bugün
- yazarların en rum özelliği14
- icardi1905 silik olsun kampanyası8
- 56 yıldır hiçbir kadınla iletişim kurmayan adam8
- mühendislerin memur olmayı düşünmemesi23
- başıboş köpek sorunu58
- evleneceği adama evi üzerime yapalım diyen kız25
- artık kızlara bakmıyoruz kampanyası11
- bir kadınla yakınlaşmak16
- türkiyenin artık sefalet listelerinde yer bulması39
- yakışıklı motorcu müzisyen sempatik karizmatik11
- sözlük yazarları şu an nasıl hissediyor22
- bik bik pilavı13
- klarnet calan sarapci koala 610
- israil14
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması11
- hoşlanılan kıza mesaj atma bahaneleri20
- icardi190518
- anın görüntüsü13
- camilerin ahır yapılması24
- uludağ sözlüğü geliştirme önerileri11
- 183 yapılı yeşil gözlü beyaz tenli dalgalı saçlı14
- bu günlerde baykar'a saldırılmasının nedeni8
- isviçreden anayasa italyadan ceza kanunu alan ülke10
- fatih ürek ile elti gelin görümce9
- ölen amcasını kredi için bankaya getiren kadın12
- israil'deki atatürk büstü10
- sözlükteki fosiller20
- kaybolan eşyayı bulma yöntemleri11
- uludağ sözlük yakıt tüketimi veritabanı8
- junkman10
- esra'yı aç esra yı11
- yeşil gözlü 180 üzeri kel olmayan erkek18
- sevişmek10
- türk erkeğinin seks konusunda rezalet olması31
- evli 2 kız kardeşin pubgde tanıştığı adama kaçması24
- cumhurbaşkanı olduğumda bakan yapacağım yazarlar9
- fuhuş operasyonunda veresiye defteri bulunması11
- merkez bankası'nın 818 milyar tl zarar etmesi22
- güzel sözlük kızları8
- eski sevgiliye dair bir anı bırak9
- evinde silah bulunduran yazarlar19
- yeşil gözlü erkek10
- bik bik'ın aşkı10
- mersin belediyesinin sahilde açtığı pub15
- yahudilerin hitler nefreti mide bulandırıcıdır12
- hakan ural tevfik göksu osman gökçek17
- monako yat kulübünde istakoz yiyen akp'li vekil22
- teleferik kazası11
- necmettin batırel8
- mine çakmakçı'yı nasıl buluyorsunuz16
her gün.
her sabah, her öğle, her akşam.
günler geçiyor üstüste, haftalar geliyor. aylar geçiyor, yıllar geliyor.
insanlar ömürlerini aynı yerde aynı şekilde tüketiyorlar. sanki ellerindeki tüm sermaye buymuş gibi...
kim bilir?
hayat denen şey matematiksel olarak tanımlanabilen bir denklem, bir fonksiyon olsa; herhalde sabit bir eğimle ifade edilebilecek bir doğrusallıktan bahsederdik.
yani her şeyi bir kısa denklemle ifade edebilmek.
her sorunu.
her ifadeyi.
her çözümsüzlüğü.
tek bir denklem. kısa ve net.
cümleler kurmak çok kolay olurdu böylece. fikir ve kişilik ifadesi de bir o kadar basit. upuzun bir metnin içinde, yazarın kişiliğini ortaya çıkarttığı ufak ufak bölümler olurdu.
böylece anlardık.
anlamak da çok kolay olurdu.
sürekli aynı şeyler.
sadece tartışmaları kastetmiyorum; yok "bekaret kukuda değil beyindeymiş", yok "türban sorunuymuş", yok "sana kendimi anlatmamak için kelime oyunları yapıyorum" muş.
sadece bunlar değil.
"seni seviyorum"lar, "onu seviyorum"lar, "aşığım"lar, "mutluyum"lar...
sadece bunlar da değil.
kendini kandırmalar.
bir değil,
iki değil,
üç değil,
dört değil...
o kadar sürekli, o kadar tekrar, o kadar aynı ki.
-
bir savaş düşünün,
ölen insanlar.
cesetler üstüste.
vahşet her yerde.
bu savaşı yayınlayın otuz milyona.
hepsi sofralarının başında,
ekmeklerini bölerken,
içeceklerini yudumlarken.
kimse kusmaz.
kimse yadırgamaz.
kutsal kelamlar indirin gökten,
aynı bölgeye, iki kavme.
aynı şeyleri, değiştirerek.
aynı metinleri tekrar ettirerek.
kimse inanmaz.
kimse katılmaz.
insan denen varlık o kadar aşağılık ki,
sevgileri,
ibadetleri,
hırsları...
hepsi yalan.
-
kendimizle o kadar haşır neşir, o kadar sürekli bir beraberlik içindeyiz ki.
kendimize karşı kayıtsız kalıyoruz.
zaten ona da kayıtsız kalınca,
hayatımız bomboş geçen günlerden oluşan bir dizgiye dönüşüyor.
tanımla, geç.
(ve genç adam sordu:
belki burdaki tüm gezegenleri bitirdik ha;
yeni bir güneş bulmaya ne dersin?
fıstık)
her sabah, her öğle, her akşam.
günler geçiyor üstüste, haftalar geliyor. aylar geçiyor, yıllar geliyor.
insanlar ömürlerini aynı yerde aynı şekilde tüketiyorlar. sanki ellerindeki tüm sermaye buymuş gibi...
kim bilir?
hayat denen şey matematiksel olarak tanımlanabilen bir denklem, bir fonksiyon olsa; herhalde sabit bir eğimle ifade edilebilecek bir doğrusallıktan bahsederdik.
yani her şeyi bir kısa denklemle ifade edebilmek.
her sorunu.
her ifadeyi.
her çözümsüzlüğü.
tek bir denklem. kısa ve net.
cümleler kurmak çok kolay olurdu böylece. fikir ve kişilik ifadesi de bir o kadar basit. upuzun bir metnin içinde, yazarın kişiliğini ortaya çıkarttığı ufak ufak bölümler olurdu.
böylece anlardık.
anlamak da çok kolay olurdu.
sürekli aynı şeyler.
sadece tartışmaları kastetmiyorum; yok "bekaret kukuda değil beyindeymiş", yok "türban sorunuymuş", yok "sana kendimi anlatmamak için kelime oyunları yapıyorum" muş.
sadece bunlar değil.
"seni seviyorum"lar, "onu seviyorum"lar, "aşığım"lar, "mutluyum"lar...
sadece bunlar da değil.
kendini kandırmalar.
bir değil,
iki değil,
üç değil,
dört değil...
o kadar sürekli, o kadar tekrar, o kadar aynı ki.
-
bir savaş düşünün,
ölen insanlar.
cesetler üstüste.
vahşet her yerde.
bu savaşı yayınlayın otuz milyona.
hepsi sofralarının başında,
ekmeklerini bölerken,
içeceklerini yudumlarken.
kimse kusmaz.
kimse yadırgamaz.
kutsal kelamlar indirin gökten,
aynı bölgeye, iki kavme.
aynı şeyleri, değiştirerek.
aynı metinleri tekrar ettirerek.
kimse inanmaz.
kimse katılmaz.
insan denen varlık o kadar aşağılık ki,
sevgileri,
ibadetleri,
hırsları...
hepsi yalan.
-
kendimizle o kadar haşır neşir, o kadar sürekli bir beraberlik içindeyiz ki.
kendimize karşı kayıtsız kalıyoruz.
zaten ona da kayıtsız kalınca,
hayatımız bomboş geçen günlerden oluşan bir dizgiye dönüşüyor.
tanımla, geç.
(ve genç adam sordu:
belki burdaki tüm gezegenleri bitirdik ha;
yeni bir güneş bulmaya ne dersin?
fıstık)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar