bugün

daha çok annesi veya bazen diğer ebeveynleri tarafından, koluna bacağına birşey olacak, düşüp kafasını kıracak, eve tozu toprağı getirecek, kaçırılacak, arabaların altında kalacak korkusuyla sokağa bırakılmayan, mahalle çocuklarıyla, küfür öğrenecek diye muhatap ettirilmemesi için sokak oyunları yasaklanan; bunun sonucunda da mahalle arkadaşlarının oyunlarını imrenerek, iç geçirerek balkonlardan izleyen çocuktur.
hiçbir zaman büyüyemeyecek çocuktur. öyle ki hep ruhunun ardındaki gizli çekmecelerde bir uçurtmanın kuyruğu kısılıdır. ya da ruhunun gizli çekmecelerinde çelik çomak saklıdır. topaçların verdiği uğuldamayı, misketlerin ütülmesinin verdiği neşeyui hiçbir şey asla veremez.
(bkz: bilgisayar çocuğu)
fazla korumacı, çocuğu dış dünydan izole ederek bu şekilde her türlü kötülükten , hastalıktan , mikroptan koruyacaklarına inanan ailelerin çocuklarının her gün yaşadığı olaydır.
profesyonel fotoğraf karelerinde bile yer almış, çocuğun piskoljik dünyasının inceliğine dikkat çeken bir sahnedir.
eğer ki çocuk asi ruhluysa evdeki eşyaları birer birer balkondan aşağıya sallamaya başlayacak iki hafta daha sokağa çıkamayacak ama içi rahat edecektir...*
bakıcı tutacak maddi durumu olmayan annesi eve kitleyip işe gittiğinden annesi gelene kadar öylece orda oturacak çocuktur, benim yaptığım gibi canları sıkılınca sokak maçlarına hakemlik yapabilirler yada boncuklu tabancayla güzel kızları vurabilirler, bazen gazetelerin üçüncü sayfalarında okuruz bu çocuklar ev yansa evle birlikte yanarlar.
genelde annesinin başına üşüşmesi sonucu, ama balkondan ama ilk katta otursa bile, pencereden, korkuluklardan izleyen, ''aman çocuğuma bir şeycikler olmasın, onu koruyum ben, toz konmasın, araba çarpmasın, kimseden küfür öğrenmesin, kimseyle kavga etmesin, kısacası süt kuzusu, pollyannacı olsun'' diyen ebeveynlerin, zamanla daha o yaştan toplum içine karışmayan, tozu dumanı yutmayan, bir yerletini çizmeyen, bir yerleri kanamayan çocukları yetiştirerek, doğru düşündüklerini, buna rağmen ilerki dönemlerde, toplumun içine karışmayacak, arkadaş ortamından kendisini soyutlayacak kadar kişinin hayatına etkide bulunduklarını kanıtlar derecede doğru olan başlık ve de çocuk. oysa çocuk, özellikle baharın ilk zamanları ile, kendisini bulur, ilk kısa kollularını dışarıda veletlik yaparken, misket oynarken, mahalle maçı ederken, bisiklete binerken, diğer arkadaşı kavga edip de yumruk yerken dayanamayıp müdahele ederken, bir yerleri kanayıp, şişerken giyer, o zaman anlar ilk arkadaşlık temellerinin daha o zamanlar atıldığını, nasıl zamanı geldiğinde, lise dönemi, üniversite yılları anı olarak gözlerde canlanıyorsa, ve o yıllara dönüldüğünde damakta naif bit tat bırakıyorsa, kişi çocukluk dönemindeki hatıralarında, oyunları balkondan seyretmek yerine, içinde olamyı hatırlayacak derecede düşünmek ister..
-babacığım ben de diğer çocuklar gibi koşup eğlenmek istiyorum...
-oğlum in!!
-ben de onlar gibi oynamak istiyorum..
-oğlum oynasana!!!
-naapalım, allah baba beni de böyle yaratmış
-lan yine gece altına mı işedin?
-ılık ılık...

(bkz: yiğit özgür)
(bkz: gey tasarımcı)
şu tip kategorilere giren küçük insanlardır; yürüyemeyen çocuktur, paranoid bir anneye sahip olan çocuktur, oyuna alınmayan çocuktur, kara koyundur, yazıktır belki arkadaşı yoktur.**
kısa tabirle balkon cocugu.
(bkz: spiker)
ülkemizde kendilerine uygun pek bir düzenleme yapılmadığı için eve mahkum edilen engelli çocuklardır.
sıcak bir haziran günüdür kahramanımız tuna herzamanki gibi camdan sokakta oynayan çocukları izliyordur:

-aaağğğh aaahhh ne olurdu bende onlar gibi çılgınca yaşasam*
+....tuuunaaaaaaaa oğlum hadi bak sana börek...**a-aaa seee...seenninn..papyonunnn nerdeeeee???
-anne yeter artık isyan ettiğimi anlaman için papyonumu yatağımın üstüne bıraktım!!!
+ama...ama tuuunaa neden bahsediyorsun ay pantolonun paçasıı da kıvrılmış niye böyle oldun yavrum sen??
-bugün anladım anne sokaktaki çocuklar gözümü açtı artık sümsük ezik tuna yok çılgın tuna var!!
+tuna yavruummm nereye??...
-bırak beni anne bırak tutamazzsın dolaptan soğuk su içeceeemm!!!
+aaaaağğğğğh allahııımmm yaktılar oooğğlumuu sokakk çocuklarııııııııııııııı
-sonra bi de yemek yerken konuşacaammm bundan sonraaaa!!
+aaaa... amaa....
-ve sonraki gün pantolonumun askısının tekini belime düşüreceemm!!
+...
-kızlara laf atacaammm....

(bkz: bir ezik böyle kurtuldu)
en azından balkondan izlenecek oyun manzarasına sahip olan çocuktur. ya bodrum katında yaşayan çocuk ne yapsın?
third person shooter konseptli bir oyun programlayan cocuktur. tabi izlediklerine biraz kendinden de bir seyler katmistir; ornegin saklambac oynarken kizilotesi tarama, isi dedektoru gibi toollarla yer belirleme, istop oynarken yere dusen topun patlamasi, ortada sican icin isi ile rotasyon belirlemeli, lazer destekli plastik top gibi.
asosyal bir hayatın ilk adımlarını atmış veya attırılmış olan çocuk..
ilerde ceremesini çekecek olan çocuktur. eğer ki balkondan dışarı bakan çocuk görürseniz hemen balkona tırmanıp çocuğu sokağa salın.
cezalıdır. dersini çalışmamış, annesine karşı gelmiş, söz dinlememiştir. kimi zaman balkondan izlediğine şükretmesi gereken çocuktur...
geleneksel dramatizenin vücut bulmuş halidir. kendi çapında acı çekiyordur elbet.
Zamanında ki ben efenim. Abimler top oynarken bakar dururdum. Bazen kaleci olarak alırlardı aralarına ama ufak olduğum için çok duramazdım yanlarında.