bugün

görsel
Atmosferi ciddi manada can yakar, hücreler ruhunuzu daraltır. Orada yaşanılanları düşünmek insanı huzursuz eder.

*gidip görünüz..
Cezaevinin Soğuk ve büyük yapısının yanında suçluların bahçeye diktikleri meyve ağaçları, hayatın nasıl bir yapıda olduğunu ve insanın onunla nasıl mücadele ettiğini gösteren nitelikte.

görsel
görsel
Müze olduktan sonra burayı ziyaret etmiştim. Ve duvarda kocaman "bu cezaevinde kalan Ünlü simalarımız" başlığı taşıyan bir liste vardı. isimlerin çoğu aydın diye tabir Ettiğimiz sanatçı,düşünür kesimden insanlar. Sanırım dünyada aydınlarını hapishaneye atmakla övünen tek Ülkeyiz.
Eski bir cezaevi.

Yalnız orada uzun yatanlar tecavüzcüler, katiller, çocuk istismarcıları idi. Hatırlatma ihtiyacı hissettim.

Dipnot:biz insanlar öyle unutkanız ki birileri kötülükler yapar ölsün, asılsın, hapisten çıkmasın deriz sonra da başka bir gün cezaevi görürüz burda nasıl yatıyorlar deriz. Gerçek kader mahkumlarını bir kenara ayırıyorum ve diyorum ki orada yatanlar daha dün ölsün dediğin kişilerdi. Ne oldu verdikleri zararlar, yaşattıkları acılar telafi mi oldu?
1999 a kadar kullanılmış ceza infaz kurumudur. Şimdi müzedir. Giriş ücreti 5 tl olup, içeride size önce görüş oraları ve bekleme odası karşılar. Akabinde çocuk koğuşları yetişkin koğuşları ve en içeride zindanlar.
sinop'ta bulunan adı üzerinde cezaevi, esasen tarihi çok eskilere giden kale yapısının içindedir. günümüzde müze olarak kullanılan cezaevi dizi ve film setlerine ev sahipliği yapmakta. burada sağda solda görülen duvar ve pencere pervazlarına kazınmış isimler ve tarihlerse orijinal mahkum kalıntıları değil. zira cezaevi açık olduğu dönemde bunların yazılması imkansızdır.
Kapısında zift siyahı saçı ve pala bıyığı ile bir amca,sandalyeyi çekmiş sabahtan akşama kadar öylece oturur.cezaevi’ne akıllara zarar bir rutubet hakimdir.sağlıklı bir insanın dönem şartlarında öyle bir cezaevinde 1 yıldan fazla bir süre hayatta kalması olanaksızdır.ayrıca aldırma gönül şarkısının sözleri yine aynı cezaevinde kaleme alınmıştır.mekanın tek artısı tartışılmasız güzel konumu ve enfes manzarasıdır.
(bkz: parmaklıklar ardında)
Orada duvarların dili var.
insanı çok etkileyen, neler çektiğini ne işgenceler gördüğünü sanki anlatılıyormuş gibi hissettiren duvarlar.
gidip gezmesi bile insanın psikolojisine zarar veren yapı. kendimi ordaki mahkumların yerine koydum farketmeden heralde ondan olabilir.
yaklaşık iki hafta önce gittiğim ve duvarlara vandallar tarafından yazılmış yazıları görünce dumur olduğum mekan. bu durumu atlatmaya çalışırken bahçede bulunan armut ağacına bir ayıcık misali tırmanmak için cebelleşip armudun iyisini koparanı da gördü bu gözler.
Bir kere yolumun düştüğü yer.

Genel olarak iç karartıcı. Ordan çıktıktan sonra gökyüzüne, denize uzun uzun baktım. Oradaki hücreleri, prangaları bile görmek yeterince ağırken onlarla başbaşa kalmak nasıl bir duygudur tahmin edemiyorum. Sabahattin Ali'nin odası buruk bir gülümseme yaşatıyor.

Edit:kütüphane kapısındaki pencereden kafamı uzatıp kokladığım koku dünyanın en güzel kokusu.
anadolu'nun alkatraz'ı.
kan öcle değil, suyla temizlenir.
w. shakespeare
hakkında "abartılı" efsaneler üretilen eski cezaevidir. sinop cezaevini diğerlerinden farklı kılan tek öğe nem oranın fazla olmasıdır. nem sinopta cezaevine has bir durum değil sinopun geneli nem ve rutubetten dolayı sıkıntı çekmektedir. kesinlikle "gelinip" görülmesi gerekir bunu tavsiye edebilirim. lakin 3 pipisi olan ejderha yok onu belirteyim. sadece bildiğimiz cezaevi işte.
Nem ve küf kokusu bile insanı hasta etmeye yeterkeb bir de karanlık hücrelerde kalan insanların psikoljisinin bozulmaması mümkün değildir. Burda yatan en ünlü mahkum sabahattin alidir. 1932 yılında atatürke hakaretten tutklanmış ve 1933 yılında sinopta cezasını çekmeye başlamıştır. Aynı yıl cumhuriyeti. 10. Kuruluş yılı olması sebebiyle çıkarılan afla serbes kalmıştır. Çocuk cezaevinde
Mescit vardır ve diğer bölümlere göre daha az kasvetlidir. Parmakliklar ardında adlı dizizideki eşyaları görmek de mümkündür.
Mahkumların Psikolojisini anlamak istiyorsanız gidin derim yoksa öyle görülecek bi tarafı yok.
bir aralar rehber olarak pala adlı bir gardiyanın yerli yabancı turistleri gezdirdiği yerdir. denizin dalgaların sesi duyulur fakat denizi görmezsiniz içeriden, sert havalarda avludaki mazgallardan su fışkırırmış.

cezaevi' nin garip bir havası vardır sarar adamı hemen ve gardiyan pala araya girer " duvarlarda gördüğünüz yazılar mahkum yazısı değildir "

gerçekten de değildir zira bu cezaevi aşırı sert koşulları ile nam yapmıştır o yazılarda orası boşaltıldıktan sonra gezmeye görmeye gelen insanların işidir. bir çok ünlü isimi ağırlamış yerdir de, özellikle kurtulmak istenilen isimler buraya gönderilmiştir, nem adamı yer bitirirmiş burada.

son olarak gardiyan pala burada uzun yıllar görev yapmıştır ve eskilerden ısrar edilsede bahsetmez, istemez belkide insanlık dışı uygulamaları anlatmak.
10 sene yatıp çıkan kişinin ciğerleri iflas etme noktasıne gelebilen cezaevidir.
parmaklıkları arkasından içeriye bakmanın bile ürkütücü olduğu. Sayısız işkence aletinin yanısıra sayısız hikayenin barındığı sinop kalesi içine konuşlandırılmış yerdir. Zannedildiği gibi denize nazır olmayıp sadece deniz dalgalarının duyulabildiği mesafede olup işkencelerin kralının yapılıp rezilce şekilde muhafaza edilmiş olup geçtiğimiz yıllara kadar tinerci yuvası olup şimdilerde kültür bakanlığı tarafından müze yapılmıştır. Müze içerisinde güzel etkinliklerin yokluk içerisinde yapıldığı, duvarlarında gerizekalı, bilinçsiz, şuursuz ve hatta yavşakça kalemlerle tarih bilincinden yoksulca seni seviyorumlar yazılmıştır. Tüyler ürpertir ve sadece 2 firar vermiştir tarihi boyunca biri ölmüştür diğerininde akıbeti bilinmemektedir. işkence odaları duvarlarla kapıları kapatılmış olup girişindeki zindanda o havayı soluyarak pranga ve zincirin içerideki tuvaletin ve 20 santimetre kare kapı deliğinden ekmek verildiği su verildiği düşünülünce işkence ayıbını işleyenlerin insanlığın kara sayfalarına kendilerini dev puntolarla yazdıracağı kesindir.
şu an müze olarak kullanılan ve sinop'a yolu düşen herkesin mutlaka gezmesi gereken ürktücü, korkunç ve inanılmaz etkileyici cezaevidir. birçok ünlünün çeşitli suçlardan zamanında yattığı belkide tarihin en acımasız yerlerinden biridir. aldırma gönül isimli şarkı sabahattin ali tarafından burada yazılmıştır ki gidip gezdiğiniz zaman sözlerin daha bi anlamlı hale geldiğini kendi gözlerinizle görüyorsunuz. yüksek surlarla çevrili bu mekan denizin hemen yanında, özgürlük ve esaret duygusunu ayıran sadece yüksek surların olduğu yerde..

dışarda deli dalgalar
gelir duvarları yalar
beni bu sesler oyalar
aldırma gönül aldırma

demiyor boşuna sabahattin ali!

en etkileyici yerlerden birisi zindan kısmıdır! içerisi dev gibi taşlarla örülü kapkaranlık bi mekandır. sizi bağlamak için kullanılan kalın mı kalın çelik zincir hemen gözünüze çarpar ilerde. çektiğim bu fotoğraf anlatıyor zaten tasvirlerimi..

http://galeri.uludagsozluk.com/g/sinop-cezaevi/

zindanın hemen girişinde ki şu yazı tüyleri ürperten cinsten;

evliya çelebi 1640 yılında sinop'tan bahsederken çok renkli ama abartılı üslubuyla sinop zindanını şöyle tanımlar: "dev gibi gardiyanlar, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. burçları da gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. tanrı korusun mahkum kaçırtmak değil kuş bile uçurtmazlar!"

pardon ve parmaklıklar ardında gibi film ve dizilerin de çekildiği yer olan tarihi sinop cezaevi için konuşulacak, anlatılacak çok şey var! yolunuz düştüğü vakit gidip oranın ruhunu bi hissedin derim!
şu an kullanılmayan cezaevidir.
bkz: diziler hariç
zindanın kapısında girince önce etrafı göremezseniz, aydınlıktan zifri karanlığa bir anda geçmenin etkisiyle. karanlığa alışınca bir buçuk metre ilerdeki duvarda asılı bacak kalınlığındaki zincire takılır bu kez gözünüz... zaten zindanda başka da bir şey yoktur, ne yatılacak bir yatak, ne su içilebilecek bir çeşme, ne de hava alınacak bir pencere, karanlık ve rutubetten sadece...
mustafa suphi, sabahattin ali ve refik halit karay gibi pek çok ünlü burada kalmak durumunda kalmıştır. edebi ve siyasi konulardan pek çok kişinin yattığı cezaevi olarak da bilinir. yer yer insanı ürpertici bölümleri mevcuttur.
içerisinde sheakspeare, einstein ve k.atatürk'ün sözleri bulunur. ilgimi çekti belirtmek istedim, üzerime gelmeyin. hangi sözler, bu bahsedeilen sözler?

Yanlış yapmayan insan yoktur; insanlık yanlışını kabul etmekle ve düzeltmekle olur.

Kan, kanla değil su ile yıkanır. Öc almanın sonu yoktur.

atatürk'ün sözü de çocuk ıslah evindeydi. özgürlüğü elinden alınan çocukların, topluma yararlı insanlar olarak; oradan ayrılmalarını öğütlüyordu. sözü hatırlayamadım, kusura bakmayın.

düzeltme: ilk söz einstein'ın, ikincisi ise william sheakspeare efendi'ye.
--spoiler--
başın öne eğilmesin
aldırma gönül aldırma
ağladığın duyulmasın
aldırma gönül aldırma

dışarda deli dalgalar
gelir duvarları yalar
beni bu sesler oyalar
aldırma gönül aldırma

kurşun ata ata biter
yollar gide gide biter
mapus yata yata biter
aldırma gönül aldırma

görmek istersen denizi
yukarıya çevir yüzü
deniz gibidir gökyüzü
aldırma gönül aldırma...

--spoiler--

(bkz: sabahattin ali)
türkiye cumhuriyeti nin kurulduğu günden beri gerçekleştirmiş olduğu yedi yüzden fazla idam infazının üç yüzden fazlasına ev sahipliği yapmış cezaevidir. şu anda müze olarak kullanılmasına rağmen içerdeki nemin, kasvetin ve o makus havanın hala kaybolmadığı, hücrede yatan mahkumların ekmeklerini paylaşmadıkları takdirde kendilerine saldıran dev farelerle arkadaşlık etmek zorunda oldukları yerdir.