bugün

sade güzel olan kelimeler...
sade kelimeler...
kelimeler....
bir elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde...*
sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya
biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık...

kafamın içindeki boşluklarda yankılanıyor. hadi hayırlısı.
(bkz: bu ne yaman çelişki)
her satırında ve her tonunda ayrı bir tını olan, 14 şubat'ların şiiridir. her sene o günün anlam ve önemini özetleyendir. bazen "ulan bir adım ileri gidememişsin." dedirtendir. ki en kötüsü bile işe yarıyor işte aşklaşmaların. yazana değilse bile okuyana faydalı...
elindeki ortaokul felsefe kitabını bırak ve yatağa gel şeklinde cevap verilesi, yarı şizofrenik söylem.
ağlatan, gözleri dolduran şiir. hele ki okuyan Yılmaz Erdoğan olunca. nasıl güzel ses, nasıl içten...
fırtınadan ve karanlıktan korkup birbirine sığınan limanlar mıyız? öyle deme, yüzemez ki limanlar, gemi olsak ayrı yollarda olurduk, kayık olsak çoktan boğulurduk.

mış gibi mi yapıyoruz yoksa, birtakım çıkarlar için? çıkar o zaman içinden geçenleri.
bana bakıp başkasını mı görüyorsun yoksa benim sende hayale daldığım gibi?
özledim derken emin misin? beni mi özledin, beni lime lime etmeyi mi?

sevgilim diyorum, sevgilim yoksa sen... haydar abi sen misin?
- sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin?
+ ne diyon sen hayriye ya yat uyu allasen.
Benimki daha acıklı değil onunkinden,
Fiyakalı değil onun acısı benimkinden..

dizeleriyle, kendi aşkını ve ayrılığını dünyanın en ak ve kara olayı zanneden bünyelere ilaç gibi gelen eser.

edit: eksileyen arkadaşım, bahsettiğim bünyelerden biri de benim, niye gocunuyorsun, varsa bir sıkıntın çak özel mesajı konuşalım dertleşelim. dimi ama?
20 kere üstüste dinledikten sonra, Yılmaz Erdoğan'a hayır ben sevgilinim deme isteği uyandıran müthiş şiirdir.
biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık dizesinin yılmaz erdoğan'ın da vurgusuyla çok dokunan hale geldiği, çelişkinin açıkça görüldüğü, her dinleyişte ayrı yerlere götüren bir şiir.

Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya...
yalnızca bir şiir demek haksızlık, bir destan demek tamaşa...
ama bir aşkın ya da aşk sanrılarının bir teleffuzu...

aynaya bakıp "aşk" derken bir yandan dilinize dolanıvermiştir bir gün, anlamsız gelmiştir, kafa karıştırmıştır, hatta diliniz yoluyla tüm vucudunuzu yormuştur; dilinizi susturup uzaklaşmışsınızdır. ve sonrası... sonrası bir kaç gün. artık "aşk-aşk" değil, "terk-i diyar"sınızdır aşkınıza. artık "sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin" kulağınızda bir sağır çınıltıdır. gülersiniz delice... "ne de doğru söylemiş şair, içime üflemiş..."
"sevgilim sen sahiden sevgilim değilmişsin. yoksa terk eder miydin?" gibi bir şener şen arabeskliğinde "terkedildim, terkedildim" tınısı artık sıktığınız dişleriniz arasında...

"biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık"
aşk yalnızca bir sanrı!
şiirin özetini veren cümle...

asl'olan ise...
"bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen,
hiç bir aşk benzersiz değil!"

herkes bir şeyleri bir şekilde yaşıyor ve aslında sadece ve sadece aşka aşığız...

her aşk içinde duyduğumuz sıradanlaşmış sözlerini kulağımıza bir ince uçlu yıldız tornovida ile girişini yapan bir şiir...
alkolle beraber kullanılması depresyon, efkar, göz yaşı gibi yan etkilere neden olur.
çelişkiyi anlatan yılmaz erdoğan şiiridir.

--spoiler--
Seni benden geri alabilir misin?
Kovabilir misin beni senden?
Sevgilim..
Yoksa sen,
Sevgilim olmayabilir misin?..
--spoiler--
sevgiliye verilen değerin, bir süre sonra aslında yanlı$ ki$iye verildiğini anlama durumudur.
üstadın albümündeki en güzel şiirlerinden bir tanesi kanımca. can alıcı kısmı ise ;Eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan, içinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git,lazımsa eğer ,işte orada duruyor...
Ağzımın bir yerinde...
güzel olan yalnız kelimeler... kelimeler...
günün anlam ve önemini belirten hoş bir yılmaz erdoğan şiiri. biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık der ve insanı bitirici cümleyi kurar şair burada.
(bkz: şizofreni)
yılmaz erdoğan'ın şimdi sen gidiyorsun ya, herkes sana benzeyecek isimli albümünün 9. parçasıdır. yılmaz erdoğan'ın sesiyle daha bir canlanan, canlandığı kadar hüzünlenen, şiirin akıcığıyla okuyanın sesi birleştiğinde ortama mükemmel bir ayrıntı katan nadide bir şiirdir. "ankara" isimli şiiri üstüne dinleyip dinleyip uzaklara uzaklara gidebildiğim yegane eserlerden biridir.
yılmaz erdogan siiri.

Hiçbir yerinde yok asaletin ibresi
Sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün
Atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin
Sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan
Bir eski büyük şairmiş gibi
Aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de
Mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından
Hiçbir yerde yok asaletin ibresi
Bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen
Bir doğru sözünde belki.....
Saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının
Yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında
Ve kokusunda çiçeklerinin kanirejin
Elbet şiir olacak şairin tesellisi
Ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların
Yazana değilse bile okuyana faydalı
"bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen"
O da üzülmüş aynı benim gibi ....
Benimki daha acıklı değil onunkinden,
Fiyakalı değil onun acısı benimkinden..
Sade güzel olan kelimeler..
Sade kelimeler...
Kelimeler....
Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya
Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık
Bir elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde
Bırak yoluma gideyim bildiğimce
Yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar
Baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler....
Eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan
içinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git
Lazımsa eğer...
işte orada duruyor...
Ağzımın bir yerinde...
Almak ister misin dilini sokup aklıma
Sana ait olan herşeyi bir nefeste
Bir göz yumma anında
Bir soğuk telefon konuşmasında
Geri alabilir misin?
Seni benden geri alabilir misin?
Kovabilir misin beni senden?
Sevgilim..
Yoksa sen,
Sevgilim olmayabilir misin?..