bugün

(bkz: beyin yıkamak)
zorunlu din dersiyle aynı şeydir.
gayri müslimseniz zaten din derslerinden muafsınız daha nedir bukadar sorun ettiğiniz ey neolduğu belli olmayanlar diye seslenilebilecek durum.
alevi olmayan bir müslüman *** olarak alevilerin din derslerinde kendi inançları ölçüsünde ders almamamaları zorlama değil de nedir? kendine gelince yok türbanımla girmek özgürlüğüm türbanı indirmek donu indirmek dersin e peki yıllardır irin gibi gördüğün sacma sapan hurafeler uydurduğun o alevi kardeşin ne yapsın? onlarca cocuk doğurup coğunluk sağlayıp hükümete mi geçmesi gerekiyor illa. eger müslümanım ve aleviler de kardeşim diyorsan asure yemeyle olmaz bu iş. * göstermelik olaylardan kaçıp aslı görebilmek asıl olabilmektir önemli olan. hırka giymekle derviş olunsaydı annanem fenafillaha ermişti.
bugün türkiye'deki bütün imam ve vaizlerin ne yaptıkları, ne söyledikleri kontrol altında mıdır? Hepsi de gerçekten hoşgörülü mesajlar mı verirler her zaman? 12-13 yaşlarında bir çocuk için din kavramı havadadır. Bir hoca gelip de kendince atıp tutarsa, misal kızlarla erkeklerin yan yana oturması günahtır derse, bu çocuğun kişisel gelişimi bir ebeveyn olarak benim kontrolümden çıkar. işte bu yüzden kimseden dinimi öğrenmeye ihtiyacım yok. Kendim de öğretirim diyenlerin bir hakkı olmalı. Bu hak neden göze batar anlamış değilim. Sen bu dersi alma diyen yok ki! Ben almak istemiyorum. Sana ne?
Ankara'nın seçkin okullarından biri...

Orta 2 öğrencisi, din dersinde öğretmene soruyor:

"'Dinde zorlama yoktur' diyorsunuz, ama bu dersi zorunlu veriyorsunuz. Ters değil mi?"

Öğretmen öfkeleniyor:

"Yan sınıftaki Hıristiyan çocuk bile itiraz etmiyor. Anarşist misin sen?"

* * *

Burası başkent...

Bir de Anadolu'nun ücra köşelerinde din dersinin kimlerce, nasıl okutulduğunu düşünün.

Evet, zorunlu din dersleri sorunlu...

Cumhuriyet kurulduğunda ilkokulda haftada 2 saat "Kur'an-ı Kerim ve Din" dersi vardı.

1930'a kadar 5. sınıflarda haftada yarım saat seçmeliye inmişti. Sonra o da kaldırıldı.

1935-1948 arası okullarda hiç din dersi yoktu.

1948'de 4. ve 5. sınıflara yeniden seçmeli din dersi kondu. (Bkz: "ismet inönü: Din ve Laiklik", Semih Kalkanoğlu, Tekin,1991)

Niye?

Seçimler yaklaşıyordu. CHP dinsizlikle suçlanıyordu. Seçmene şirin görünmek gerekiyordu.

O yılbaşı CHP'li Nihat Erim yurt gezisine çıkmış, gericiliğin alıp yürüdüğünü inönü'ye rapor etmişti.

Rapordan hemen sonra Nurcular operasyonu yapıldı. Said Nursi tutuklandı. Bir hafta sonra Erim, günlüğüne şu notu düştü:

"Akşam üzeri inönü çağırdı. izlenimlerimi çok dikkat çekici bulduğunu söyledi. 3 tedbir düşünüyor: 1- ilahiyat fakültesi açmak, 2- imam ve hatip mektepleri açmak, 3- ilkokulların 3. sınıfından itibaren ihtiyari olarak din dersleri okutmak. (..) 'Mesele mühimdir, geciktirmeye gelmez' dedi." (Erim 2005; 248)

inönü, irtica tehdidi ve dinsizlik iddiasıyla baş etmenin yolunu, din dersleriyle islam'ı doğru öğretmekte bulmuştu.

Genel kanının aksine ilahiyatlar, imam hatipler, din dersleri, DP'den çok CHP'nin eseridir.

12 Eylül'de de din dersleri zorunlu hale getirilmiştir.

* * *

Şimdi yeni anayasada din dersinin yeniden seçmeli olması tartışılıyor.

Elbette böylesi daha demokratiktir. Ancak işin yasaları aşan ve yasalarla da dizginlenemeyen bir baskı boyutu var.

Derse girmeyen çocuklar üzerindeki "mahalle baskısı" ne olacak?

"Mümin çocuklar" sınıfta din dersi yaparken, bahçede oynayanların "dinsiz" damgası yemesi nasıl engellenecek?

Ramazanda bir tek açık restoran bulunmayan Anadolu kentlerinde, çocuklarını derse kaydettirmeyen aileler nasıl korunacak?

Bugün işini kaybetme ya da dayak yeme korkusuyla oruç tutmak zorunda kalanlar, yarın aynı baskı nedeniyle çocuklarını "seçmeli" derse yollamak zorunda kalmayacaklar mı?

Türbanlı öğrencilerin benim haklı gördüğüm- üniversiteye girme talebi de "baskıya uğrama kaygısı" doğuruyor;

ismail Türüt olayı da...

Yoğunlaşan faşizan baskı, yasaların önüne geçiyor.

"Sokağın iktidarı", baş etmesi güç bir diktatörlük halini alıyor.

* * *

Din dersi konusunda çare, dersi seçmeli yapmaktan önce, dersin içeriğini düzenlemek, onu ibadet eğitimi olmaktan çıkarıp tüm dinleri hakkaniyetle ele alan, bilimsel bir derse dönüştürmek, bir de yazının başında örneğini verdiğim türde "hoca"ları bertaraf etmektir.

Genel baskıya gelince...

Onun kalıcı çaresi, toplumsal dayanışmadır.

Haklarının tehdit altında olduğuna inananların, kazanımlarını kaybetme korkusu yaşayanların, oruç tutmaya, din dersi almaya, örtünmeye zorlananların bu baskıya toplu halde göğüs gerebileceği, örgütlü bir sivil dayanışma...

Baskı, ancak böyle geri püskürtülebilir.

can dündar