bugün

kişinin duygusunu tamamen kendi içinde yaşadığı, sadece onu ilgilendirdiğini düşündüğü için kullandığı söylemdir.

hayallerimizi bile kurmakta güçlük çektiğimiz bir dönemde, üstelik hayatımıza giren kadınlardan epey uzaklaşmış olmanın yarattığı sıkıcılıkla, yine benim kadar arıza olduğuna inandığım yakın arkadaşım barış ile kendimize birer kahve ısmarlama gereği hissetmiştik. sürekli kendimizi gerizekalılık ile suçlar, geleceğe, iş hayatına ve özel hayata ilişkin kuramadığımız hayaller için bahaneler üretirdik. yine buna benzer; benim terk edildiğim, onun ise sevdiği kadına başarılı bir şekilde açılamadığı ruh halinin getirdiği kasvetle konuşmaya başlamıştık. anlattıklarımdan sıkılmaya başladığımızı hissetmem ve ondaki son durumu merak etmemden ötürü neler olduğunu sorma gereği hissetmiştim;

- konuştun mu onunla?
+ evet, sevdiğimi söyledim.
- ne dedi peki?
+ konuşmadı.
- nasıl yani? cevaplamadı mı? ya da sen sormadın mı ne hissettiğini?
+ hayır, çünkü cevap vermesine fırsat vermedim.
- neden?
+ ona seni seviyorum ama bu seni ilgilendirmez dedim. öyle değil mi? sonuçta sevgim benim sevgim.
- doğru söylüyorsun, iyi demişsin.
+ bana 1 ay sonra ben de seni seviyordum ama söylememe fırsat bile vermedin dedi.
- iyi yapmışsın, sonuçta onu ilgilendiren bir şey yok.
+ aynen öyle. hem boşver, 35'ine kadar yalnız kalmaya devam edersek bir ev tutup birlikte yaşayacağız.
- bence bu işi boşlamayalım, bir ara ev bakmaya falan mı gitsek?
+ iyi fikir.