bugün

avuçlarım yanıyor. ellerimi aynı hizada ve aynı gerginlikte gözlerime doğru çeviriyorum. beneklenmiş avuç içimi dudağıma değdiriyorum, alev alev. ateşi var ellerimin, soğuk suya ihtiyaçları var ama yerimden kalkmaya üşeniyorum. damarlarımın şişkinliği yorgunluğumun kanıtı olunca üşenmek yadırganacak bir eylem olmaktan çıkıyor.

ellerimi sen gibi sevmeye çalışıyorum. çok duygusuz ve basit yapıyorum bunu sana benzetemiyorum sevme şeklimi bile. öyle naif dokunuşlarım yok benim!
ellerinin somut soğukluğu,ayazdan. sıcaklığını hep hissettiğim ellerin...
seni istiyor yanan ellerim. yorgunluğumu almanı bekliyor damarlarım.
ellerinin nefesi iyileştirir ellerimi. sakın deme "eller nefes mi alırmış?" gülme ... sen yokken yanımda, konuşuyorlar bile. soğuk duvarın hüznüne değip soğutuyorum içlerinin yangınını. bu bir şarabın son yudumu, incinin oluşum damlası, gözlerimin buzulu, duvarların soğuğu... çarşamba, perşembe, cuma ve sen hoşgeldin. ellerim de seni soruyordu... *
kalem konuşturmak, kelimelerin dile gelmesi, yürekten sözlüğe akan sessiz çağlayan...
sen hep yaz böyle... *