bugün

Dizi değil hayatın kendisi olan yapıt. Hem ağır hem de o kadar yoğun bir duygusu var ki Baya zor bitirdim. Ama buna rağmen çok güzel bir dizidir.
Sevenlerini üzmek istemem lakin türkiye'ye çok farklı bir şekilde uyarlandı.

Evet evet. Yanliş duymadiniz.

Küçük emrahgiller moduna indirgeyerek uyarladılar.

Merak ettiniz dimi.

Hangi dizi mi ?

(bkz: kardeşlerim dizisi).

Kesin bilgi.
izlemeden ölmemek gerekir. Her karakteri ince ince, nakış gibi işlenmiştir. Oyunculuklarından bir sürü emmy çıkmıştır. Boş anı, saniyesi yoktur.

bakın, çok açık konuşmak istiyorum, kendisi tv'de mükemmeli yakalayan 5 yapımdan biridir. ölümsüz bir eserdir.

benim bunu çok önemli bir insanla paylaşma şansım oldu.

umarım siz de bunu yaparsınız.

--çok büyük final spoiler'ı--
https://www.dailymotion.com/video/xcnghv
--çok büyük final spoiler'ı--
ilk çıktığı yıllarda izlemeyi denemiştim hiç sarmamıştı. son bölüm de sarmamıştı.
o yıllarda prison break nip tuck falan vardı. saran dizilerdi. ama bu neydi be amk. özenti amerikalılar felsefe yapmış. sen yapma abdli. tadını kaçırıyorsun.
Blu tv satın almiş her yerden kaldırmışlar tam izlemeyi planliyodum üzücü.
Dikkat spoiler içerebilir.

Az önce 5. sezon final bölümünü de izleyerek bitirdim. Hep bir aksiyon olacak diye bekleyip durdum. Başlarda Diziyi bırakmayı bile düşündüm. Ama sonradan diziyle birlikte yaşadığımı farkettim. Dizinin aksiyonsuz sıradanlığına dalmışım. insanı içine alıyor. Zaten sadece ödüllü final bölümü için bile geriye kalan 62 bölüm izlenir. O kadar güzel bir finali vardı. Yıllar sonra tekrardan izleyebileceğim bir dizi. Ancak yazmadan edemeyeceğim. Eşcinsellik normalleştirme ve güzelleme çabaları korkutucu.
dünya tarihinde kendisine benzer başka bir dizi gelmemiştir.
Sürekli her yerde önüme çıktığı ve çok övüldüğü için başlamıştım ama çok bir olayını göremedim. Hadi bir bölüm daha diye diye hep bir şeylerin olmasını, sürüklemesini bekledim ama sürüklemedi beni.
Şimdi son 4 bölümü üst üste izledim gözleerimdeki yaşı tutamıyorum şu an şok içerisindeyim efsane bir final olmuş hayatımda hep bir izi olucak bir dizi.
görsel
Six Feet Under, Batı medeniyetinin ürettiği en değerli ve ölümsüz eserlerden biridir. Hatta üretilen diziler arasında en sanatsal, en derini ve en iyisi olduğu hakkında bir şüphem yok. Daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu" derler ya; işte bu söz bu dizi için geçerli değil. Çünkü daha iyisi yapılamayacak. Diziyi izledikten sonra dönem dönem konuşulan,  Breaking Bad süper, Walking Dead en iyi dizi, G.O.T. en muhteşemi gibi çeşitli cümlelere cevap vermek yerine, sadece gülüp geçersiniz.

Refik Halit Karay'a ait şu sözün hakikatine karşın: "Hepimize ölüm, en yaklaştığı zaman bile uzak görünür."
Asıl olan meseleyi, yani ölümle yaşamın iç içe oluşunu şahsına münhasır bir üslupla işlemeyi başaran dizi. Bu diziyi izlerken, ölümün dışarıdan gelen bir olgu değil de; aslında, her zaman yanımızda taşıdığımız, içsel bir olgu olduğunun ayırdına daha net bir şekilde varıyoruz. Nitekim ölüm olgusunun, içkin bir şekilde hayatın özünde yer alması önemli bir meseledir...

Üstüne üstlük gerçeğin, allanıp pullanmadan, klişelerin ardına hapsedilmeden ve göze sokulan parmak misali faşizanca vurgulanmadan da yeteri kadar bağımlılık yapabileceğini gösteren bir görsel şölen olmuştur Six Feet Under bugüne dek. Modern insanın en büyük dertlerinden biri olan "sıradanlaşma" "ölüm korkusu"nu hücrelerine kadar hisseden karakterleriyle, birey ihtiyaçlarının "bencillik" adı altında suni ahlaki değerlendirilmelerle baskı altına alındığı bir dünyanın ve bu dünyadaki yaşamın ne kadar acı verici olabildiğini bu kadar akıcı ve sürükleyici bir şekilde anlatan ne bir edebi ürün ne de felsefi yaklaşımla karşılaşmamıştım Six Feet Under'a kadar. "Hayatın ve ölümün anlamına dair" şeklinde kulağa başta fazla ukalaca gelen, öz teması 5 sezon boyunca kendisini öyle güzel işledi, yaşamın katmanlarına öyle güzel yaydı ki, gün gelip bittiğinde bunun aslında dünyevi bir son olduğunu, yaşamın ve yaşayanların asla yokolmayacağına dair bir teselliyi de tuz misali serpti yaralı ruhlarımızın üzerine.
can alıcı anektotları olan dizidir;

spoiler
“annen baban ölür yetim derler, eşin ölür dul derler ama evladın ölünce konduramazlar bir sıfat, tarifi yoktur çünkü bu acının...”
spoiler
efsane ve artık kült haline gelmiş dizilerden biridir. ölüm gibi bir konu üzerinden ilerlerken bile sıkmamış gerek duygusal gerekse de zihinsel yönden geliştirici mesajlar vermiştir. finalin son on dakikası ayrı bir efsane olup izleyenlerini ağlatan cinstendir. bu diziden sonra izlemediyseniz dexter'a başlamanızı öneririm, sfu'dan sonra michael c. hall bağımlılık yaptı bende.
Hayatın nasıl bir ince çizgide ilerlediğini, yapacağımız en küçük secimin bizi bambaşka noktalara götürebilecegini anlattığı 4. Sezon 4. Bölüm ü izlemenizi öneririm. Bağımsız sade ve çok gerçek bir bölüm.

Onun dışında tüm bölümleri kaliteli bir icerige sahiptir. Gerçekçilik, ölüm ve hayat üzerinden kara mizah sunan bu efsane diziyi izleyin.
Farklı bir kurgusu olan kaliteli bir dizi ama dexter'dan sonra hiçbir dizi sarmıyor beni.
Çok dizi izledim ama bu dizinin apayrı bir yeri var.

izlediğim en etkileyici dizi olduğunu söyleyebilirim.

izlemeyen çok şey kaçırır.
ibne dexter.
müthiş dizi.
rico nun aslında nathaniel in gençliği olduğunu düşünerek izlemeniz gereken dizi.
tam dedim sağlam müzik grubu dinleyen var ki o da dizi çıktı.
hayattaki tek hakikatin ölüm olduğunu yüzümüze her bölüm vuran efsane dizi.

finali çok güzeldir.
Kendileriyle tanışmamın oldukça trajikomik olduğu müzik grubu.

(bkz: sözlük yazarlarının anıları)

lise dönemlerinde bir müzik grubum var. Yaşıtlarımız duman çalardı, biz ise kurban, direc t, dorian benzeri uçuk coverlar çalıyoruz. Birde bestemiz vardı o ara gitar soloları bayağı ilgi çekerdi...

Neyse... Günlerden bir gün "seyirci rekoru kıracağız" diye bir gruptan konser teklifi geldi. 3 grup, bursa'nın o zaman popüler mekanlarından çaçaron'da gündüz konseri verecek...

O zamanlar saat 17:00ye kadar +18 muhabbeti olmadığından 3 grupta o saate kadar 10 (+2 tercihen) parçalık setlist çalacak, rekorumuzu kırıp dağılacağız (biletli olacak, para da alabileceğiz *).

ilk grup (yamulmuyorsam) punk ve alternatif rock çalıyordu hani şu duman vb. Olan. ikinci grup biziz, üçüncüde mevzubahis konuyla alakalı six feet under, death vb. Çalan bir death metal grubu. O zaman benim metalistliğim(!) megadeth'in pek ötesine geçmiyordu, six feet under'ı duymamıştım ne yalan söyleyeyim. Ki konuya gelene kadar da öğrenmemiştim...

Velhasıl program 14:30 gibi başladı, mekan tıklım tıklım! ilk grup bol goy goy ile 10 parça çalarak 1.5 saati doldurdu. Sıra bize geldi, herşey çok güzel. 12 parça bitti ve arkasından seyirci gazıyla 4-5 parça daha çaldık, bu arada da saat 17:00'yi geçmişti bile... +18 olayı yüzünden mekanı polis bastı ve konser orada bitti...

Alelacele toparlanıp dışarı çıktığımız zaman bizden sonra çalacak gruptaki arkadaşlar konuşma bahanesiyle bizi tophane taraflarında sote bir yere götürdüler. Bizde de muhteşem konserin artistiği*. Meğer arkadaşlar bizim kasıtlı olarak zaman geçirdiğimizi bu yüzden kendilerinin çalamadığını düşünüp bizi hırpalamaya götürmüşler, olay buymuş...

Velhasıl kavga falan olmadı, insan gibi konuştuk ama o gergin muhabbet esnasında en az on kere söylenen "six feet under çalıyoruz biz" lafıyla aklıma girmişti. Ne zaman görsem aklıma bu olay gelir...

(bkz: bu da böyle bir anımdır)

Ayrıca dizi olanı oldukça otantiktir.
Bir zamanların efsane dizisidir, daha dün gibi ama aradan on yıl heçmiş, hey gidi günler bea.
six feet under'ın son 10 dakikası (bkz: everyone s waiting), sinema/televizyon tarihinde kaydedilmiş en muazzam sekans olabilir. her aklıma düştüğünde tüylerimi diken diken ediyor ve ben bundan daha etkileyici bir şeyin çekilebileceğini zannetmiyorum.
1993 yılında Tampa, Florida'da kurulan death metal grubudur.

Grup ilk olarak, Cannibal Corpse vokalisti "Chris Barnes" ve Obituary gitaristi "Allen West" tarafından yan proje olarak hayata geçirildi. Chris Barnes'ın Cannibal Corpse grubundan kişisel sebeplerden ötürü ayrılması ile başlayan süreçte, Chris Barnes; "Six Feet Under" projesine daha çok ağırlık vermeye başladı. Allen West'in Obituary grubundan ayrılması ile birlikte, "Six Feet Under" yan proje olmaktan tamamen çıktı ve müzik hayatına tam olarak başladı.

Six Feet Under, Death grubundan bas gitara "Terry Butler"ı ve bateriye "Gren Gall"ı alarak albüm çalışmalarına koyuldu.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Six_Feet_Under_(m%C3%BCzik_grubu)
güncel Önemli Başlıklar