bugün

tek derdi hollanda'ya gidip red light diye anlatılan mekanda kucağında dansçı oynatmak olan tekstilci abinin hayallerinin nasıl suya düştüğünü anlatırken kullandığı cümle. arada bana sorup duruyordu nasıl gidilir bu hollanda'ya vize isterler değil mi, sen gittin mi hiç? diye. yok dedim. vize lazım tabi. ben başka yerlere de gitmek istiyorum dedi o zaman schengen vizesi alırsın dedim. ne yapacaksın diye de ekledim. red light a gideceğim ölmeden dedi. yahu abi sen evli adamsın ne işin olur dedim, lan sana ne diye tersledi. pasaport ve vize için gerekli evrakları beraber tamamladık sayılır. ne zaman o kıyafet dükkanının önünden geçsem heyecanla yanıma koşup "inşallah verirler lan vize, bak o zaman neler yapıyorum" diye heyecanla yanıma koşuyordu. karısını ikna etmesine çok az kalmış, iş için demiş. kumaş lazım hem müşteri de bağlarım demiş ama yenge yememiş.

dün gördüm boynu bükük oturuyordu kasada.

- aldın mı abi schengen vizesini var mı haber?
- schengen den vize çıktı ama yengenden çıkmadı, a*ına koyayım ben böyle hayatın, dedi.

gülsem adama yazık gülmesem gönül razı değil. dükkandan çıkar çıkmaz bastım kahkayı. amma velakin orjinal adammış.
dışarıda da astığı astık, kestiği kestik bir görüntü sergilerler böyleleri.

bir mesai arkadaşımız vardı eşi hakkında akşam gidince emirler, yok efendim ayaklarımı bile yıkatırımlar, asarım keserimlerle dolu kadın hakkında demediği kazaklık kalmazdı güya. ve karısı bir gün ofise geldi dedi ki;

bu gün yemek yapma sırası sende!
kadınların tüm bürokrasilerden daha sert ve etkili olduğuna örnek teşkil eden isyan cümlesi.
önce yengen vizesine başvurması gereken adamın pişmanlığıdır. *