bugün

az önce kanal 1 anahaber bülteni'nde verilen haberdir.

biliyorum. bu tür şeyler çok yazıldı çizildi. aptallığımızdan, koyunluğumuzdan veya bunun gibi şeylerden bahsetmeyeceğim. ama haberde ilgimi çeken şuydu;

ekranın üst kısmında turuncu puntolarla ''bodrum alev alev'' gibi bir şeyler yazıyordu ve bodrum'dan yangın görüntüleri veriliyorken ekranın alt kısmında da aynı tip puntolarla ''seda sayan bikinyle yakalandı'' yazıyordu.

meali: ormanlarımız yanadursun, biz seda sayan'ın pörsümüş, selülitli kart, vücuduna odaklanalım. haydi hoooop...
bunu anlamıyorum işte iyi de bizim seda'nın görmediğimiz bir yeri kalmadı ki. değiştir deme şansımız olsa ve şu hallerini değiştir diyerek değiştirebilsek şu ülkemin.
(bkz: iğrenç) (bkz: +25 -44)*
acaba beni ne zaman bikini ile yakalayacaklar dedirten olaylar zincirlemesinin son halkasıdır..

insan bu haberleri okudğunda gülsün mü, ağlasın mı, yoksa böyle ..e böle .....k diyip sallamsın, oralı olmasın mı bilemiyorum. yani bütün dertlerimiz bitti hiç bir sorunumuz tasamız kalmadı da, yok bilmem kimin götünde selülit var aman bakın bilmem şunun götünde selülitten eser yok davalarının peşinde koşuyoruz. işin dramatik yani, aslı itibari ile bu kadar b.oktan olan bir konunun sanki dünyanın en önemli mevzusu gibi lanse edilmesi.

hayır insan uleyn madem bunları yayınlıyorlar demek ki izleniyor millet merak ediyor diyor. çok merak ediyorum üzerine dönen muhabbetleri.
özür dileyerek söylüyorum ancak burama kadar gelmesi dolayısıyla magazin basınımıza içten bir;

(bkz: çok da sikimdeydi)*
Olayın sosyolojik boyutu önemli olmakla beraber bu benim haddime düşmeyeceğinden ben sadece dikkatimi çeken birkaç hususu belirtmek istiyorum.
Nasıl ki Almanya da Adolf Hitler çatır çatır iktidara gelirken ona kimse müdehalede bulunmamış ise bu Televole denen kültürü ve onu temsil edenleri bu noktaya getiren nedir? Bence taa Televole nin yılışık muhabirlerinin; salak futbolculara sorduğu abuk sorulardan buralara gelecekleri belliydi. Tabii bunda eski magazin dergileri, magazin kültürü ve magazin kavramı ne kadar etkilidir o başka bir tartışmanın konusudur. Ama bu işin asıl ilginç yanı kronolojik bir sıralamayla bu noktaya gelinmiş olması. Ben kafamdan herhangi bir hesaplama yapmadan şu şekilde bir sıralama çıkarttım:

Televole ortaya çıkıyor ve salak futbolcuların üzerinden sağlanan reyting başları döndürüyor.
Bu salak futbolculardan bir iki demet seçiliyor ve normalin aksine çürükler üste koyularak bunlarla ilgili röportajlara daha bir sıklıkla başvuruluyor.
Bu futbolcuların en bi gereksizi burada dönen paranın büyüsüne kapılarak futbolu bırakıp yanına kattığı yılışık muhabirle beraber kendi programını yapıyor.
Maradona Türkiye ye geliyor ve o meşhur talihsiz sözü söyleyerek halkın gözünde Televole denen programı ve televole kültürü nü meşru hale getiriyor.
Televole yavaş yavaş futbol camiasından uzaklaşarak magazine doğru geçiş yapıyor. Ama adı artık bir marka halini aldığı için adından vazgeçmiyor.Tabii işte bu kırılma noktasında televole kültürü doğuyor.
O ana kadar farklı bir çizgide bulunan bazı magazin dergileri giderek yönlerini sansasyona çeviriyor.
Futbolcu eskisi Afrikalı kişi medyanın ve sözde sanatçıların yaşlı gözlerini arkasında bırakarak sınırdışı ediliyor. O zaman insanların aklına bir soru geliyor onsuz bir Türkiye nasıl düşünülebilir ki?
O zamana kadar bir ya da iki manken adı bilen yurdum insanına bu camia aleni empoze ediliyor ve en cılkı çıkmış camianın üzerindeki tozlar bir Televole üfürüğü ile temizleniyor.
Cılız eleştirileri ardında bırakan Televole yoluna dolu dizgin devam ediyor.
Magazin dergileri artık haftanın bir günü en cıvık haliyle her standart insanın evine giren Televole programına yenik düşerek gazetelerin pazar günü verdikleri bir ek halini alıyor.
Pazar günleri verilen magazin dergilerinde artık sosyetenin osu busu yerine daha bir tanınmış kişiler arzı endam ederek çıplak fotoğrafları ve çarpıcı açıklamaları! ile her eve girmeye başlıyorlar.
Televole furyası bir kanal değişikliği ile ikiye bölünüyor ve insanların kafasında "Acaba hangisi gerçek?" şeklinde bir soru oluşuyor. Türkiyenin gündemini oldukça meşgul eden bu soruya cevap bulma savaşına giren tek yumurta ikizlerinden biri sonunda diğerini öldürerek tahta oturuyor.
Televole yi takiben diğer magazin programları da yayına giriyor ve her kelime ve her görüntü arası bir şarkı, bir melodi kavramı iyiden iyiye kalıplaşıyor.
Televole nin yayınlandığı kanal bu pastanın büyüklüğünü görerek aynı tarzda bir program daha yayına sokarak 2 gün üstüste insanları magazin bombardımanına tutuyor ve magazin alanında tekel haline geliyor.
Evet bu şekilde bir gelişim gözlerimin önünden geçti benim. Bu gelişimin içinde nice yıldızlar büyüttük ellerimizle. Nicelerini de tarihin tozlu sayfalarına gömdük. Eteğini sıyırarak şarkı söyleyenin daha sonra her Perşembe gecesi Kur'an okuduğunu öğrendik. Eski resimlerine mastürbasyon yaptığımız insanların daha sonra "Bacınız geldi" sloganlarıyla ekranda göründüğünü görünce mastürbasyon yapmayı bırakıp utandık eski günlerden. Hayatında bir defile izlememiş ev hanımı Fatma Teyzemizin mankenlerin içini dışını bildiğini görünce onun bilgi seviyesine karşı gözlerimiz yaşararak elini sıkmak istedik. Daha neler neler istedik, düşündük, yaptık kimbilir. Bu gidişle daha neler neler görücez kimbilir. Çözüm ise çok uzaklarda. Hiçbir olay için biraraya gelememiş insanlar bu tarz programlara karşı mı biraraya gelecekler? En aklı selim çözüm nedir diye sorarsanız tek bir cevap vardır: izlemeyin. Bu cevap içinize sinmedi ise bu konuda bir girişimde bulunun bakalım arkanızda kaç kişiyi bulucaksınız.
güncel Önemli Başlıklar