bugün

izlenilesi programdır. ata demirer ve hadise'nin düeti kaçırılmamalıdır.
her gün.
bir gün, bu gün, bir gün, bu gün...
hep hatırlanan, bin fersah uzaktandan da.
arada dipsiz bir uçurumun varlığıyla beraber özlenen, istenen ama gidilmeyen çünkü artık gidilemeyen, artık sahibi olunamayan karşı taraf; kendi kıyında yağmurun altında sırılsıklam izlenen. ama akan su değil gökten ki, üzerine yapışıp kalan sözler, haksızca atılan karşı taraftan.. bir elinde kalbin o ağır taşlarla parçalanmış olan ve artık yapıştırmayı yüreğinin kaldırmadığı; diğerinde ise kalbinden söküp çıkardığın pislik düşünceler, saçma sapan duygular, bilinmeyenlerle kaplı bir yığın... hangi taraftakinin haklı olduğuna bir türlü karar veremeyesin diye.
artık olmayan bir köprüyü düşünmek...
nasıl kuruldu, süslendi, kırıldı, tamir edildi, harikulade bir güzelliğe ulaştı ve sonra...
birden bu taraftan, kendi tarafından bir el tarafından sonsuzluğa bırakıldı.
acımasızca belki şu an, ama haksız da değildi. karşı taraftaki ise bunu hiç bilemedi.
ve karanlığa gömüldü orası, birkaç kez gördüğün inanılmaz şimşeklerin dışında, tarafında felaketlere yol açan..
ordaki ise hiç görmedi bu tarafı; o yüzden hayalinde muhteşem bir dünyada yaşayan iğrenç bir yaratıktın.
ne duygular ne düşünceler, ne gözyaşları, ne hayal kırıklıkları, kalbinkilere karışan... hiçbirini fark etmedi ki...
haksız da değildi hani, bu acımasızlık karşısında...
tam güneşini onarmış güzel bir dünyaya hazırlamıştı tarafını, güneş ki her iki tarafı aydınlatsın diye yoğurulan..
neyi bilebilirdi, sadece çok az hissedebildiği bir saklı başka dünya hakkında? hangi bulutların, duygu akıtan, dolaştığını semalarında, nasıl görebilirdi? nasıl duyabilirdi çiçeklerin feryatlarını? havadaki yoğun acıyı nerden tadabilirdi?
hiç!
asla!
hiç olmadı!
ama o da hak etti belki, o kadar haklı değil?...
ahh hepsi yine bir anı.
köprü yok ve işte, elveda demeden gitti, geride sadece hatırlara kazınan günler bıraktı.
bir gün, bu gün..
http://www.youtube.com/watch?v=ti8mk6JbwIg&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=vfUESEgSrac&feature=related
an itibari ile tv de izlenebilecek dise dokunur tek program.
enteresan sözcük öbeği.
sözleri muhteşem bir parça.Ah ah böyle aşklar varmı şimdilerde.aynı zamanda sevgili ne kadar uzakta olsa da herseye rahmen sevmeyi ve bir gün kavuşmak icin herseyi göze almayı anlatan hoş şarkı sözü.
hayatın baharında sevilen insanla birlikte olmak, aslında düşündürmektedir inceden. belki çok romantik bir tavrı anlatır bu şarkı, belki hayalperestçe bir aşkı... ama yaşanılasıdır, yaşadıkça yüzde oluşan anlamsız hüzne sığınmış bir sürü duygu eşliğinde ve gönlün en dip köşesinde barındırılan. böyle bir aşk herkesi nasip olmaz, bunu bilir bunu söylerim.

dinlenilesi şarkıdır, türk sanat müziğinde.
borç senedinin vadesine bir gün kala cüzdan makamında bir uyarı.
hani omzunuzdaki kulunc(halk tabırıyle) masaj yapıldıkca tatlı tatlı 'agrır' ya, hani bogazınızı yakarken kırmızı tuborgun asiti buz gibi bademcıklerınız tatlı tatlı ısyan eder ya, öyle sarkı ıste.
kartal tibet ve hülya koçyiğit'ten izlenir, zeki müren'den dinlenir ve ağlanır. bu mudur? budur!
insanın üzerinde, eskilerin o çaresiz sabırla beklemelerini ve bundan tatlı, yumuşak bir edayla, bir kırılganlıkla bahsetmelerini hatırlatır bize ki, dünyanın en güzel şarkılarından birisidir.
yaşgününü çağırıştıran gündür.
adı başlarda pek bir şey ifade etmese bile sözlerin ve müziğin etkisiyle gözlerden yaş süzülmesine engel olamadığınız parça. şimdiki (biraz mecburi biraz bireyselcilik sebebiyle) çıkara dayanan ilişkileri görünce insan bu şarkının yazanın bir türk olduğuna ve bu şarkının türkiye'de yazıldığına inanası gelmiyor.

nasıl bir sevdadır bu? nasıl bir sabırdır bu?
senede bir gün işte
bir ikincisi fazlası gelir insana, kaldıramaz bünye; peşinden geldiği yere gidesin gelir…
dile kolay son görüşmenizden bu yana bir sene geçmiştir; ama sanki o görüşme dün gibidir, az önce olmuş gibidir.
bir sene sonra ilk görüşün
elin ayağına dolanır, sarılmak öpmek, sıkıca sarılmak, bir nebze sevgiye boğmak istersin, utana utana. dayanamazsın, öpersin alnından, anamdan emdiğim süt gibi helalimsin misali arabesk bir anlam da yükleyerek; sarılmak mı, sanki sevgiye boğarsın.
elinden tutmak da istersin hani, ama tutamazsın. o kadar çok aman vardır ki bu buluşmada, amalarda boğulursun.
nasılsın, neler yaptın diye başlar her şey. havaalanında başına gelen kötü bir olay canını yakar önce, ağzından iki küfür çıkar yanlışlıkla, ama sözlerimi geri alamam ki dersin hiç de belli etmeden. ufak bir gülümseyiş o sözleri geri verir sana.
yurt dışında okuyordur, çok uzun süre kalmıyordur istanbulda. görüşmeniz de epey zordur.
senin için özel biridir, herkesten belki de her şeyden
ilk aşktır, hani o ilk okul sıralarında aşık olduğunuz
o da öyledir, ilk aşktır ilk okul sıralarında bulunan seneler sonra, dile kolay 11 sene sonra… ilk görüşmeniz geçen senedir birden tutulmuşunuzdur birbirinize yeniden, yıllar sonra ilk görüşte ikinci aşk..
long distance relationshiptir yaşayacağınız. yurt dışında okuyordur, ülkesine döner, her şey güzel gidecek dersiniz. ama yapamamışsınızdır işte, başkalarına da şans vermek adına ayrılmışsınızdır, sebep her ne kadar canınızı yaksa, mantıklı hiçbir açıklama barındırmasa da.
geriye iki şey kalmıştır o ilişkiden;
sevgi ve saygı
aşk tükenmiştir, doğrudur ama gözlerden anlamak çok kolaydır, sevgi tükenmemiştir, saygı tükenmemiştir.
bir yere gidilir, bir şeyler içilmeye başlanır. yolda başından geçen kötü olayları anlatır, canını iyice sıkmıştır hani kendi kendine. eğitimin zorluğundan başlayan, okuldan atılmasına kadar gelen olaylar bir bir anlatılır. gözlerinde yaşadıkları bir bir canlanır hani, üzülürsün. dert sahibi olsan da anlatmak istemezsin. neşeli şeylerden bahsetmeye çalışırsın, üzmemeye çalışırsın, ne de olsa; senede sadece bir gündür ve bugün de senin onu üzmeye hakkın yoktur, o hakkı kendinde bulamazsın. bir şekilde neşeli şeylerden bahsetmen gerekir. anlatmaya başlarsın hani yaşadığın en mutlu günleri o bir sene içindeki, abartmaman da lazımdır hani bensiz bu kadar mutlusun madem bana ihtiyacın yok ki demesin diye. güldüğünü gördükçe, gözlerinde o mutluluğu gördükçe daha çok mutlu olursun, daha bir anlatasın gelir, ona fırsat bırakmazsın konuşması için. zaman da kısıtlıdır hani, koca seneyi birkaç saate sıkıştırman farzdır. ya kelimeleri özenle seçeceksindir ya da hızına hız katıp konuşma hız limitlerini zorlayacaksındır. ikisini aynı anda yapmaya kalkarsın, yüzüne gözüne bulaşır kalır ondan sonra.
sonra ortam bir anda sessizleşir.
susmuşsunuzdur, az sonra söyleyecekleriniz zorlayacaktır sizi.
birileri oldu mu bu sene içinde sorusu, yanıtını vermekte zorlanacağınız soru.
zorlarsın kendini, kasarsın, zaman akıp gidiyor bari ben başlayayım der başlarsın anlatmaya.
yüzünde şaşkın ifadeler, arada gülücükler, iyi yanlarını söylemek de istemezsin hani, şu kadar eğlendik şunları yaptık diye, hep bitiş sebebini söylersin, başlangıçlarını söylemekten kaçınırsın. göz göze gelmekten korkar, kaçırır gözlerini senden. gözlerinin dolduğunu anlarsın, susarsın o an. devam etsene be oğlum der, geçiştirir o duygusallık anını. anlatır da susarsın. sıra ondadır
eee sen?
ben, der o da anlatmaya başlar, bu kez gözleri kaçıran sen olursun, senden sonrayla başlar her şey. o da geçirdiği güzel anları söylemekten kaçar, gözleri de kaçar hani. dinlersin öylece, bakamazsın o anlatırken yüzüne. bir yere odaklanır, kalırsın öylece. elinden ne gelir ki. anlatır, sonra biter söyleyecekler.
biz ne kadardır görüşmüyorduk, diye de ekler.
tam bir sene oldu, dersin. o kadar oldu mu ya, daha dün gibi der. canın daha bir yanar.
arada sırada tutulduğun öksürük nöbetleri şakalaşmaları da beraberinde getirir, sana ben baksaydım iki güne bir şeyciğin kalmazdı diye takılır. gülersin ama canın yanarak. yarın yeniden göremeyeceğin biri. için acır için için. ufak tefek gülümsemeler geçiştirilir.
ayrılık vakti gelir.
o birkaç gün içinde yurt dışına gidecektir yeniden.
ve sen istanbulda kalacaksındır.
gelecek sene aynı günlerde yeniden istanbul’da olacaktır.
durum her ne olursa olsun, iki el kanda dahi olsun görüşülecek biridir o.
belki de adına destanlar dahi yazabileceğin biri.
aranızdaki aşkın öldüğü, sevginin saygının her daim baki kaldığı biri.
uzun uzun vedalaşmalar daha çok can yakar, bilinir.
yanağına ufak bir öpücük, ardından sırtını sıvazlamak.
bir de küçücük görüşürüz sözü.
giderken böyle vedalaşmak mı olur sözünü de ekler.
ama geri adım atamazsın. geri dönüp bir kez daha öpmek, doyasıya sarılmak, imkansız olandır. beklentisine cevap verememek daha bir burkar seni, onu da burkar.
ayak seslerini kollarsın, onun da gittiğini anladığında, geri döner tek birkaç mısra mırıldanırsın,
gönlümde açmadan solan bir gülsün
her zaman gamlıyım her zaman üzgün
beklerim yolunu aylar boyunca,
yeter ki gel bana;
senede bir gün
yılbaşı, doğum günü, anneler günü, babalar günü, tanısma günü..
emin ve nazlı'nın aşk öyüsünü konu alan,1965 yapımı türk filmi. yapımcılığını ve yönetmenliğini Ertem Eğilmez'in üstlendiği filmin oyuncu kadrosu ise Kartal Tibet, Selda Alkor, Reha Yurdakul, Tugay Toksöz, Adnan Şenses, Hulusi Kentmen, Münir Özkul yer almaktadır. münir özkul filmde mahkumlardan birini oynamıştır.
şarkısı hepimizi az çok etkilemiştir. filminde ise kartal tibet ve hülya koçyiğit izleyenlerin kafasına kazınmıştır.

böyle aşıklar var mıdır dersiniz bir yerlerde?
filmiyle beraber şarkısı da müthiştir.
taş taşıma sahnesinde adnan şenses girer, münir özkul, kartal tibet eşlik eder şarkıya kırbaç şakırtıları içerisinde.

ve son sahnesinde hülya koçyiğit ile kartal tibet vardır.
dahasına gerek yoktur.
gözden 1-2 damla akar.
akıtır.
geçmiş günlerden esinti yaşatan bir tsm eseridir.

(bkz: a blast from the past)
http://www.youtube.com/watch?v=W6INlAr2ZaU
Sigara eşliğinde dinlenip, it gibi ağlatan eser..

Beklerim yolunu aylar boyunca
Yeter ki gel bana senede bir gün..
Insana omzundan sarılıp aşağı çeken bir eserdir.
trt müzik'te an itibariyle çalan şarkıdır. yeter ki gel bana, sene de bir gün...
zeki mürenin gece alkol alma isteği uyandıran şarkısı çok muhteşemdir.