bugün

"En büyük asker..." haykırışları ile göndermiştiniz beni
ellerimde kınalar vardı
Ellerinizde de ayyıldızlı bayraklar
Sitem etmiştiniz bayrağa;
"Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal
kahraman ırkıma bir gül. Bu ne şiddet bu celal?
olmaz sana dökülen kanlarımız sonra helal..."
Vatan borcu namus borcu, ödemek lazımdı...
Şafak karanlık, zamanın geri sayımı başlamamış iken
kahpece geldi ölüm. Kalleşçe geldiler,
daha önceden de defalarca geldikleri gibi
Siyasilerin yalanları, bürokratların talanları,
işini bilenlerin herzelerinden,
tecavüzlerden, kaçakçılıklardan,
vurgunlardan, sanatçıların operasyonlarından
yer kalmayan üç satırla geçiştirilen
şehadetimi okumadınız,
görmediniz gazete sayfasında.
Sabah şeker, akşam tatlı,
geceleri de kaymak olarak sunulan programlardan
sıra gelmedi kahpe pusuda kalleşçe katledilmemize
Cenazemde de yoktunuz ey milletim!
musalla taşından da göremedim sizleri
Eliniz de değmedi ay yıldızlı tabutuma!
Ne anma töreni düzenlediniz
ne de yıldönümleri.
Üzerinde idim şüheda fışkıran toprağın
Şüheda dolu bulutlarında
Sizleri görüyor
Sizleri dinliyor
Sizleri izliyordum.
Beni yollarken elinizde sallanan
ay yıldızlı al bayrak yerlerde sürünüyor, yakılıyordu.
Sizler de görüyordunuz
Dinimize, vatanımıza, milletimize dil uzatılıyor
Sizler de dinliyordunuz
Kutsal bellediğimiz her şeye saldırılıyor
Sizler de izliyordunuz.
Ben buradan
Siz oradan
Ben niye buradaydım?
Benim anam, babam, bacım, gardaşım, karım yasta idi?
Benim şehitliğim sizlerin birilerini gözetlemek için
televizyon ekranlarında röntgencilik yapmanız
vatan hainlerini "vatanperver" diyerek alkışlamanız
kendisine hakim olamayanları koltuklara taşımanız
17 aylık bebelerin ırzına geçilirken susmanız için miydi?
Ben kanımı kadınlarımızın korkudan çantalarına sıkı sıkı yapışsınlar
ırzlarına geçilsinler, sokaklarda üç paraya satılsınlar diye mi döktüm?
Ben canımı cinsiyetini inkar edenleri alkışlamanız
din adına, millet adına ve atatürkçülük adına
ahkam kesen bezirganların ardından gitmeniz
kanla yazılan tarihin her geçen gün daha da kirletmeniz
milletimizi at satıcılarına, sokaktaki fahişelerine benzetilmesine sessiz kalmanız
ihaleler peşinde koşmanız, vatanı peşkeş çekmeniz
aslınızı inkâr edip caddelere taşmanız
haksızlıklar karşısında suskun kalmanız namussuzlara methiyeler düzmeniz
vatanı, bayrağı, toprağı tezgâhlarda pazarlamanız
bacak araları uğruna arsaları, binaları, makamları peşkeş çekmeniz
Allah diyerek, millet diyerek, Atatürk diyerek, hak diyerek, hukuk diyerek
dinimi, milletimi, bağımsızlığımı, vatanımı yağmalamanız
yağmadan pay düşer beklentisiyle rezillikler sergilemeniz için mi verdim?
Ben anamı babamı oğulsuz, sizlerin
geceler boyu barlarda dolaşmanız,
kim kiminle, kim kime ne yapmış merakına gark olmanız
namus bellenenleri namussuzlara emanet etmeniz
riyakâr sözleriniz, samimiyetsiz gülüşleriniz,
kurnazca düşüncelerinizi sergilemeniz için mi bıraktım?
Ben karımı kocasız, çocuklarımı babasız, fuhuşun meslek,
hırsızlığın zenaat, kapkaççılığın sektör olması, vatan toprağının
haraç mezat satılması, yetimleriminin uyuşturucuya alıştırılması,
itilip kalkılması, bayrak demenin, millet demenin, "Türk" demenin
suç olarak görülmesi için mi koydum?
Bir avuç toprağı, bir dal yaprağı bile çok gördünüz bana.
Ne oğlumun saçını okşadınız, ne de sildiniz gözyaşını kızımın.
Resmimi öpen sevgiliminin de yanıbaşında değildiniz.
Ne anama güç verdiniz, ne de babama sarıldınız.
Nerde idiniz ey Türk milleti?
Bir ana vardı.
Yanıbaşımdaki cennetdaşımın anası.
Haykırmıştı hani
"Oğlumun kanını helal etmiyorum"
Alkışlarımız onun içindi.
Bulutlar üzerinden yeryüzüne süzülen.
Ve o anamızın feryadına karışan sessiz çığlıklarımızı da duymadı kulaklarınız;
"Biz de helal etmiyoruz kanlarımızı."
"Haram olsun. Layık olmayanlarınıza."