bugün

keskin dikenlerle dolu bir tarla'da yalın ayak koşturmaya benzer aşk. hani canının yanacağını bile bile girersin. yürürsün, koşturursun bazı zamanlarda ise sürünürsün. ama her halükarda kanar bir yerlerin. kurtuluşun yok! hangi pozisyon da girdiğin değildir önemli olan. bir yerin kanamadan da kurtulman olanaksız. burda önemli olan ne kadar az yara aldığın. güzel başlar her ilişki. hani uyuşturucuyu aldığın andaki kafaya benzer. yükseliş, yükseliş, yükseliş... ama her yükselişinde bir inişi olur ya, aşkta böyle inişlere müsaittir çoğu zaman. biteceğini bile bile başlarsın bazı zamanlar.. Yarını düşünmeden. anın verdiği heyecan ve mutluluk ile. çünkü o senin, sen'de onun. her mevsimden ayrı bir tat aLIRSIn aşık olunca. her renkten ayrı bir his.. her müzik aynı duyguyu verir. en basit cümlelerden bile ona pay çıkarırsın hemen. o'nu özlemeyi seversin. o'nu zikretmeyi. hele, onunla dans etmesi yokmu sana ait düşüncelerin senin beyninde. tarifi olmayan bir duygudur aşk ne kadar caba sarfetsen de anlatamazsın. aşkın vikipedi yok. sözlüklerde geçen her tanımı yalan. kim demiş aşk sevgi diye? yada sevgiyi kim benzetiyor aşk'a... aşk mutluluk mu? ımmm kimi zaman. demiştim ya güzel başlar her ilişki. tutkuyla bağlanırsın. tabiri caizse köpekler gibi seversin karşındaki insanı.bir gün ya sosyal nedenlerden, ya statü farklılıklarından yada duyguların dejenerasyonu yüzünden ayrılmak zorunda kalırsın. ama hep o'nun sevgisi uğrar bu sendroma. biter o yere göğe sığdırımadığın büyük ilişkiniz. son defa buluşmak üzere randevulaşırsınız her zaman buluştuğunuz üniversite kafesinde. buluşursunuz, ama o anda bile, az sonra yaşayacağın büyük hezeyandan, eşsiz ve tarifi olmayan ızdıraptan bir haber oturursun onunla. hala mutlusundur. neden? çünkü hala o'na yakınsındır o anda bile. kısıtlıdır onun için zaman hemen vedalaşıp uzaklaşmak ister yanından. sense ''lütfen, biraz daha'' dersin titreyen sesinle. umarsızca omuz silker olmaz diye. hissetmeye başlarsın ayrılığın o mide bulandıran keskin kokusunu havada. belli etmemeye çalışırsın üzüldüğünü karşı tarafa. gururlusun ya... ne kadar daha dayanacağını bilmeden yüklenirsin titrek bacaklarına kalkarsın masadan, cesur ama birazda korkakça. karşı tarafın soğuk kanlılığı başını döndürür. sendelersin hafiften. parmaklarının ucuyla masaya verirsin ağırlığını, dengeni geri kazanabilmek için.. derin bir nefes alıp kaldırırsın başını. senin hissettiğin duyguların yakınından bile geçemeyecek duygularla bakar o da sana. uzatır elini son defa tokalaşmak için. 2 rakip takım oyuncularının yaptığı gibi yüzlerinde beliren sahte bir saygı ve gülümseme ile. elin varmaz eline. istemezsin bu son veda dokunuşunu. hani bırakmayacağını bilsen kapanır ayaklarına köpekler gibi yalvarırsın ya, neyse.. elini sıkarken zangır zangır titrer tüm iç organların. Hoşçakal... ve beklenen söz gelir onun ağzından. hoş-ça-kal... saniye'de tam 1o defa çınlar bu kelime kulaklarında. hoşçaaa, hoşçaa, hoşça, hoşça... kulaklarında yankılanırken bu veda sözcüğü o, çoktan arkasını sana dönüp başlamıştır yol boyu yürümeye. buz keser tüm vücudun. cesedinkine benzer bir renge bürünmüştür tenin. kan çekilmiştir çünkü iliklerine kadar. sende yürümek istersin ama yapamazsın. adım atacak takatin kalmamıştır çünkü. tüm gücünü toplayıp son bir defa seslenirsin arkasından, durur. koşar adımlarla varırsın hemen yanına. o'nun anlam veremeyen bakışları arasında sarılırsın boynuna. o hiç dokunmaz sana. olsun! sen sarılıyorsun ya... 10 yada 15 saniye sürer buna dayanması. lütfen diyerekten ayrılmak ister senden. izin vermezsin. biraz daha biraz daha sıkarsın. ''canımı acıtıyorsun'' der sana. duymazsın... O senin canını hiç önemsiyormu? duymazsın söylediklerini. tüm yaşadıklarınız geçer aklından işte o esnada. 1-2 damla yaş süzülüverir gözünden hepsi o kadar. çünkü asıl ağlayan kalbin olur o anda. Seni seviyorum dersin kısık bir sesle kulagına fısıldarmışcasına. yanağına küçük bir öpücük bırakıverirsin. gerçekten anlarsın artık o'nun sana ait olmadığını. son defa içine çekersin kokusunu. çözersin kollarını. seni ağlarken görmemesi için bakamazsın yüzüne. bu defa sen dönersin ilk olarak arkanı. üzgün, kırgın, mutsuz ama gururlu, bitkin ama güçlü şekilde başlarsın yürümeye...
bazen son defa olduğunu bilmeden sarılmak ve sonları hep pişmanlıkla yaşamak daha kötü keşke daha sıkı sarılsaydım sevdiğimi yüzüne söyleseydim diye geçer. (bkz: (#6045214))
son defa sarıldığını bilmeden sarılmaktır. sonrasında hep o son sahne kalır zihinde.
belki son defa olduğunu bilsek kenetlenir bırakmazdık.
(bkz: zamanı geriye almak).
bir süre sonra o anı zihinde dondurup dondurup sarıp baştan hayal etmekle yetinilecek olan durumdur.
hep, sanki bu sonmuş gibi sarılırsan; o gittiğinde bile "keşke" demezsin.
son defa olduğunu bilerek sarılmaksa eğer, kokusunu içine çekmek ve o kokuyla vedalaşmak, gözlerden iki damla yaşın akmasıdır.
can acıtır..
asla bitmesin dediğimz eylemdir.
aşk kıpırtılarının başladığı zaman ki heyecanla, son kez sarılmayı bilmenin verdiği acı aynıdır. biri çok sevindirir, bazende ağlatır sevinçten. biri ise çok üzer, sırf bu yüzden ağlatır...

sevgiden başka herşey bittiği için ayrılan sevgililer vardır. bunların vedası fazla yıkmaz iki tarafıda. iki tarafında pişmanlıkları ve gözyaşları, en önemlisi de sevgileri ortaktır hala. iki tarfta sarılır karşısındakine. kokularını içlerine çekerler. ilk tanışmadan, ilk kavgaya, olayların neden böyle geliştiğine kadar herşeyi düşünürler o kısacık kendilerine birbirlerini depolama aşamasında. gözyaşlarını ve birbirlerinin kokularını alarak ayrılırlar.

birde sadece bir tarafta herşeyin bittiği ilişkiler vardır, ki bunların veda sahneleri daha kötüdür. seven taraf, hiç sormadan sarıldığı bedene, bu kez sorarak sarılmıştır. şanslı hisseder kendini izin verdiği için. sadece onda vardır gözyaşı, pişmanlık, heyecanlar, kavgalar... karşı taraf buz gibidir. ne bir karşılık, ne bir içtenlik. sadece seven taraf gözyaşını ve sevdiği insanın kokusunu alarak ayrılır...

güneşli bir günde çıkılan yoldan, sağnak yağmurlu bir günde dönersin içine. aşk denen kurak arazinin sonuna gelinmiştir işte. geri dönüp baktığında umut ektiğin heryer, çürümüştür..
onu görmeye şehirdışına gitmişsizdir. sinemaya gidip ayrılacaksınızdır sadece o evine gidecektir. bilmeden sarılırsınız son defa. o giderken arkasından bakarsınız o'da yoluna gidiyordur. bilmiyorsunuzdur son defa ama içim sızlamıştı o anda. acaba? demiştim. işte o acaba buymuş! o acaba "evet evet son defa sevgiliye sarılmak"mış.
(bkz: cila yapmak)
bin saatin bir dakikaya sığmasıdır.
bir (bkz: beyaz önlük) şarkısını hatırlatır...

sadece...
gel son defa sarıl bana
dönemem belki bir daha
gidiyorum buralardan
gidiyorum uzaklara...
uzaklara...
Erkekler için;
zaten yenik olduğunuz bir maçta son dakikada bir gol atma sevinci gibidir. amaç gol atmaksa golü formanızı çıkartarak kutlayabilirsiniz ve bir anlamı olur ama değil ise son düdüğün çalmasını bekleyip boyunlar eğik bir şekilde soyunma odasına gitmeyle aynı anlamlıdır.

Kadınlar için;
alışveriş merkezinde istediğini almışsa son bir mağazaya girip çıkmak gibidir. bir anlamı yoktur. fakat bulamamışsa istediği ve başka bir alternatifi de yoksa bir düğünde en yakın arkadaşınla pişti olmak gibidir.
son olduğunu bilmeden; onun kokusunu,sıcaklığını,kalp atışlarını,sevgisini son kez hissedeceğinizi bilmeden sarılmaktır. ayrılırken sarılamamaktır.*
keşke olmasaydı dediğiniz.
ama oluyor işte bir şekilde buluveriyor.
er yada geç ne fark ederki...
en son ne zaman ona koşup sarıldınız?
o buluştuğunuz cadde aralarında ne zaman içten, samimi sarıldınız ki?
hem de sıcak,ihtiraslı,biraz nefret kokan ama aşk barındıran duygularla.

hep son anda gelir akla. ya son defa sarılırsak birbirimize?

böyle anlar sık yaşanmaz hayatta . yani hergün yaşanan sıradan olaylardan değildir sıcak kavuşmalar ve gelen son sarılmalar. tam da artık arkasını döndü, gidiyor, gitti dediğiniz anda size dönüp gülümseyişi ve size doğru yürümesi eritir bütün buzları sevdiğinizin. demin ettiği sıkıntı dolu cümlelerin yarattığı olumsuz hava dağılır ve ben bunlardan ders çıkarmalıyım dersiniz. böylesine iyimser bir hava yerleşir beyninize.

ama ya sonsa?

yani aşk güzeldir. hele hele o son sarılmaların ardından gelen sıcacık kavuşmalar varsa...
son bir defa hissetmektir nefesini, nefesinde... son bir öpücüktür, tadına doyum olmayan! son bir vedadır; ruhunuzu kanatan!
severek ayrılma durumu söz konusuysa en sıkısından sarılmadır, bırakmak istemeksizin.
verilen emaneti, ortalık bi yere bırakma hissi oluşturur.sonrasısını bilemez, göremezsiniz. hatta o aidiyet duygusuyla ,zarar görebilceğini düşünür adeta hissedersiniz..
son defa sarıldığını anlamayacak kadar körseniz, muhtemelen ilerleyen zamanlarda keşke daha sıkı sarılsaydım diyeceksinizdir. her anın kıymetini bilen bir sevgili olmak zordur nitekim...
ilk entrysi ile beni kahreden, her kelimesiyle içimi kemiren birkaç sözcük dizisinden oluşan yalnızca bir başlık.

ya son defa sarılamadan ayrılmak
sözcüklerin boğazında düğümleneceğini, kulaklarından hiç gitmeyeceğini bilerek ama yinede hoşçakal diyebilmeyi arzulamak..
edit: yaşayanlar bilir daha lanet olası bir durumdur.
son defa sarıldığını bilmeden sarılmak.
kötü olarak ayrılmaktan daha iyi olan bir eylem.
(bkz: gel son defa sarıl bana)