bugün

o insan hala sevgili olduğu sürece içinde bir parça mutluluk barındıran olaydır.
otogarların o karmaşa ve kalabalığı içinde kişinin ıpıssız kaldığı anlardır.
gözyaşlarını ayrılık anlarında kalbe akıtmak, eve dönünce hüngür hüngür ağlamaktır, karanlık bir odada.
karşılarken çok sevimli gelen havaalanını, düşman gibi görmektir. sonrasında karşılama saatini beklerken bile, yolcu edecek olmanın üzüntüsünü yaşatır. her kavuşma, bir ayrılığın başlangıcı olarak görülür. yolcu etmek, ardından bakmaktır. gözden kaybolacağı anda baş çevrilir. dayanılmaz.
sevgiliyi nereye yolcu ettiğine bağlıdır çoğu zaman...

bir tahta sandık içindeyse veda acıtmaz sadece kanatır inceden. üzerine hangi yarabandını sürsen fayda etmez.

bir otobüs yolculugunda oturacagı koltugun cok gerilerinde kalıp el sallanıyorsa gidene dayanılmaz değildir ama zordur.
sabah kalktığınızda 'son kez bakıyorum yüzüne' düşüncesi sarar her yanınızı. evden çıkarsınız;konuşmadan,konuşamadan.aslında ikinizin de dedikleri aynıdır,"biraz daha" ?
ama imkansız olduğunu bilirsiniz ve yine susarsınız.
otogara gidene kadar her şey bir nebze daha iyidir.
oraya gidersiniz saatinize bakarsınız 'neyse yarım saat var daha' dersiniz.
bu sefer konuşmaya başlarsınız ama susmayı tercih edersiniz onları duymaktansa.
o son söylenenler daha çok koyar susmaktansa size.
otobüs gelir. gözyaşlarıyla sarılırsınız,o kendini tutmaya calısır bakamaz yüzünüze. biner otobüsüne 10dk erken olsa da.
sonra siz otobüsün kalkmasını beklersiniz ama dayanamayıp içeri bir daha girersiniz son kez bakabilmek için.
otobüs kalkar,yavasca hareket etmeye baslar.sevdiğinizi görürsünüz el sallarken sonra birden elini cama vurur. içinden 'keşke' dediğini duyar gibi olursunuz.
ve yolunuza devam edersiniz, düşüncelerinizle. kim bilir ne zaman gelcek dersiniz.
berbat bir olaymış, ben bugün bunu maalesef gördüm. bir de yolcu edilen kişinin yanında ailesi de varsa uzaktan uzağa bakmalar, görmediği el sallamalar, havada kalan eller çok olurmuş.
dünya üzerinde bir işkence yöntemi olarak kullanılabilecek olaydır. insan okadar içten acı çeker ki o an dünya durur. hele o arkasına son kez bakışı yok mu, insan o an bittiğini hisseder. dönecek bile olsa, giden sevgilinin arkasında kalmak çok zordur.
hayatta sizi en çok üzebilecek olaylardan birisidir.. son bir kez sarılırken ona gözyaşlarınıza hakim olamadığınızı hissedersiniz.. üzülürsünüz.. ve hep böyle günlerde yağmur yağar genelde.. bugün olduğu gibi.. yağmurda ıslanırsınız saatlerce.. puslu gözlerle gidişini izlersiniz ve onu üzmemek için yüzünüzden gözyaşları damlasa bile en azından sahte bir gülümseme yaratırsınız.. tekrar buluşacağınız günler hayal eder mutlu olmayı denersiniz..

(bkz: bugün ben bunu yaşadım)
(bkz: seneye tekrar sınava girecek olmak)
(bkz: sevgilinin başka bir şehirde üniversite kazanması)
(bkz: sevgilinin bir yıllığına başka yere gitmesi)
öpersin, sarılırsın, o gider sen kalırsın.
o cama yapışır, sen ardından bakarsın.
şehirler arası bir yolculuksa " onsuzluğa dayanamadığım anda giderim yanına " diye düşünüp teselli bulurken, sevgiliyi başka bir ülkeye yolluyorsanız işte o zaman derin bir sessizlik kaplar ortalığı ta ki siz o görmesin diye içinize akıttığınız gözyaşlarını hıçkırarak dökene kadar..
gitme dercesine sımsıkı sarılırsın, o kadar sıkarsın ki sarılırken kolların titrer, sonra vakit gelmiştir bırakmak zorundasındır artık ve işte o kötü an; arkasını döner gider, peşinden koşup tekrar sarılmak istersin, gözlerin dolar, vedalaşma bitmiştir aslında ama gidiyor işte diğer yarın, tekrar yarımsın yine yarım..taa ki o tekrar dönene kadar..
çok sevipte bırakamamak.

"x" ne kadar istemesede gider "y" çok sevdiği için arkasından bakar.
(bkz: ama ben ağlarım)

sarılırsın da ayrılamazsın kalırsın öle. otobüs gider arkasından bakarsın ufukta kaybolana kadar takip edersin.

otobüse bindiği anda özlersin. son anda muavinden izin alır son bi kez görmek için otobüse binersin.

(bkz: ama ben ağlarım)
ayrılığın ve onsuz geçirilecek günlerin verdiği hüznü ona yansıtmamaya çalışarak uğurlamaktır. ağlamamak gerekir zira sizi o halde görmek onu daha çok üzecektir.
en az haftada bir yapıldığında. sıradan olaylar arasına karışan geçici ayrılık anı. bu kadar sıradanlaşmasına rağmen iç burkar. aynı şehirde yaşama planı olanlar, gün saymakla avunur.
o araca binerken ellerin son tutuşu. aracın kalkma vakti geldiğinin haberi geldikten sonra yavaş yavaş isteyerek çıkamamak. son bir buse. dudaklar üzüntüden soğuk. ama öpücük sıcak son olması üzücü. kenetli olan ellerin yavaş yavaş bırakılması. kapıların kapanması. arada sadece cam ile sıkışıp kalmak. aracın geri manevrası ve aracın kıçını dönerek yavaş yavaş sizden uzaklaşması. uzaklaşırken havanın elde kalması. acaba koşup yetişip elinden tutup araçtan indirip göndermesem mi? gitmesi lazım geri gelicek az bir zaman sonra nasılsa diye düşünmek. en iyisi o an için 5 dakika daha ölüme yaklaşayım diyip bir sigara yakmak. etraftan gelen sesleri duymadan. varmı çayyy içennn. istanbul seferli aracımız perona gelmiştir. bir duman daha...
1 saat önce yaptığım iç parçalayan olay. her hafta bir ya da iki kez yaşanınca, gitgide acı verir. alışmak ne zor şey sözlük.
yeni bi sevgili aramaya yol açaçak olay.
hep kahır.
tutulan göz yaşıdır.
geçtiğimiz ağustos ayında yaşadığım durumdur. koyar adama. gidenin arkasından hem bakmak hem de bakmamak için kendini zorlarsın, çabalarsın ama ne mümkün. yavaş yavaş gözünün önünden gidişini izlersin bir süre ve bir süre yaşadığının rüya olmasını istersen kalktığında sevgilin yanında olsun istersen ama bu da mümkün değildir. giden için arkasından söylenen sözler kifayetsiz kalır. zaman alıp başını çekip gitmektedir. hayat bu.
Göz yaşı, anında kocaman bir özlemin gelip çökmesi ve gelene kadar bu duygunun gitmemesi.
ćok zor bir durum uğurlarken geri dönecegi günü beklemek.
Görüntülü arama ve iletişimin ayyuka çıktığı günümüzde ancak yolcu edersiniz ama o ayrılık hadisesi zor gerçeklesir.