bugün

birçok kişiye göre dezavantajlı olan bir durumdur. ancak büyümeyen bilemez. her oda sıcak değildir ancak sobanın bulunduğu oda samimidir. aileyle çok daha fazla zaman geçirilir. sobanın üzerinde kavrulan kestanenin tadı, yıkandıktan sonra sobanın arkasında oturmak, soğuktan gelip sobanın arkasına yatmak insana haz veren olaylardır. ağabeyle, ablayla, kardeşle yapılan kömür alma kavgasının bile tadı başkadır. *
findik kirip soba ustunde kizartip yemektir.
Çok soğuk günlerde insanın tuvaletini, altına işeyecek noktaya kadar tutmayı geliştirerek büyümektir...
fazla soba yakmamak adına ailecek aynı odada uyuma ihtimali.
kaloriferli bi eve çıkınca soba üstündeki çayın cızırdamasını, kestaneleri soba üstüne dizerek közlenmesini seyretmeyi, soba borusuna asılı çamaşırları düşünüp gülümsemeyi özleten ama bunun yanında tuvalete gidip gelene kadar buz kalıbına dönüşmemenin zevkini tatmaktır. *
daha güzeli için kuzine sobalı evde büyümek her okul dönüşünde soğuktan donmuş parmaklarınızı sobanın sıcağında ısıtarak çözülmek açlıktan yapışmış midenizi kuzinede pişen çörek ve böreklerle doyurmak .akabinde sobanın hemen yanında kedi moduna geçmek .hüzünlendiren başlıklar.
sobanın yanındaki kocaman minderde uzanıp, sıcaklığa sırtınızı vererek hayal kurarken uyuyup kalmayı, kucakta yatağa taşınmayı bilmek demektir.
sobanın üzerine konulan portakal kabukların ısınmasıyla çıkan tatlımsı kokuyu bilmek, sabahları sobada ısıtılmış ekmeklerin kokusuna uyanmayı,yaşamak demektir.
sobanın üzerindeki çaydanlıkta kaynayan suyun fokurtusu ile yanan odunların çıtırtısını dinlemenin keyfidir.
ve sobada kızartılan kestanenin tadını başka hiç bir şeyde bulamamak demektir.
birde kül dökme işi sizin değilse süperr..

kötü yanları da var tabii, sönmeye yüz tutmuş sobaya atılan odun tutuşmayınca üzerine gaz yağı döküp yüzünün tüm tüyleri ile birlikte kaş ve kirpiklerinin de yanması demektir. hadi önde yanan saçları kamufle etmek için kahkül kestirdik te kaş çizecek halimizde yoktu ya..
sobanın üzerine tükürüp, tükürüğün nasıl bir şekil aldığını görür, çok mühim bir iş yapmış gibi sevinirdik.
sobalı evde büyümek cıs'ın anlamını bilmektir.
ayrıca kış aylarında tuvalete gitmenin eziyet olduğunu, odaya döndüğünde sobanın önünde bir kaç dakika poponun ısıtıldığını bilmek demektir.
sobalı evde buyukmek demek annenizin size ayağınız üşümesin diye giydirdiği terliğin altını, sobaya dayayarak eritmek akabinde anneden tokat yemek demektir. buda yetmezmiş gibi üstüne bundan zevk almaktır. *
çocukluğunun geçtiği yerlerdeki anılar en güzelidir insan hayatında.. Eski ama mutevazi bir evde herkesin bir odaya toplanıp; babanızın, memleketi olan Bursa'dan getirdiği kestaneleri teker teker çizip, odada herkesi ısıtması için annenizin yerleştirdiği sobanın üstüne yine tek tek kestaneleri dizdiğiniz günleri anımsayın;
Çocuksunuz, o sobanın mazgallarından içine baktığınız günleri düşünün.. Sobanın üstünde piştiğini işaret eden patlak cızırdayan kestaneleri.. Sonra o sıcak aile ortamında yediğinizi akabinde.. * Sobalı evde büyümek, bir de çocuksanız yaşadıklarınız asla değişmez. Sonrasında kaloriferli eve geçtiğiniz de belki rahatsınızdır ama sobanızı özlemişsinizdir..
sobada besaş ekmeğini kızartmaktır. ekmeği bazen unutup kömür olmasını görmektir. buz gibi açılan kompostoyu sıcak sıcak içmektir. geceleri sıcacık sobanın yanında kahvaltı yapmanın tadını bilmektir en güzeli de... sonraları ise canın yağlı salçalı ekmek çekmesi demektir.
fukaralığın belki de en güzl yanıdır. bir de sobanın üzerinde her daim bir su güğümü yada demlik bulunurdu. bayat ekmeği sobaya tutarak ısıtmak başka bir haz verirdi insana...sucuk yumurta pişirilirdi üstünde, kokusu odanın dört duvarında sekiz tur atardı. bebekler hasta olmasın diye sobanın yanında leğenin içinde yıkanırdı. garip bir tecrubedir. düşünsenize yeni jenerasyon belki de hiç yaşayamayacaktır o sıcaklığı.
sobanın yakılışındaki heyecanı hissetmektir. dökülür kovasından kömürler aynı ama yer yer sert bir melodiyle ve buluşmak için can atarlar mı bilmem sobanın içinde olmaktan. sonra aralara gazete yerşeştirilir özenle, sevgilinin başına gül takar gibi ve ilk ateş ve ilk çıtırtı, ilk alev. *
odanın kapısını kapatmak sobanın o sıcağında mayışık bir şekilde oturmak orada uyuyakalmak.. sobalı evde büyümeyenler o odanın sıcağından çıkıp mutfağa bir şey almaya gidip de evdeki soğuktan üşümenin tadını bilemezler, tekrar odaya koşturmak o sıcağın keyifine doya doya varmak ne güzeldir..
küçük kardeşinizle didişir ve boğuşurken annenizin hep aynı bağırışla odaya girmesini hep tebessümle hatırlayabilmektir.
"Sobaya yapışıp kalacaksınız, evde kalacaksınızzzz ayrılınnnnnnn çabuk!"
soba yakma becerisi olmayan için kabus gibi bişey. fakat üstte yazılanları okuyunca gözlerim dolarak geçmişi düşündüm. iç geçirerek ne güzel günlerdi dememe vesile olmuştur. evet herkesin çift çift yattığı, sabah kalkıldığında odanın çok yataklı hastane odası gibi her tarafın yatakla kaplı olup toplanması o zaman için çekilmez görülürdü.ama samimiyet hat safhadaydı. ailecek sohbet edilir, sıcak çayın dibini alana kadar içilirdi. sobada haşlanan nohut ve patatesin tadıda birbaşkadır. ekmek kızartması üzerine reçel ve yağ sürülüp yenmesi de ayrı bir zevkti. hepsinden önemlisi anne baba sağ ve kardeşler hep bir aradaydı.

kaloriferli evlerde yaşamak rahatlık ama eski samimiyet olmuyor. anne mutfakta uğraşıyor, televizyonunu açıyor. baba oturma odasında yine tv başında, çocuk kendi odasında ya ders ya bilgisayar başında.
sobanın alt tarafında biriken közlerin arasına patatesleri yerleştirip belirli bir süre sonra aldığımızda o patatese azıcık tuz ekleyip yemek, kestane, fındık, soba üzerindeki güğüm,......

(bkz: sobalı günlerimi özledim)
(bkz: ahhhhhh ahhh)

(bkz: hüzünlendiren başlıklar)
"soba" aileyi bir araya getirirdi o zamanlar.evin sadece bir odası ısınır ve bütün aile o odada oturur, trt izlenir , çaylar içilir televizyona sırtını dönüp ders çalışılırdı.annelerin "oğlum/kızım dersine bak sen." türevli cümlelerini işitmeyenimiz yoktur değil mi ? artık konfor aşkımız evlerimizin tüm odalarını soğuk kış günlerinde yaşanır hale getirdi, artan televizyon sayısı ve bilgisayar da buna dahil olunca gitgide ailelerimize yabancılaştık galiba ,bir evin farklı oadalarında çayların içilmesi ya da yemeklerin artık ekran başlarında yenilmesi hazin değil mi ?
insanın iliklerinin bile ısındığı,üstünde kestane pişirilen,hoş kış gecelerinin geçirildiği,sobalı hoş bir evde büyümek mükemmel bir şeydir herhalde!..*
kestane kebap yiyebilmektir.
kar yağdığında, iyice sertleştirilmiş kartopunu evin içine getirip sobanın üstüne koyarak yavaş yavaş erimesini izleme mutluluğuna erişmektir.

(bkz: çocukken yapılan salaklıklar)
kestane yemenin zevkine varmaktır..
GECE UYURKEN KAFANA DÜŞEN SOBA BORUSU iLE UYANMANIN TADINI BiLMEKTiR.
ısı vermesinin yanında ekmek kızartma ,kabuklu yiyecek kavurma vb. işlere yarayan çok amaçlı bir ısı aletidir.
soğuk kış günlerimizde sarmaş dolaş olduğumuz tek arkadaşımız.
güncel Önemli Başlıklar