bugün

avrupa parlamentosu seçimlerinin bir kez daha kanıtladığı durumdur. dünyanın bu milletçilik denilen beladan kurtulduğu gün, belki biraz mutlu olabiliriz.
milliyetçilikle faşistliği ayırt edemeyen insanların yadırgayacağı oluşumdur, rahatsızlık duyulmaması gerekir aşırı olmadığı durumlarda kaldi ki bir insanın ülkesini sevmesi ülkesinin çıkarlarını düşünmesi kötü bir şey değildir.
milliyetçiliğin artık bir fikir akımı olmadığını unutmadan irdelememiz gereken durumdur.
milliyetçilik fransız ihtilaliyle birlikte ortaya çıkan akımlardan bir tanesidir esasında.
ve herhangi bir sömürenin idaresi ve baskısı altında bulunan toplumların kurtuluş reçeteleri olmuştur bir zamanlar.
ancak daha sonraları yanlış anlaşılmalarla gelişip faşizmle aynı yatağa girmiştir.
daha doğrusu faşizm tarafından kirletilmiştir.
her olayda milli histerinin yükseldiği hatta yanlış mecralara aktığı durumlarda adı anılır hale gelmiştir.
günümüzde bizi aydınlatması gereken atatürk ilkelerinden birisidir neticesinde.
ama ne var ki atatürk'ün öngördüğü kafatasçı olmayan, akla dayanan,
nitekim devletçi ve halkçı bir mantığın dayanağı olan milliyetçiliğimiz artık tanınmaz hale gelmiştir.
milliyetçilik dünya politikalarıyla, yerel politikalarımızla her an temel değerleri değişiveren, ayağa düşmüş popüler bir oyun haline gelmiştir.
bunlardan kurtulmak için atatürk milliyetçiliğini sindirmiş olmak gerekir.
(bkz: hanım gene benim milliyetçiliğim yükseldi)
(bkz: pkk)
(bkz: abd nin ortadoğu politikası)
gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin değişmez kaderidir.

nitekim, demokratik sistemi tam anlamıyla oturmamış, demokrasinin eksik işlediği, her on senede bir darbelere maruz kalan ülkelerin hemen hepsinin çıkış noktası milliyetçilik olmaktadır. siyasi konjonktür öyle bir noktaya gelip dibe vurur ki, milliyetçi akımlar halkın sığınacağı tek ideoloji olarak kalmaktadır. gelin görün ki; bu çıkış noktası, aşırı milliyetçiliği, aşırı korumacılığı ve kendinden olmayan herkesi dışlamak, ayrıma tabi tutmak noktasına da taşınmaya son derece meyillidir. velhasıl, tarih boyunca da hep aynı şey olmuştur. ekonomisi çöken, savaşlardan ağır yaralarla çıkan devletler, çözümü hep aşırı milliyetçi ve faşizan rejimlerde aramıştır. sonuç ortadadır.

küreselleşen dünya düzeninde, milliyetçilik en çok eksikliği hissedilen kavramlardan biridir. öyle ki; yerkürenin tek ve bütünleşmiş bir global köy haline gelmesi belki ticaret, iletişim gibi alanlarda önemli kolaylıklar sağlamıştır ancak tüm ulusları da çok daha korumasız hale getirmiştir. işin ironik yanı ise; bu küreselleşmiş dünyayı savunanlar ve düzenin baş aktörleri de, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde * milliyetçi akımların yükselişini hem bir tehdit hem de fırsat olarak görmektedirler. bir tehdittir, çünkü, milliyetçiliğin ve ulusal bilincin yükseldiği toplumlar küresel dünyaya entegre olup, düzenin baş aktörleri için üretmektense, kendi halkı ve ülkesi için gelişim sağlamaya çalışacak, piyasasına dahil olan yabancı aktörlerden rahatsız olacaktır. ancak öte yandan, bu artış aynı zamanda da bir fırsattır, çünkü; bahsi geçen ülkelerde düzensizlik yaratmak, kaos oluşturmak için en temel koşul mikro milliyetçilik ve aşırı milliyetçilik gibi kavramları körüklemekten geçer. nitekim, sistemin işleyişi, bu ülkelerdeki düzensizlik ve kaos ortamı sonucu oluşan karmaşadan nemalanarak sağlanmaktadır.

uzun lafın kısası; ab, abd, ortadoğu krizi, ermeni sorunu, ayrılıkçı terör vb. gibi etmenlerin kıskacındaki yurdumuzda milliyetçiliğin ve ulusal bilincin artması son derece olağan ve olması gerekendir. ancak, altı çizilmesi gereken nokta, bu kavramlarda oluşabilecek her türlü aşırılığın da *, esasen bu dış güçlere fayda sağlayacağıdır. bu da unutulmamalıdır.
milliyetçiliği tekelinde tutan partilerin adeta ağzını sulandıran bir yükselişitir, ancak ağzı sulananlar kuvvetle muhtemel avuçlarını yalayacaktır, zira kuru milliyetçilik nutukları ile oy toplayamayacakları kesindir ve milliyetçilik hiç bir parti ve oluşumun tekelinde değilidir!
pkk hortlaması ve hükümetin milli meselelerin savunmada yetersiz kalmasıyla doğru orantılıdır.
doğu komşumuzdaki fiili savaş, batıdaki psikolojik savaş ülkeyi ister istemez bu tür bir havaya sokmuştur. yakın zamanda ab ile ilgili yapılan anketler de aynı şeyi vurgulamaktadır. ab ye girmek konusunda ilk başlardaki heves toplumun hiç bir kesiminde kalmamıştır. bunda ab'nin ipe sapa gelmez isteklerini şart olarak öne sürmeye kalkması da etkili olmuştur.
güncel Önemli Başlıklar