bugün

insanların ortak kavramlar üzerinden espriler türetip ,hiçbir amaca hizmet etmese bile, yaşanılan anı renklendirebilmeleri bana o kadar büyüleyici geliyor ki. yaptıklarının önemsizliğinden, dünyada yer kaplayan varlıklar içerisinde ne kadar de önemsiz bir mevcudiyetin mümessili oluşlarından hiç de rahatsız değiller. hayatlarını idame ettirmeye ancak yetecek paraları ile yoksulluk sınırında mutlu mesut yaşayabiliyorlar.

yaptıklarının çoğunun saçma ve boş olduğunu düşünsem de sonuçta bu onları bir arada tutan tutkal galiba. kimin nerede durduğu ve nasıl bir hayat yaşadığı önemli değil aslında. benim için değersiz, kayda değer olmayan siluetler sherwood ormanını renklendiren yüzler belki de. belki de insanların arkadaş sahibi olması için bütün her şeyin "iyi" olması yetmiyor. bu dünyadaki en mutlu adamların zengin ve yakışıklı olmamasının bir sebebi var sanırım. sanırım en doğru olanı yapmak her zaman en doğrusu değil. en bilmem ne olmak da en mutlu olmak demek değil...

benim için bir anlam ifade etmiyor bazılarının yaptığı şeyler. bir öğrenci evi hayal edemiyorum, bulaşık vardiyasını, ev içerisinde iş bölümü yaparak birbirlerinin hayatını güzelleştirmek isteyen insanları. ben olsam "bu hayatın neresi güzel, neyine uğraşıyoruz?" der giderdim.
mesela hiçbir zaman "gel senin işi halledelim , sonra benimkine bakarız" diyen biri yoktu benim için...size karşılıksız ve kendisi zor durumda kalmasına rağmen yardım eden biri. "dostlar bu gibi zamanlar içindir" derler ya filmlerde...ben onu senaristlerin uydurduğu bir şey sanıyordum.
hiç düşünmedim bile... bir arkadaşım olacak, bütün gününü benle geçirecek ve berbat bir hayat yaşasak da asla beni yüzüstü bırakmayacak ...bunun olabileceğini hiç düşünmedim çünkü hiç olmadı .
bazı hareketlerini kıskanıyorum insanların. iftar için arkadaşı ile evdeki malzemeden mütevazi bir yemek hazırlayıp mutlu olabilen insanlar var. ben olsam çıkar , dışarda yerdim ve o an asla anlam kazanamazdı. tıpkı diğer "güzel" gözüken anlarımın aslında hiçbir anlam kazanamaması gibi...
(bkz: sözlük bana karı bul lan allahsız)
(bkz: hayat ne garip)
sadece sözlükte mi diye sorulması gereken soru.

birde kalablıklar içindeki yalnızlık konusu vardır, onu hiç açmayalım *.
herkes birbirinin etrafında döner dolaşırken sizin tek tabanca dolanmanız demektir ortalıklarda.
(bkz: hayat ne tuhaf vapurlar filan)
abartılmaması gereken hissiyattır. tüm yazarlar hayatlarında bir kaç kez bu evreden geçmişlerdir.
ee ne demişler, "yalnızlık ömür boyu.."
hiçte öyle üzülecek, abartılacak bir durum değil.
sözlükte hiç arkadaşın olmadığına işarettir bu durum . ne selam verebileceğin ne de selam alacağın ve de kullanıcı adının altına birkaç satır karalayabileceğin bir tanıdığının olmadığını hatırlatan üzücü , kırıcı , insanı son derece mutsuz eden durum . * * * **** *
fukaralık durumu, zaten sözlüğe giren insan arkadaşlarıyla birlikte oldugu için değil evde yalnız yalnız avallandığı için sözlüktedir, kendisnin özel bir anlamının olmasını isteyen insanların derdi olsa gerek.
insanların garip dertleri var sanırım, sevgi ilgi açı enteresan varlıklar, hissedin anasını satayım, bize hissetçek bir şey bırakmayın sakın.
an itibariyle osurukla ilgili başlık açmama hali.
(bkz: kalabalıklar içinde yalnızım) şiir yazasın gelmiş senin dude. bir koşu kaleme kağıda sarıl geçer. yarın uyanıp da yazdığının bir boka benzemediğini gördüğünde artık kendini yalnız da hissetmiyor olacağından hiç umursamayacaksın merak etme.

hep diyorum, diyeceğim; depresif bir ruh hali mutluluğa uzanan rampadır. az biraz sabırla halet i ruhiye değişime maruz kalacak ve farklı bir tinsel alana geçiş yapacaksın, şikayet etmeyi/zırlamayı kesersen bu kolaylaşacaktır.

eğer bu olmuyorsa beyindeki reseptörlere fazla yüklenmişsin demektir. ya çok fazla şiir yazıyorsun, yada marijuana kulanıyorsun. hepsi gömülmüş dibe, nerden, nasıl, nereye vursun adrenalin...? adrenalin n'apsın yani...çökertmişsin işte sistemi. (olur olmaz anlarda şiir yazmayın. hele marijuana eşliğinde hiç yazmayın)
güncel Önemli Başlıklar