bugün

“...Bir gidip bir geliyordum kendime aptallaşarak
Bunu Yakup söyledi
Dedi ki, çünkü herkes Yakubu yaşıyordu, bense
Çöllerden ve kızgın güneşlerden icatlar yapıyordum
Kızgın kağıtların üstüne.


Çağırılmayan Yakup.
Kendimi bir yer bulamıyorum, kendime bir yer.
" Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından."

Nazım Hikmet - yaşamaya dair
"sana gelmiştim hayatta kaldım yanlışlıkla
hayatta
ki istesem karmakarışık yağmur da diyebilirdim buna".
Mutlak seveceksin beni bundan kaçamazsın.
dünya ne ki sevgilim,
benim sana yaptığım kubbe yanında?
düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
yoluna baş koymak diyoruz
biz barbarlar buna.

Birhan Keskin - taş parçaları
omurgamı aldın benim.
omurgamı aldın.
omurgamı aldın.
omurgamı.

Birhan Keskin - taş parçaları
Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
Ah, aklımdan ölümüm geçer
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül, Rabbi'ne der ki:
Pervam yok verdiğin elemden
Her mihnet kabulüm, yeter ki,
Gün eksilmesin penceremden.
Sesini duyan olur
Sana göz koyan olur .
Bir serin rüzgarsın yüzüme vuran,
Yüreğimi yakan bir avuç korsun.
Haberdar olmayan yerden, semadan
Kalır âzâdeser elbet ezadan,
Nasibin yoktur ey âkil safadan,
Doğar korkunç teessürler zekâdan.

Felekten kâm alırdın sen de bîşek,
Eğer olsaydın eşşeklerden eşşek.
"hayatımın üstünde imkansız kuşlar uçuyor." *
didem madak
vurucu diyince şimdi:

"Asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!
Beni bir sutyen lastiğiyle asın."

didem madak
"ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem, eksiksiz ölürdüm."

kaptanımız attila ilhan.
“Hemen mi gidiyorsun Muallâ
Kalsaydın biraz
Daha sana çedeneli kavurga ikram edecektim
Senden önce hiç bir ölü bu şansı bulamadı
Gitmesen iyiydi Muallâ
Asıl festival henüz başlamadı
iplik tüccarları gelecek, hokkabazlar, şairler
Meydan yeri filozof kaynayacak
Schopenhauer da gelir belki,
Telgrafımı aldıysa Cesar da gelir
Şimdi sen gidersen hevesim kalmaz Muallâ
Kadir inanır bıçaklanır güpegündüz
Ertem Eğilmez kumar masasında yakalanır
Sarıtopraklık’tan paldır küldür düşer bir ceset
Ve iptal ettirir festivali ölüm korkusu
Kendim için diyorsam namerdim
Gitme Muallâ, azalmasın Yozgat nüfusu.”

Ali tavşancıoğlu.
Annem çok sevinmelerin kadınıydı.
Bazen sevinince annem gibi,
Rengarenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.
Annem çok sevinmelerin kadınıydı,
Sıcak yemeklerin.
Başına diktikleri o taş,
Ne zaman dokunsam soğuktur oysa.
Ben okşadığımda ama ısınır sanki biraz.

Didem Madak - Ah'lar ağacı.