bugün

haberlerdeki satır aralarını, alt başlıkları biraz incelediğinde anlaşılabilecek durumdur.
somalinin yeraltı kaynaklarını sömüren amerikalı ve avrupalılardan haberi olmayan insan müsvettelerinin iddaası.
hayır dinci gericilik işin sadece sonucudur başlangıcı değil.
somali'deki insanlık ayıbı, kapitalizmin afrika, asya ve latin amerika halklarına yaşattığı ağır eşitsizlik koşullarının doğal bir sonucudur.
geçtğimiz günlerde radikal'de pınar öğünç buna iyi değinmişti:

"Somali'ye yardım edelim. Ama hiç de düşünmeyelim mi? Mesela bu bir tabii afet midir? izmit'in pişmaniyesi gibi Afrika'nın açları mı meşhurdur? (...) Somali'de bugün yaşanan trajediyi açıklarken en sık şunların adı anılıyor: Hükümet boşluğu ve kanunsuzluk. 1970'lerde, 1980'lerin başlarında bu ülke açlıktan kırılmıyordu da sonra ne oldu? Şuradan başlayalım: 1991'de hükümet devrilmeden az önce Amerikan petrol devlerini ülkeye nasıl konuşlandığını soralım. 80'lerde IMF ve Dünya Bankası'nın aldığı tedbirlerle Somali tarımını nasıl bitirdiğini biri anlatsın sonra. Sistematik hale gelen devalüasyonları, kendine yeter bir ülkeyi ithal tahıla bağımlı hale getiren o uyum programını hatırlayalım."

anlatılmak istenen açık ve nettir: Somali'yi bu hale getiren emperyalizmin kavram ve kurumlarıdır.

Bunları sorgulamadan, emperyalizmi karşımıza almadan, kapitalizmle hesaplaşmadan atılan "Somali'ye yardım" nutukları ikiyüzlülüğün daniskasıdır.

Hele ülkemizde son günlerde "Ramazan ayı" ile soslandırılarak kamuoyuna servis edilen "Somalili kardeşlerimiz" hamâsetiyle derhal hesaplaşmamız gerekiyor. Somali'ye "insani ve vicdani" yardıma devam edelim. Ama Somali'yi bu duruma getiren emperyalizmle çatır çatır hesaplaşarak. Mücadele ederek.