bugün

sosyal demokrat ideoloji kavramı Marksizim den sonra tarihsel bir sentez olarak ortaya cıkmıstır.Bir yandan liberalizmin getirdigi siyasal demokrasinin kazanımlarını hicbir zaman gozardı etmemis;ote yandan emegin savunuculugunu ustlenmis ve toplum yararının ozel cıkarlarının ustunde olmasını gozetmistir.Sosyal demokrasi devlet ile pazar,toplum ile birey arasında saglıklı bır denge kurmaya calısır.(kaynak:SIYASET(mumtaz er turkone))
hastanelerin tamamının tek çatıda birleşmesi,
herkesinn sağlık güvencesi olması,
hastanelerde rehin devrinin bitmesi,
okul kitaplarının bedava dağıtılması,
işsizlik sigortası,
öğrenci yurtlarında 3 öğün bedava yemek verilmesi...

gibi birçok getirisi olan anlayışdır. gariptir ki ülkemizde bu anlayışa en çok icraatlarıyla hizmet eden rte amcamız olmuştur.
en insancı, en insana dönük sistem olmasına rağmen ülkemde hitap ettiği kesim tarafından bir türlü desteklenmemiştir. ne bir işçiyi ne bir çiftçiyi ne de ezilmiş vatandaşı arkasına alamamıştır. sürekli dinsizlik olarak akıllarda yer tutmuştur. oysa islamın özünde olan paylaşmak ilkesi, komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen peygamberin mesajından çok da farklı birşey içermez. sistemin savunucuları da maalesef dinsizlik imajına sıkı sıkıya sahip çıkmıştır. bu sistemin savunucularının tek başarısı ve de arkalarında durduğu şey türban yasağı gibi absurd komik şeylerdir.
otoriteyi devlette toplamak ile sosyal demokrasiyi birbirine karıştırmamak gerekir. sosyal demokrasi tüm insanların kabul etmesi gereken bir sistemdir. ancak dünya yönetimi kapitalist insanların elinde olduğu için bir şekilde sosyal demokrasi kabul görememiştir.

bu sistemin asıl savunucuları komünist diye tarif edilen kesim olmakla birliikte atatürk' ün komünizmaya olan mesafesi ortadadır. dün komünist olanlar bugun komünistim demeye utandıkları için sosyal demokratım, sosyalistim diye yeni kelimeler türetmiştir. devletin dini yoktur ibaresiyle devlet dinsizdir ibaresini ayırmak lazım önce. anayasanın değişmez 4 maddesinden biri olan laikliğe herşeyi dayandırıp da merhamet dilenciliği yapmanın alışkanlık olduğu ülkemde, deniz gezmiş'i sevip de onun kadar delikanlı olmayı başaramamış insanların çokluğu yüzünden her geçen gün takla atan sistem olmuştur ayrıca.

(bkz: entry ye entry girmek)
(#387183)*
türkiyenin yegane ihtiyacı. marksizmden ayrılması sonucunda daha işlevsel bir yapıya bürüneceği aşikar sistem. paylaşıma önem veren, halkın gereklerini yerine getiren, halkı, açlıktan, fakirlikten, yoksulluktan arındıran ancak savunucularının çok daha farklı bir boyuta sürüklediği, şu anki dünya gözüyle acınası bir hale gelmiş yönetim şekli.

mustafa kemal'in özümsediği ancak, kraldan çok kralcı geçinen sistem yalakalarının amacından saptırdığı, halkı, din, dil, ırk ayrımına sevkeden, aslında öyle bir amacı olmayan, tek gayesi daha iyi bir yapılanma ile daha iyi bir yaşam standartı sağlamak olan, şu anki savunucularının savunacak hiç bir şeyi kalmaması hasebiyle laikliğin ardına devekuşu misali saklandıkları sistem olmuştur ne yazık ki.

oysa ki laiklik ile bağdaştırılmaması gerekirken, tamamıyla laiklik çerçevesine oturtulmuş bir sistem olmuştur sosyal demokrasi.

farklı bi açıdan bakarsak da ernesto che guevaranın uğruna öldüğü sistemdir, deniz gezmişin ise pisi pisine öldüğü...
anayasada belirtilen sosyal devlet kavramından yola çıkar, herkes kanunlar önünde eşittirde öteki devletin önünde diğer türkiyenin önünde nedir bilinmez... bizi türkiye kısmı ilgilendirir ki türkiye anayasada sosyal devlet görünür, sözde hükümetide demoktatiğimsidir... anlıyosun değilmi? yani tam demokratik değil demokratiğe çalan...
iskandinav ülkelerinde en ideal şekliyle uygulanmaktadır. türkiyede en büyük destekçisi bülent ecevittir.
(bkz: binlerce dansöz var)
(bkz: SDD)
marksist temellere sahip düşünce biçimidir. enternasyonalistler özellikle paris komününün yenilgisinden sonra bu işin* gelişi güzel olamayacağını düşünmeye başladılar. bu yüzdende sosyalist devrim için işçileri örgütleyecek bir partiye ihtiyaç duyulmaya başlandı. ilk olarak almanya'da örgütlenerek Alman Sosyal Demokrat Partisi'ni kurmuşlardır. kurucuları arasında friedrich engels ve karl marx vardır. daha sonra tüm ülkelerde devrimciler sosyal demokrat partiler altında örügtlendiler. 20 yy. başlarında sosyal demokrat partiler içinde ve enternasyonalde ayrışmalar oldu. bir takım sosyalistler devrimin gereksiz olduğunu ve evrimle sosyalizme geçileceğini savunurken, bir takım sosyalist ise devrim olmadan hiçbir şey olmayacağını söylüyordu. özellikle 1. dünya savaşının başlamasından sonra tam bir ayrışma yaşandı sosyal demokrat partilerde. bolşeviklerin rusya'da devrimi gerçekleştirince devrimi savunanlar komünist ismini aldı ve komünist parti isminde partiler kurdular ve sosyal demokratları revizyonist olarak nitelendirdiler. bolşeviklerin fikirlerine karşı olan sosyal demokratlar ise devrimci olmaktan vazgeçip, mevcut rejimi daha eşitlikçi hale getirmeye çalıştılar.

almanya'da yenilgiye uğrayan sosyal demokratların prestiji sarsıldı. fakat 2. dünya savaşında faşizme karşı kurulan halk cephelerinde bulunuarak savaş sonrası eski prestijlerini tekrar elde ettiler. 70 sonrasında iyice güçlenen sosyal demokratlar sonraları eski güçlerini kaybettiler ve neo-liberalcilerle işbirliği yapmaya başladılar. fakat son yıllarda özellikle sosyal demokratlar bu politiklarından vazgeçip eski kökenlerine dönmeye çalışmaktadırlar.sosyal demokrasi kapitalizm içinde sınıf uzlaşmacı tavrıyla devrimcilere göre sağcı kalsalarda, kapitalizme karşı sol tarafta dururlar.
marxizmden kaynaklanan ve ikinci enternasyonal içinde almanca konuşulan ülkelerle iskandinav ülkelerindeki siyasal partiler tarafından benimsenen düşünce akımı.

(bkz: sosyal demokrasi partisi)
(bkz: sosyal-demokrat fırkası)
(bkz: sosyal-demokrat partisi)
(bkz: sosyaldemokrat halkçı parti)
gazi kamu'nun hocası Kemal Görmez'in tanımı:
ne sosyalizmne demokrasi, ikisinin ortası, yavşak bir ideoloji.
türkiye'de bir türlü rayına oturtulamamış; chp tarafından ulusal sol, dsp tarafından demokratik sol olarak adlandırılan, en gerçekçi tanıma ise shp tarafından sahip olmuş olan halkçı, demokrat, özgürlükçü ideoloji.
proleterya-burjuva savaşının ortadan kaldırılmasını isteyen, temelde çıkarları birbirine uymayan iki sınıfı uzlaştırma çabası içinde olan ideoloji. marxizm le uzaktan yakından alakası yoktur.

marxin tanımına göre bir nevi sosyalist burjuvalardır. modern toplumun bütün gereksinimlerini kendileri için isterler. diyalektiğin en önemli çizgilerinden biri olan sınıflar arası çelişkileri ve bu çelişkilerin çözümü olan devrimci teorileri reddederler. proleteryası olmayan, burjuvazinin egemen olduğu sistemi kurtuluş olarak görürler.

şimdiki zamana baktığımızda ise, gördüğümüz bu durumdan pek farksız değil. ana temelde kurmak istedikleri sistemler çok farklı olan grupların uzlaştırılması söz konusu. fakat, diğer yönler toplumun içinde bulunduğu şartlara, maruz kaldığı etkenlere bağlı olarak değişiyor tabi ki.
bu ülkede sol ile alakası olmayan ideolojimsi...
iskandinavya'dan başka hiçbir yerde uygulanamamıştır. ( ki ingiltere'de hiç bir zaman olmamıştır.) malesef artık oralarda da yavaş yavaş bitmektedir anladığım kadarıyla. temelde insanların elinde bulunanları alıp ortak olarak dağıtmak yerine, toplumun en alt ekonomik düzeyinde yaşayanların bile en azından temel ihtiyaçlarını karşılamayı uygun görür. bu yüzden yerelde muhteşem bir yönetim şeklidir, lakin global skalada tabii ki işe yaramayacaktır. buna karşılık toplumculuk adı altında devlet kapitalizmi ve tanrı devlet kültüyle insanları söğüşlemekten ve köleleştirmekten ve sonunda ise baştaki oligarşinin faşizmini oluşturmaktan* tabii ki de daha evladır. ki marxizm ve mutlak eşitlik şiarıyla yapılan hiç bir devrim yoktur ki bu bahsettiğim ikinci konuma gelmemiş olsun. en azından tarih bize bunu göstermektedir.

(bkz: iskandinav sosyalizmi)
chp gibi kökten devletçi, kökten milliyetçi, kökten kapitalist bir burjuva partisinin kesinlikle dahil edilmemesi gereken siyasi ekol.
Şiddete başvururak bir işçi devrimi yoluyla değil, demokratik yöntemlerle işçilerin haklarını almasını, yaşamlarının iyileştirilmesini savunan ideoloji. Özellikle kıta avrupasında yaygındır. Kapitalizmi toptan ortadan kaldırmayı değil, sosyal devlet, regülasyon ve benzeri yöntemlerle, kapitalizmin yarattığı zenginliğin daha eşit bir şekilde dağıtılmasını savunur. Yüksek vergileri ve yüksek devlet harcamalarını savunurlar.

Fakat özellikle Sovyetler birliğinin yıkılması, Avrupa'nın görece eşit hale gelmesi ve sendikaların eski gücünü kaybetmesi nedeniyle artık ekonomik politikalardan zira, dış politika, çevre, çokkültürlülük ve azınlık hakları konularında kendilerini diğer partilerden farklılaşmaya çalışmaktadırlar. Dış politikada daha korumacıdırlar, uluslararası işbirliğinden yanadırlar. Azınlık hakları konusunda daha duyarlıdırlar. Fakat, bu durumun istisnaları da vardır. Çokkültürlülüğün ise başlıca savunucusudurlar.

Seçmen tabanını ise genelde, mavi yakalı çalışanlar, azınlıklar, göçmenler oluşturur. Kırsal kesimlerde ve ortaüstü-zengin bölgelerde genelde başarılı olamazlar.

Sonuç itibariyle, Avrupalı siyasetçi ve düşünürler tarafından kendi sorunlarına yönelik olarak oluşturulan bir programa sahiptirler. Türkiye ve diğer bazı gerikalmış ülkelerde bu siyaseti uygulamayı düşünenler varsa da, bunar genellikle toplumun zengin ve kentli kısmıdır. Batıya gittiklerinde etkilenip, bu siyaseti uygulamaya çalışırlar. Fakat, kendi ülkelerindeki gerçeklerle çoğu zaman bu siyaset uyuşmaz. Bu nedenle, garip bir anamoli oluştururlar.
siyasal olarak varlığını işçi sınıfı ile burjuvazi arasında denge arayışına sabitlemiş, başlarda devrimci talepleri ön plana çıkarmış olsa da, bugün gelinen noktada emekçiler için bir umut olmanın çok uzağında duran burjuva karakterli bir ideoloji olan sosyal demokrasi; işçi sınıfıyla kurduğu bağın siyasal içeriği emeğin güncel çıkarlarını savunmak, onun ekonomik, sosyal taleplerini dillendirmek şeklinde gelişmiş olmasına rağmen uzunca denebilecek bir süredir bu güncel çıkarları dahi savunmaktan uzaklaşmış ve esas itibariyle emekçinin sırtından geçinen asalak bi kadro toplamından farksız hale gelmiş durumda. buraya kadar normal de, iktidar perspektifini kaybettiğinden olsa gerek siyasal aklını düzen solunu solculaştırmak için kullanır hale gelen 'solcu'lar var bir de. işte onlara akıl sır ermiyor. hayır chp'yi, kaldıysa dsp'yi devrim saflarında filan mı düşlüyorsun, nedir?
halkın halk tarafından halk için zorlanmasıdır.
esasen en iyi idari rejimdir. lakin dünyada uygulayabilen bir tek ülke yoktur. sadece en yakınından geçenlari vardır avusturya gibi.
sosyal demokrasi ya da merkez sol, kapitalizmin yarattığı eşitsizlik ve adaletsizlikleri demokratik sistem içinde kabul edilebilir düzeye indirmeyi amaçlayan siyasi ideoloji.
bunun türkçedeki karşılığı ise chp ye oy vermeyenler cahildir zihniyetidir. kavramların içi ne kadar da boş. sosyal demokrasinin zerresini içselleştirmemiş adamlar ülkemde solcu edebiyatı yapıyor.
Revizyonizm diye de geçer ki bu da kendilerini gerçek solcu olarak ilan eden marksist, komünist ya da sosyalist kişiler arasında ayıplanan ve karşı çıkılan bir ideolojidir. Sosyal demokratlarla revizyonist diye taşşak geçerler. Bu tayfanın karşı çıktığı bir numaralı isim ise Eduard Bernstein'dır.
Kapitalist sistem içerisinde hukuki olarak ezilen kesimin haklarının savunan görüş.