bugün

iyice düsünülmeden yapilan is, çogu kez insani zarara ya da geri dönemeyecegi bir çikmaza sokar.o zaman pisman olmak da ise yaramaz. anlamindaki atasözü..

(bkz: son pismanlik fayda vermez)
çalışılmamış bir finalin, veya ertesi günkü finale çalışmak için artık çok geç olduğunun anlaşıldığı an.
Yaptığınız bir hareketi ya da ettiğiniz bir lafı , ölsem de yapmasaydım demek durumuna düştüğünüzde , size söylenecek laftır.
"sonra ben ne yaptım deme." uyarısının atasözü haline getirilmiş hali.
(bkz: son pişmanlık neye yarar)
insanı hüzünlendiren bir cümledir tüm gerçekliğiyle. pişmalıklıklarını düşündükçe çıldırırsın. çünkü geri dönemeyeceğini bilirsin. çok canın yanar. gerçekler acıtır tüm varlığını...
yap, et, sonra özür dile. ne kadar uğraşırsan uğraş, geri dönüş yoktur artık. ok yaydan çıkmıştır.
- evet çocuklar kompozisyon yazılısı yapacağız. kompozisyon için konunuz ' son pişmanlık fayda etmez'

lise 1. sınıf edebiyat öğretmenim vermişti bu konuyu. o zamanlar fayda edip, etmeyeceği hakkında en ufak bir bilgimiz yok elbette. ne yazdığımı, ne yazmadığımı hatırlamıyorum. sıra arkadaşım fatih bana sınavdan sonra 'hayır yanlış yazmışsın, o örnek verilmeyecekti, herkes bu örneği yazmış' dedi. lan dedim, mal mıyım ben o zaman? ya da ben mal değilim de bütün sınıf mı mal? hangisi? acaip seviyordum kompozisyon yazmayı, ah bir de konular anlaşılabilir olsaydı benim için. yine de seviyordum yazmayı. o zamanlar belliydi yani gördüğüm her yere yazacağım. neyse efendim. sıra arkadaşım onu dedikten sonra bir huzursuzluk kapladı içimi, yazmayı seviyorum ama farklı şeyler mi düşünüyordum ben yoksa? yoo, hayır, herkesin düşünmediği şeyleri düşünüyordum. kısa yoldan yazmayı değil, uzun yoldan açıklamalı anlatıyordum.

bir sonraki hafta kompozisyon sınavı sonuçları açıklanıyor;

fatih; 45
zart; 35
hedecan; 48
löpürgül; 65
anacsevgidolubirmeleksanki; 95 tenefüste yanıma gel anaç.

sıra arkadaşıma herhangi bir şey söylemedim. rencide edip, böbürlenmeyi sevmiyordum. ki o da kompozisyon yazılısında herkesin yazdığını yazmanın not olarak geri dönmeyeceğini anlamıştı. andaval değildi. teneffüste edebiyat öğretmenimin yanına gittim aramızdaki konuşma gayet güzeldi benim için. farklı şekilde anlatımlar yaparak yazmışım. anlatmak istediğimi sıkmadan yazmışım. kompozisyon yarışmasına katılır mısın? dedi. hayır hocam dedim. çünkü bir şeyin etkisinde kalarak, baskı altında yazarsam başarılı olacağımı düşünmüyordum. lise yıllarım bir çırpıda bitti. geçti, gitti...

şimdiki aklım olsaydı derler hani, şimdiki aklım olsaydı o kompozisyon dersinde bu konu ile ilgili şunları yazardım;

lise yıllarımın bitmesine 1 yıl kala; yani lise 3. sınıfta, muhasebe stajı için gittiğim sosyal sigortalar kurumu (ssk) hastanesinde, muhasebe ile uzaktan yakından alakası olmayan patoloji servisinde yaptığım staj ile ilgili hayati bir pişmanlığı dile getirirdim.

o zamanlar bilgisayar kullanma dönemi başlamıştı. şanslıydım; annem bir bilgisayar kursunda çalışıyordu. orda fazlasıyla bilgisayarlar ile içli dışlı oldum. birçok çocuğun kullanamadığı 10 parmak klavye programında çalıştım. kursiyerler benim kadar hızlı klavye kullanabileceklerini merak ediyorlardı. ama ben de işime yarayacağını bilmeden çocuk aklımla çalışıp duruyordum. tek hayalim, kurstaki öğretmenler kadar hızlı klavye kullanmaktı ama bir türlü onlar kadar hızlı olamıyordum. yazarken hala ellerimin hangi tuşlara bastığı belli oluyordu. bir süre sonra sıkıldım. bıraktım 10 parmak çalışmayı. wolf oyunu oynadım. annem işten çıkmıştı. uzun süre bilgisayardan uzak kalmama rağmen, hızlı kullanıyordum klavyeyi.

staj dönemim başladı, hastanelerde bilgisayar yeni yeni boy gösteriyordu. servisler harıl harıl eski kayıtları bilgisayarın hastane programına aktarmaya uğraşıyorlardı. tam o sırada girdim içeri sanıyorum. bütün çekmeceler eski hasta kayıtlar ile doluydu. harf sırasına göre diziliydi hepsi. her gün onları bilgisayara geçiyordum. şefim gayet memnundu. çekmeceler yavaş yavaş bitiyordu. son üç çekmece kalmıştı. staj dönemim ise bitmek üzereydi.

staj dönemimin bitmesine yaklaşık bir hafta kala şefim bana ' anaç gel yaz boyunca kalan kayıtları da gir, hem bakarsın klavyen hızlı olduğu için seni kadrolu eleman olarak hastaneye bile yerleştiririz' dedi. ben işte tam da bu esnada bu atasözünü hayatım boyunca kullanacağımı düşünmeden şunları söyledim şefime; ' şefim ben okulun bana tanıdığı 2 yıllık hakkımı kullanacağım, yani üniversiteye gideceğim' dedim.

okudum. 2 yılda bitti okulum. ne başarı değil mi? asıl başarı benim devlet memurluğunu elimin tersiyle itmiş olmamdı. ardından şunları yaşadım; (bkz: türkiye deki işverenlerin insan olamama sorunsalı/#12495656)

tanıma geçelim artık; ele geçen fırsatların tekrarının olmadığı için ve hayatımızı altüst eden kararların ardından sürekli tekrarlanan atasözüdür.

edit; bir kompozisyon ile başlayıp buralara kadar nasıl geldim bilmiyorum. yazdım bir kere silmek olmaz. okumayı seven kişiler de var sözlüğümüzde. *
kesinlikle olmasa da yanlış bir önermedir. son pişmanlık insanın ölmeden önceki son pişmanlığıdır. 1 saat önce de olabilir, aylar-yıllar önce de. belki ders olup o süre içinde aynı hatayi bir kez daha yapmamış olabilir.
benim hayatımda, gözümde bütün kitaplar içerisinde * intibahın yeri ayrıdır. intibahın son cümlesidir bu söz. namık kemal de örnek aldığım şahsiyetlerdendir.
sonuna kadar doğru önermedir. ama bazen ilk pişmanlık da fayda vermeyebiliyor.
trt 1'in "şimbilli erdal" ve "leyla ile mecnun" tekrarlarını yayınlamasından anlaşılabilecek durum.
Herksin bi gün farkına varacağı önermedir.