bugün

intihar ederek yaşamına nokta koyan bir rus şair. mayakovski'nin de dostudur.

vladimir mayakovski dostu sergey yesenin 'in bileklerini keserek bir otel odasında intihar etmesinden çok etkilenir ve bu şiiri kaleme alır. ancak kendisinin sonu da pek farklı olmayacak genç yaşta o da intiharı seçecektir.

SERGEY YESENiN'E

Sen gittin,
diyorlar,
yukarılarda bir dünyaya.
Sonsuzlaşma -
Uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
Ne borç var artık bize,
içki ne de
Ayılma.
Hayır, Yesenin,
oh
çekmek değil benim istediğim.
Görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
Ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim
Görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
- Dur! diyorum.
Bırak!
Delirdin mi sen?
Sürer mi ölümü
hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?
Sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
Yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmamla.
Niçin?
Nedeni ne?
Donup kalıyorum şaşkınlıktan.
Homurdanıyor eleştirmenler :
- Bizce, bunun asıl nedeni
Şu...
ya da bu...
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
Çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.
Başka deyişle
Satsaydın
Bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar
Sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
Oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
O sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.
Başka deyişle
Parti'den biri
denetleseydi seni
Sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermem
Yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini
Uzun uzun
Ve sıkıcı
Doronin'de gördüğümüz türden.
Ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
Sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.
Votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
Hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.
Şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
Ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette,
Angleterre otelinin.
Damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.
Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten :
bir daha, bir daha!
Neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
Neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?
Daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
otellerde şişeleri!
Sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.
Benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
Halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
Yitirdi ölümle
yansılı sesler üreten
en coşkulu çırağını.
Ve o herifler taşıyıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini
Geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
Üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini
Onurlandırmak için oğlunu
Esin Perisi'nin bile
işine yaramayacak olan.
Sana yaraşacak
bir anıt
henüz dökülmedi.
Hani nerde o anıt,
dövülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
Oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklıklarının dibini
Çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan,
o bok püsür şeylerden.
Adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
Sözcüklerini
geveleyip duruyor Sobinov ağzında
Kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının -
'Hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çekme, ne olursun.'
Ah,
sen onu kim bilir nasıl alaya alırdın,
Şu Leonid Lohengrinsi'yi,
baş belası, Tanrı'nın!
Ortalığı kim bilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:

'izin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşeklerin!'-
Sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
Yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.
Harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
Doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
Öyle ki savrulurdu
sağa sola
Kogan gibileri,
Süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.
Oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
Çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
Yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
işte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.
Böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
iyi ama, gösterin bana
siz ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
Nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin.
Dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?
Sözcükler
yönlendir
insanoğlunun güçlerini.
Yürüyün!
Arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.
Bizim geçmişe sunacağımız
yalnızca
bukleleri

Rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
Eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.
Yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
Şu yaşamda
en kolay iştir ölmek.
Asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak.



Çeviri : Yurdanur SALMAN
mürekkep bulamayınca şiirini, bir bıçakla kestiği kolundan akan kanla yazar. Bu son şiiridir.
ölmek yeni bir şey değil dünyada
ama yaşamak da yeni bir şey değil
kuşkusuz...
intiharı

Sergey Yesenin, psikolojik bir rahatsızlık yaşadı ve hastaneye yatırıldı. Kısa bir süre sonra hastaneden çıktı. 27 Aralık 1925'te ingiltere Oteli'ndeki odasında bileklerini keserek intihar etti. Cesedinin yanında Mayakovski'ye yazdığı bir not bulundu. Sergei Yesenin, Moskova'nın Vagankovskoye mezarlığına defnedildi.

Rusya'nın en popüler şairlerinden birisi olmasına rağmen, onun için devlet töreni düzenlenmedi. Joseph Stalin ve Nikita Khrushchev'in başkanlığı esnasında Kremlin tarafından yasaklandı. Nikolay Bukharin'in Esenin'i eleştirisi, önemli şekilde yasaklamaya katkıda bulundu. 1966'da eserlerinin çoğu tekrar yayınlandı.
Hoşçakal dostum, hoşçakal
Sevgili dostum yüreğimde yaşayacak anın
Sonunda ayrılmak yazgısı olsa da insanın
Hoşçakal dediğimiz gibi buluşmak da var.

Hoşçakal dostum, el sıkışmadan suskunlukla,
Sakın üzülme, nedir bu gözlerindeki hüzün
Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm,
Ama pek öyle yeni sayılmaz yaşam da.

sergey yesenin
''Yesenin'de harikulade bir içtenlik var. Fransızların bu şairi sevdiklerini, onda kendilerine yakın bir şeyler bulduklarını şaşırarak öğrendim. Bu, Yesenin''de, bir yandan hem Guillaume Apollinaire, hem gerçeküstücülük arasında ortak bir şey bulunması; öte yandan, şiire konuşma dilinin sokulmasıdır.'' *
"şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm
ama pek öyle yeni sayılmaz
yaşamak da."
hayata "hayır" diyen şair.

--spoiler--
geçmişin çağsamasıdır her hüzün
kimi yürek yalnız orada çarpar
ne yazık bazan üstümüzden "bugün"
eğreti bir ceket gibi sarkar

kim kendine saklamayı bilecek
pahasız bir mücevher gibi beni?
yargıç yarın da "serseri" diyecek
olsun, kanla yazarım şiirimi *
--spoiler--

(bkz: yol üstündeki semender)
(bkz: elveda diyor cicekler bana)
elveda sevgili dostum, elveda
sen kökleri içimde uzanan.
ayrılık yazılmış alnımıza
ilerde gene karşılaşırız inan.

elveda dostum, el sıkışmadan
sessizce... ne keder ne tasa gerek
ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada
ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek...
rusya'nın yetiştirdiği sağlam ŞAiRLERDEN birisidir. şiirlerinde özellikle rus folklörü etkisi hakimdir. bununla birlikte gençliğinde san petesburg'a gitmiş ve orada bir çok rus şaiir ile samimiyet kurmuştur. bunlardan birisi de ünlü "iskitler" şiirinin sahibi alexandr blok'tur. yesenin'in bu günlere gelmesinde etkileri büyüktür bu şairin.

hayatının ilerleyen dönemlerinde devrimi eleştiren siyasi yazıları dolayısı ile staline ve hruşev döneminde sovyetlerde bir zamanlar soljenitsin'in uğradığı akibet gibi yasaklanmıştır. hatta stalin döneminde bir punduna getirilip kurşunlanan ünlü ekonmi teoristi buharin'in bu şahsın şiiri üzerüne yazdığı eleştri bile yasaklanmıştır.

hayatının daha daha ilerki dönemlerinde içki illetine bulaşmış olup bu illetten çok çekmiştir. lakin-sanatı baskıdan doğuran rabbım-bu dönemde yesenin'e en sağlam şiirlerini kanıyla yazdırmıştır.

en sevdiğim şiirlerinden birisi; (nikagda ya ne bıl na bosfore)hiç bir zaman boğaziçine gitmedim)
o dönemin toplumuna baktığımızda öyle ya da böyle büyük edebiyatçıların tamamına yakın devrimden etkilenmişti. bu etkileşim öylesine üst düzeydeydi ki, herhangi bir yazar olması yeter, devrimin getirdiği büyük dönüşümlerin ceremesini çekmekteydi. nitekim devrime bir yanıyla uzak kalan sergey yesenin'de, devrimin biricik çocuğu mayakovski'de bu devrimin ağırlıklarını omuzlayamadılar. belki de şair milleti denilerek geçilebilir. ancak gerçek o kadar kolay değil. muhalif yesenin'de, mayakovski'de büyük dönüşümün hem bir nesnesi, hem de bir öznesiydi. tıpkı tüm toplum gibi onlarda bundan ağır yıkımlarla ama hepsinden öte büyük sıçramalarla çıktılar. bu yüzden boşuna değildir kendilerine ait en özgün eserleri hep devrimci süreç içerisinde vermişlerdir bu büyük edebiyatçılar.
(bkz: çizmedin ki kesesin)
Sevgilinin elleri bir çift kuğu,
Saçlarımın altınında yüzüyor.
Bu dünyada her insanoğlu
Kendi aşk şarkısını söylüyor.

Bir zamanlar uzaklarda ben de söylerdim
Ve aynı şarkı şimdi dilimde,
Bu yüzden soluklanıyor derin,
Yumuşacık söz, ince esrikliğiyle.

Bütün sevgiyi akıtırsa ruhun pınarı
Yürek olur bir külçe altın,
Ancak şimdi ısıtmıyor şarkıları
Ayışığı, sıcaklığıyla Tahran'ın.

Bilmem, nasıl geçeyim yaşam yolunu,
Kül mü olayım okşayışlarında Şahanenin,
Yoksa yaşlılığın eşiğinde bir gün ruhumu
Gereyim mi anısıyla şarkılı yiğitliğin.

Herkesin bir kendi yürüyüşü var
Kimi göze, kimi kulağa iyidir.
Bir iranlı besteliyorsa kötü şarkılar,
Demek asla Şirazlı değildir.

Bu şarkılar içinse benden söz açınca,
Şöyle deyin, duysun her insanoğlu:
Daha ince ve güzel şarkı söylerdi ama,
Kıydı ona bir çift kuğu.
türkçesi: attila tokatlı'ya ait bir şiiri:*
kandırmak istemem kendi kendimi,
ama sisli yüreğimde hep bir kaygı var.
bilmiyorum niçin bana: o yesenin rezili.
bilmiyorum niçin bana: o şarlatan diyorlar.

ne bir cani ne de bir haydutum ben,
masumları kurşuna da dizmedim, dizdirmedim.
yoldan geçenlere durmadan gülümseyen
bir sokak serserisiyim o kadar.

sabahtan akşama değin gezinmekteyim
moskova yollarında muzip ve mağrur,
insan sevmeyen başıboş köpekler
ayak sesimi işitir işitmez durur.

kardeşçe başını eğip selamlar beni
karşılaştığım her uyuz beygir.
gönül yoldaşıyım tüm hayvanların.
hastadır: bir şiir yazarım iyileşir.

istemiyorum hoşna gitmek kadınların,
ahmakça kaygılarla çarpmamalı bu yürek.
hüznümü boğmak üzre bana katırların
önüne serpilmeye bir avuç arpa gerek.

bambaşka bir düzenin kanunuyum ben.
insanlara da dostluk duymam asiyim.
hazırım en güzel kravatımı hemen
boynuna takmaya şu sersefil köpeğin.

ancak böyle düzelir bulurum keyfimi,
dağılır içimde sis, bir güneş doğar.
ve işte bundan bana: o yesenin rezili
ve işte bundan bana: o şarlatan diyorlar.
Kendisi için " sergey yesenin'e sevgimin 43 sebebi" diye çağrışımsal bir isimle şiirler yazdığım, hüznümün ortağıdır. fırat'ın ötesinde güllerin ölümlü bakirelerden üstün olduğunu bilen, yaşamın hüzünle gelen bir yalan olduğuna inanarak, bana 85 yıl önceden gerçeği bildirmiştir. Müteşekkirim.
Bu ruslarda da ne yürek var be! intihar he? Vay ki ne vay... Bizde niye yok lan intihar eden şair. göt yok bizde göt, hep laf...
aldatmam kendimi

Aldatmam kendimi,
Sıkıntılı yüreğimde kaygı pusulandı.
Neden adım şarlatana çıktı?
Neden serseri diye anılıyorum?

Haydut değilim, ormanda soygunculuk etmedim.
Hapishanede yatan bahtsızları kurşuna dizmedim.
Ben sadece karşıma çıkanlara
Gülümseyen sokak çapkınıyım.

Moskovalı hovarda, kabadayının biriyim,
Bütün Tverskoy mahallesinde
Kuş gibi yürüyüşümü
Bilmeyen sokak iti yok.

Uyuz beygirlerin tümü,
Beni görünce kafa sallar.
Hayvanların en iyi dostuyum,
Şiirlerim tet tek hayvan, ruhların şifası...

Silindir şapkayı başıma takarsam - kadınlar için değildir,
Anlamsız tutkulara kalbim kapalı,
içindeki hüznü yatıştırınca
Kısrağıma arpanın altınını sunmak isterim.

insanlarla dostluk kurmadım,
Başka bir âleme adadım kendimi.
En iyi kravatımı rasgele
Sokak hoşhoşunun boynuna dolamaya hazırım.

Artık dert edinmeyeceğim kendime,
Güçlü kalbimde karanlıklar dağıldı.
Bunun için şarlatan diye anıldım,
Bu yüzden adım serseriye çıktı.

Sergey YESENiN

Çeviri: Nihal Yalaza TALUY
24 yaşında bileklerini keserek, akan kanıyla, "şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm, ama pek öyle yeni sayılmaz yaşamak da.." dizelerini yazmış rus şair.
Ayrıca Mayakovski, "şu yaşamda en kolay iştir ölmek asıl güç olan yeni bir hayata başlamak." dizeleriyle Yesenin'e gönderme yapmıştır.
Lakin mayakovski de bikeklerini keserek intihar etmistir.
"Bu adam beni etkiliyor!" dedigim insanlardan. çok sık okuyorum bu aralar.
Her şiiri ayri güzel, insanı hüzünlendirir nitelikte. En cok da ölürken yazdigi dizeleri.. böyle dizeler çıkamayacak diye, korkarım kendimi öldürmekten.
yasama kendi isteğiyle erken yaşta veda eden rus ozan.
şu sıralar rusyada intahar ederek değilde, öldürüldüğü idiasını işleyen ve rusyanın halihazırda en iyi aktörlerinden olan sergey bezrukovun canlandırdığı iki kişilikli olduğu idia edilen şair.
en sevdiğim laflarından biri olarak "vatana olan sevgimi neden hep milliyetçilik ile karıştırırlar"dir.
"ölmek yeni bir şey değil/yaşamak da öyle" demiş hüzünlü ve karanlık hayatını bir otel odasında sonlandırmış şair.
(bkz: sergey aleksandroviç yesenin)

"hoşçakal dostum
el sıkışmadan, konuşmadan
hüzünlenme ve eğme kaşlarını mutsuz
şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm
ama yaşamak da yeni sayılmaz kuşkusuz"

dizelerini kendi kanıyla yazarak yaşamına son vermiş şair.
bileğini keserek değil, kendini asarak intihar etmiştir. şiir yazmak için aldığı kanı avucunun içini delerek elde etmiştir.
ciğerleri hastalanmış bir aşka benzer bazen aşk, arada bir öksürme ihtiyacı duyar, kendisini zehirleyen her şeyi bir süreliğine de olsa uzaklaştırır kendisinden; aşkın nefes alamadığı tekrarlanan ayrılıklarda ve birleşmelerde kendini gösterir en çok da...

isadora duncan ile olan aşkı bol öksürme ve nefes tıkanıklığıyla dolu hastalıklı bir aşktır.