bugün

aslında başlık şöyle olacaktı:

"sokakta, kimsenin seni umursamadığını düşündüğün için ossura ossura yürürken ellerindeki abidik gubidiklikler ya da kurabiye/bazlama gibi otuz-yaş üstü şehir kadınlarının yardımseverlik uğruna hazırladıkları yenip yutulabilir cinsten şeyler satanların her seferinde seni durdurma başarısı gösterebilmelerinin hikmet-i aliyyesi... osmanlı neden çöktü felan"

ama karakter sınırına takıldı... (neden böyle yazamadığımı açıklayayım, dedim, belki anlayamamışsınızdır.)

neyse, konumuza dalalım... okuldan çıktım, osmanlı'nın neden çöktüğüne kafa yoruyor olmakla birlikte kızılay doruğuna doğru tırmanışa geçmiştim. aynı zamanda burnumu da çekiyordum arasıra. hatta bi sakız olsa da çiğneyerek metro'nun merdivenlerinden insem diye kafamın içinde keyif yapma planları kuruyordum. bunlarla beraber, pantolonomun sağ cebindeki elimle de aynı mahaldeki on kuruşluk metal parayı evirip çeviriyordum. sol elimle de sağda solda bi görünüp bi kaybolan kızlara düzgün bi imaj sunalım kaygusuyla saçımı başımı düzeltiyordum.

derken önüme birisi çıktı ve bi kart uzattı: "korkmayın yalnızca unicef," diyerekten. kartı aldım, sağa çevirdim, sola çevirdim. bu arada adam benimle muhabbet kurmaya çalışıyo:

-kaçıncı sınıfta okuyoruz? yeni miyiz?
-iki.. (ama üçüncü senem diyemedim)
-çok güzel. çömezlikten kurtuluyoruz...
-hıı evet...
-evet ne kadar verebiliyoruz? (burda kartı yere düşürüyorum cebimden para çıkacak korkusuyla, zaten param kalmamış hiç) aman karizmayı çizmiyoruz. (ya sövmeyecem ama şu söz eşekliğe dalalet değil de ne be? sana ne oluyo lan! bi de böyle birinci çoğul şahıs kullanıyo ya, yardım toplayanın sempatik olması lazım ama benim sempatiklere antipatim var monakoluyum ki...)
-yok önemli değil de... ne kadar veriyoruz? (babacan tavırlarla, herif benim babam yaşımdayken)
-beş on...
-(ha-siktir)... bi liram var ya.. yemek yiycem... (biliyorum cool adam, çıkarır elli bin dolar verirdin, hatta yetinmezdin, unicef'i satın alır, sonra adamlara hediye ederdin... gel yaz...)
-hehe.. anlıyorum...

neyse işte böyle hep beni buluyolar. üniversitede üçüncü senem filan ama hala sakalım çıkmadı ondan mıdır nedir, kısacası hep beni biliyolar...

durup dururken eve bazlamayla, palyaçolu anahtarlıklarla, arasıra amortisör olan gözlüklerle ya da bomboş ceplerle dönüyorum.

hep beni buluyolar, hep bana yavşıyolar... ne lan! çok mu toy görünüyorum ordan? hayat tecrübem yok mu sanıyosunuz? çok mu kandırılabilir bi adamım sizce?

hehe... olay mahallinde tam bi sümsük olup sözlükte "aslan kaplan kesilmek" ne zevkliymiş lan!
(bkz: yardımsever)
(bkz: satmak)
ticari bir terimdir.
karşılığında para alıyor bu yardımseverler.