bugün

yanlış anlaşılmış bir hitap. her hareketi yalan dolan olan bir adamın da allah birdir deyişine inanmamak kadar saçma bir düşünce olamaz. kafatasçılıkla bu işler yürümez, seküler ağırlıklı ırkçı kafalarla bu işler yürümez. yürürse ne olur biliyor musunuz?
adamların bizim hakkımızda düşünceleri böyle olur;

--spoiler--
biz hepimiz hrantız. hepimiz yerde. kurşun yemiş yığılmışız yere. kalkmamak üzere.
tam da hız kazanıyoruz sanırken. tam da son birkaç yıldır bir bilinç geldi üzerimize derken. siyasi bir bilinç. tarihi bir bilinç. kimliğimizin farkına vardıran. sorgulatan. uyanıyorduk yavaş yavaş yattığımız uykudan. korkularımızdan sıyrılıyorduk. derken.

ne kadar büyük bir yanılgı içinde yaşıyormuşuz meğer. ne kadar büyük bir kandırmaca. ne kadar büyük bir yalan. evrimler geçiriyoruz sanırken yediğimiz bu darbe, annelerimizin, dedelerimizin, onların da kendi büyüklerinden öğrenip bize aktardıkları „biz size demistik.“ine hak verdiren bu darbe bize ne kadar yanlış bir yolda, ne kadar yalan umutlarla beslendiğimizi bir kere daha hatırlattı. ne kadar acı.

hepimiz hrantız. hepimiz yerde. birer kurşun yemiş beynimizden, yığılmışız olduğumuz yere. oysa daha yeni düşünmeye başlamıştık. daha yeni sadece ama sadece aklımızın yolunda ilerlemeyi deniyorduk. yüreğimizi, midemizi daha yeni bu işin dışında bırakmayı öğreniyorduk. yıllar önceki olaylardan duygusal olarak bir mesafe kazanmak gerektiğini anlatmaya çalışıyorduk kendi kendimize. kinle nefretle yürümez bu işler, çözülmez sorunlar, diyenlere hak vermeye, içimiz tam elvermese de.

bunu bize öğreten, bu süreci başlatan agos haftalık gazetesi ve ilk günden genel yayın yönetmeni hrant dink oldu. kendisi ve gazetesiyle birlikte türkiye ermenileri üzerine bir canlılık, bir konuşkanlık, bir fikirbazlık geldi. ermeni olmanın ne demek olduğundan pek de emin olmayan bir kuşak, ermeniliklerini, bu kimliklerini, konuşmayı ihmal ettikleri dil, gitmeye hevesli olmadıkları kilise üzerinden zorla hatırlatılarak öğrenmeye mecbur kalmış bir kuşak, yavaş yavaş da olsa ermeniliklerinin bundan ibaret olmadığını anlamaya başlıyordu.

ermenilerle birlikte, dışarıdakiler de, bugünlük „hepimiz ermeniyiz“ diye yollara düşen kesim de, ermeniler hakkında, sınırlı da olsa, algılamak istedikleri kadariyla da olsa birşeyler duyuyor, birşeyler görüyorlardı. belki her şeyi öğrenemiyorlardı, ama yüzeyde de olsa bir ilgi, bir merak doğuyordu içlerinde. kimlermiş bakalım bu senelerdir toprağımızı paylaştıklarını söyleyen bu ermeniler? ilgilenelim.

bu hem birbirinden bağımsız, hem karşılıklı gelişen şey, hem kendi kendini hem birbirini tanıma süreci yanında bir sürü başka süreci de beraberinde getiriyordu. ortak bir şimdiden cok, aslında ortak bir geçmişti paylaşılan, onu görüyorlardı. gördükçe, ve farkına vardıkça bu geçmişin, bu tanışma da zorlu bir yola girmiş oluyordu.

oysa türkiye’deki ermeniler’in öğrendikleri en önemli şey kendileri için en hayırlısının tarihleri konusunda, yakın tarihlerinde başlarına gelenler konusunda bir şey öğrenmemek olduğuydu. ermeniler, insanı insan yapanın kendi tarihi bilinci, vatandaşı vatandaş yapanın onun siyasi bilinci olduğunu unutmak zorunda bırakılmışlardı yıllar ve soylar boyu. bu ülkedeki mutluluğu yedikleri içtikleriyle ölçüp biçmeye alıştırılmışlardı. soranlara da, burada bize dokunan yok, rahat yaşıyoruz, demeye.

şimdi bu ermeniler ülkelerini bir çoğunluk-azınlık ilişkisi içinde paylaştıkları türklerle bu sessizlik üzerinden kurdukları arkadaşlıklarının kapalı kalmış kapılarını aralamaya yelteniyorlardi. kimi daha ürkekçe, dikkatlice. kimi daha cesur, daha yüksek sesle. kimi sembollerle, jestlerle, kimisi yazarak çizerek, biraz daha doğrudan.

ama ermeniler hrant olmaya çalıştıkca, onun cesaretiyle yüreklenip birşeylere inanmaya kalkıştıkça karşılarında hep irili ufaklı ogün samastlar duruyordu. kiminin silahı kalemiydi, kimininki kağıdı. kiminin silahı dili, kimininki dilsizliğiydi. ama hepsi birer ogün samast’tı. görmeyi reddetseler de ermeniler bunu. ve günlerden bir gün o ogün samastlar’dan biri gelip hrant dink’i vuracak, ve onunla birlikte bütün ermenileri yere yığacaktı.

birer ceset hepsi şimdi. hepsinin kuvveti ellerinden zorla alınmış. en hayırlı ermeni ölü ermeni ki belki gerçekten de, hrant’ın da ölümüyle çok sey başardığı söylenip duruluyor. ne kadar utanılmaz bi polyannacılıktır bu oynanan? türkiye için, belki geçerli bu. belki gercekten işine yarar bu suikast türkiye’nin, çıktığı demokrasi yolunda. ama ya ermeniler? biz geriye kalanlarımız nasıl tekrar ayağa kalkıp baştan başlayacağız? nasıl hiçbir şey olmamış gibi yapacağız? nasıl bu cesareti bulacağız kendimizde bir daha?

türkiye, enerji dolu. dünyaya haykırma, birşeyler ispatlama gücü buluyor kendinde. kalkıp yürüyor. bağırıyor. çağırıyor. ama ermeniler sakat. kolları kanatları kırık. bu enerji selinde unutturulmaya çalışılsa da, ve arkada kalan, bedenen ölü olmasa da, geriye kalan bütün işlevlerine narkoz verilmiş bir türkiye ermeni cemaati artık. yediği ve içtiği sürece varolmaya devam edecek, ama artık yavaş yavaş bitkisel hayata geçmiş bir insan sürüsü. "
--spoiler--

bi' şerefsizlik yüzünden sadece pippa bacca'nın zanlısı gibiler değil, ogün samastlar gibi de olabiliriz. karar sizin, ama yapacağınızın biz gerçek türklere mal edileceğini de belirtmekte fayda var, ne de olsa moda bu zamanlar...
(bkz: eğitim şart)
malum şahsın vurulması tabiki apayrı bir konu.. bazen timsah avını yediğinde, şöyle açıklayım kendisine fayda getirecek, karnını doyuracak avını avladığında göz yaşı dökermiş o kadar ağlarmış ki avının yakınları dahi onun kadar ağlamazmış.

bu faili halen meçhul kirli dimağların kara propagandaları sonucu ağızlarına pelesenk ettiği şu meşhur "faşist" kelimesini kullanırken herkesi daha dikkatli olmaya davet ederim. o zatın faili meçhul(ama kim oldukları bu ölüden kimin fayda sağladığını görülürse pek de meçhul değil) cinayeti sonrası "hepimiz şuyuz hepimiz buyuz" cuların humanist hassasiyetlerini şehit olan türk askerlerinde, necip hablemitoğlu, uğur mumcu ya da çok yakın zamanda katledilen engin arıklı ve 6 bilim adamının cenazesinde göremedik maalesef... belki de o kömür karası fikirlerini temsil eden 20 saat içinde hazırlanan(!) pankartlardan yetiştiremediler sanırım hepimiz engin arıklıyız ya da hepimiz necip hablemitoğlu'yuz gibi.

ben bu ülkenin asli unsuruyum türk'üm ve bununla onur duyarım eğer türk'lüğüme edilecek hakarete karşı çıkmam faşistlikse faşistin alasıyım. bu ülkede ermeniler de rumlar da yüzyıllarca barış içinde yaşadılar ta ki hayatlarımıza bağımsızlığımıza ve topraklarımıza kastedinceye kadar, yunan askerleri izmir pasaport'tan konağa geçtiklerinde ellerinde yunan bayraklarıyla karşılayan (bu ülkede hiçbir zaman ayrımcılığa uğramamış) rumlar oluncaya kadar, doğu anadoluda ermeniler fransız ve rus askerlerinin üniformalarını giyip türk köylerini basıp masum insanlarımızı katledinceye* kadar. bu ülkede kimsenin kimseye karışmadığı, sen şusun sen busun şeklinde ayrımcılık yapmadığı bir ortamla yüzyıllar geçti.

bugün de bu ortam suni bilerek yaratılan cinayetlerle bozulmaya çalışılıyor. psikolojik operasyonların en iyileri türk bayrağı, türklük, din ve vatan sevgisi üzerinde sessiz ve derinden bir yöntemle uygulanıyor belkide bugünün gençleri arasında trend olarak yayılan sözlüklere dahi başta ekşisözlük olmak üzere gençlere hümanistik-aydın-antifaşist üçgeninde çağdaşlıkmış gibi pompalanıyorda olabilir bilemeyiz. ama şu gerçek ki hergün ana haber bültenlerinde bu ülkenin vatandaşlarının bilinçaltına bu cinayetle birlikte bir suçluluk şırınga edildi. "yok arkadan vuruldu, yok karşısına çıkamayan fikirler onu yere serdi", "ogün samast türk bayrağı önünde fotoğraf çektirdi büyük türk kahramanı gibi" bu yalanlara kirli propagandalara necmettin erbakandan bir hadi ordan gelsin ve bu da tayyipimden gelsin "hrantınızı da alın gidin ermenistan'a ya da kimin kucağında oturuyorsanız oturduğunuzun yanına"..

bugün o aydın geçinen beyinlerinizde şu gerçeği idrak edemediyseniz niyetinizden şüphe etmekte hiçbir beis yoktur : sizler bölücü amaçlar içindesiniz...

*imla düzeltmesi
tayyip erdoğan'ın avustralya sbs radyosu röportajında geçmeyen ifade.

(#3274430)
sevgili hrant dink'e yazılan bir mektubun ilk sözü olabilir. aquarius arkadaşıma söylemek istediğim şudur; hrant dink türk, kürt, ermeni, laz, çerkez, amerikan, italyan, arap, vs. ayırmayan bir insandı. bunun için rahmetlinin adını söylerken pekala herkes sevgili sıfatını kullanabilir. kendi faşist fikirlerinizi lütfen böyle şeyler üzerinden insanlara pompalamaya çalışmayınız, hrant dink'i bari mezarında rahat bırakınız. sevgili kızı sera'nın dediği gibi; karşısına çıkamadınız arkadan vurdunuz, hala da vurmaya devam etmektesiniz. insanlığınızdan utanın.
hrant dinki sevenlerin hangi ortak noktayı paylaştıkları meclis teröristlerinin ifadelerinden çok net anlaşılıyor daha fazla birşey ekleyemiyorum. buyrun okuyun, pekiştirin.

--spoiler--
DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, yarın AB Uyum Komisyonunda Cuma günü de Meclis Adalet Komisyonunda görüşülecek olan TCK'nın 301 ve 305'nci maddelerinde değişiklik öngören kanun teklifine destek vermeyeceklerini açıkladı. Meclis gündemindeki kanun teklifinin neresinden tutulursa tutulsun geçmişteki 301 ruhunu koruduğunu ifade eden Türk, "bu madde sabıkalıdır, sevgili Hrant Dink'in katilidir" dedi. 301'nci maddenin tümüyle kaldırılmasını istediklerini kaydeden Türk, hükümeti AB'yi kandırmakla suçladı.

--spoiler--

http://w9.gazetevatan.com...d=173161&Categoryid=1
güncel Önemli Başlıklar