceğim demeyin.
beden eğitimi ve spor yüksek okulu bünyesinde bulunan, spora dayalı derslerin haricinde bölümün mesleki yıllarda gerekli olacağı düşünülen iibf ve tıp fakültesinden bazı dersler verilmektedir. özellikle son yıllarda bölümün önü yavaş yavaş açılmakta fakat istenilen düzeye gelmemektedir. bunun en büyük nedeni yaşlı, eski, eğitimsiz yöneticilerin bölüm eğitimini almadan görev başında olmaları ve hala emekli edilmemeleri ve başka görevlere nakledilmemeleri.
bu ülkede sporla ilgilenen her insan* başarısızlıklardan şikayetçidir. sporun gerekli düzeyde olmadığını, istenilen verimi alamamaktan şikayetçiler, şikayetçiyiz her zaman. aslında çok basit olan bir çözümü görmemezlikten gelmek, görmek istememek düşündürücü. zira sporun başarıya ulaşmada ki en büyük anahtarı altyapıdır. bunu bir bina olarak düşünürsek altyapı bir binanın temeli gibidir. sağlam zemin üzerine atılan sağlam bir temel, sağlam binalar çıkılmasını sağlayacaktır. spor bir birinin içine geçmiş halkalar gibidir. halkanın biri sorun verirse zincir ikiye bölünür.

peki ya düzenli altyapı oluşturmak, ya da verimli sonuçlar için ne yapmak gerekir?
bunun tek cevabı eğitimdir. evet en basit cevabı budur. bir sporcunun fiziki üstünlükleri olması ya da fiziki yeterlilikleri olması onun başarılı olacağı anlamına gelmez.
yeteneklerini kullanabilmesi için iyi bir antreman bilgisi, beslenme, branşının teknik ve taktik bilgilerini öğrenmesi gerekir. haklı olarak her sporcunun bu kadar ayrıntıyı öğrenmekte zorluk çekeceği için ve bunlara ayıracağı zamanı antreman yaparak geçirmesi fikri daha mantıklı. peki ya bunları nasıl öğrenecek ya da uygulayacak? antrenör kavramı tam burada devreye giriyor. iyi eğitimli bir antrenör sporcunun en büyük kozudur. doğru yapılan her hamle sonra ki atılacak adımın garantisidir. sporun içinden biri olarak geçmişte antrenörlerin bilinçsizce yaptığı hataların faturasını ödeyen birçok sporcu tanıyorum. özetle kaliteli sporcu yetiştirmek için kaliteli, eğitimli antrenörlere ihtiyaç vardır.

antrenörlük ciddi bir meslektir. eğitim aşaması çok önemli olmakla birlikte, eğitimini almadan federasyonların açtığı kurslarla da bu belgeleri alan insanlar sporcuların başında görevlerine devam etmektedir. peki iyi bir antrenörün yetişmesi için ne yapmak gerekir? bunun cevabı işi bilen yöneticilerdir. çünkü her antrenörün bağlı bulunduğu bir federasyon var ve bu federasyonların bağlı olduğu bakanlık var. eğer federasyon başında ki insanlar, gençlik ve spor genel müdürlüğünde üst düzey yöneticiler bu işte iyi bir eğitim almamışsa başarısız olmamaları için bir neden yok. iyi bir antrenör için iyi bir eğitim gerekir. iyi şartların, olanakların sunulması, iyi hocalar bulunup, eğitimin en iyi şekilde verilmesi gerekir. sporun teknik boyutunun yanında, psikolojik, fizyolojik yönlerinin de öğretilmesi gerekir. bunların hepsi halkanın bir parçasıdır.
profesyonellik sadece yaptığı işten para kazanmak değildir. profesyonel olmak bir bütünün sonucudur.

sporda tesisleşme ise kilit noktadır. altyapıların olmazsa olmazı. iyi sporcu sağlıklı ortamlar yetişir. örnek verecek olursak atletizm pisti olmayan bir atlet her ortamda antreman yapabilir ama her ortamda derece alamaz. istenilen boyuta ulaşamaz. ya da iyi bir yüzücü olimpik yüzme havuzu olmadan, sadece gölde yüzerek olimpiyat şampiyonu olamaz. * bir şehre yüklenip, her şeyi oraya yapmakla da iyi yönetici olunmaz. önemli olan bunu ülkenin dört bir yanında ki sporcuların hizmetine sunabilmek.

başarı sadece sporcuların bir organizasyonda aldığı derece midir? tabi ki hayır. başarı aynı zamanda kendi ülkende uluslararası düzenlenen müsabakalarda organizasyonu en iyi şekilde tertip etmektir. bir ülkede uluslararası organizasyon o ülkeye para, tesis, reklam ve itibar getirir. bu yüzden yapılan her organizasyonun bir sonraki organizasyonlar açısından önemi büyüktür. bunların üstesinden gelebilmekte yine eğitimli, meziyetli yöneticilerin elinden geçer.

işin her boyutu en üstte, yani yöneticilerde bitmektedir. iyi eğitimli bir yönetim kadrosu başarıyı getirecektir. 70 küsür milyon insandan başarılı sporcu çıkaramamak şu an ve geçmişte ki yönecilerin suçudur. evet bu bir suç. yönetim demek tüm ağı iyi organize etmektir. en alttaki kadroyla en üst arasındaki tüm bağı kurabilen, işleyen insandır.
bu yüzden ülkemizde artık eğitimli insanların yönetimde ki yerini alması gerekir. bunun olması içinde bu ve bu gibi bölümlere destek verilmeli, önünün açılması şarttır.
spor yöneticiliği ni iibf ye almak saçmalıktır..böyle olursa spor çatısı altından çıkar bu bölüm.sadece belirli dersler iibf de gerçekleştirilebilir.spordan kopartırsan bu insanları spor yöneticisi değil sadece yönetici sıfatlarıyla işlerini yapar..