bugün

Bildiğiniz üzere geçen günlerde Erzincan Üni' de çalışan bir akademik personelin "Doktora Tezi" ülkenin gündemine oturdu. Geçmiş sabıkalarda bu olayla birleşince ister istemez aklımızda "Türkiye' de Bilimsel Çalışmalar Nereye Gidiyor?" sorusu oluşmaya başladı.

Şimdi şunu mutlaka söyleyen çıkacaktır: "istisnalar Kaideyi Bozmaz!" Artık olaylar istisna olmaktan çıkmaya başladıysa bozar efendim.

Kısaca belli başlı olayları hatırlayalım; Erzincan olayı zaten taze ve sıcak olduğu için herkesin malumu, bir başka olay da Karaman Üniversitesi bünyesinde yaşanmıştı. "Şeytanla Mücadele Edecek insan Eğitimi" diye uydurma bir konu doktora tezi olarak kabul edilmiş ve bu tezi yapanı Yrd. Doç. kadrosuna almak için kişiye özel ilan açılmıştı. Daha sonra ilan iptal edildi ama bu şahsın tezi ile ilgili herhangi bir iptal vs. olayı gerçekleşmedi. Yani tez hala geçerli. Bir başka gündeme gelen olay ise Sözde bilim olan ve hurafeden ibaret bir yapıya sahip "Astroloji" bilim yuvası üniversitelerde kendine yüksek lisans tezi olarak yer bulmuştur. "Astrolojik Kişilik ve Örgütsel Bağlılık ilişkisi" ismi ile çıkarılan tezde savunulan "Astroloji" Kelimesinin herhangi bir bilimsel geçerliliği olmadığından, bir bilim yuvasında tez olarak kendine yer bulması kabul edilemez bir durumdur.

Bilmediğimiz daha neler vardır kim bilir. Gün geçtikçe var olan absürdlükler ortaya çıkarken, Türkiye' de "Bilim" kavramının da içi boşalıyor. Yani bahsettiğim gibi "istisnalar Kaideyi Bozuyor Efendiler!"

Bu olayların temelinde yatan esas olgu "Yetersizlik". Belli bir konuma gelenler kendilerinde var olan yetersizliği bir gurur meselesine dönüştürdükleri için, bunu karşı tarafı suçlayarak örtbas etmeyi kendilerine hak görüyorlar. Oysa ki beraber gelişme ve hayat boyu öğrenme gibi kavramları hayatlarının merkezine yerleştirmiş olsalar ülkeyi çok daha güzel bir geleceğin bekleyeceği kuşku götürmez bir gerçektir. Ama ne gerek var her ayın 15' inde Devlet Baba Maaş yatırıyor değil mi?

Sizi çok uzağa götürmeyeceğim, kendi yaşadığım bir olayı anlatacağım: "Bir Prof. Dr' un yanına gittim, dedim şöyle Yapay zeka, böyle asteroid madenciliği vs." verilen cevap şuydu "Bırak şimdi onları bunlar boş işler!"...

Aslında boş işler olduğundan öyle söylemiyor! Adam bilmiyor kardeşim! Adam hayatında duymamış bunları! Bu sefer sen çıkıntı oluyorsun.

Alttan gelenlerde de sıkıntı var. Biz çocukları eğitirken "Hayal Kurma" dan da mahrum bırakıyoruz! Bırakmıyoruz çocuklar "Ayakları Yere Basmayan Hayaller Kursun". Bırakın çocuk hayal dünyasında farklı şeyler keşfetsin. Keşfetsin ki sorgulasın. Sorgulasın ki "Merak" Dürtüsü hiç ölmesin. Tony Buzan “Aklın Gücü” isimli kitabında: “Beyninizce yaratılması mümkün olan fikirlerin sayısı, bilinen evrendeki atomların sayısından daha büyüktür.” der mesela.

“Çocuklara soruyorlar;
-Neden hayallerinizi anlatmıyorsunuz?
Çocukların cevabı;
-Dalga geçiyorlar hocam! ”

Aslında her şeyi özetlemiyor mu bu durum? Biz daha çocuk yaşlarda, yaratıcılıkla, fikirlerle, hayallerle dalga geçmeye başlıyoruz. Öğrenilmiş çaresizliğimizi bir türlü yenemiyoruz.

En basit olayı size anlatayım, Üniversite 3. Sınıfta okuyor iken NASA J.F.K Üssü’ nden Summer Trainee (Yaz Stajı) için davet aldım, o dönem gidebilme fırsatım olmadı. Bu davet gelen kadar en yakın çevremde bile ya güldüler, ya dalga geçtiler. Geçen sene de "Astronot- Yükleme Uzmanı" başvurum reddedildi.

Bilindiği üzere, insan sürekli deneyimleyen ve kendini geliştirmeye yatkın olan bir varlıktır fakat her insan maalesef bu mucize özellikten faydalanamaz ve hayatın belli noktalarını kaçırarak bu dünyadan göçer gider.

Günümüzde var olan "Yeni bir şey öğrenmek başımıza bela açmaktır" anlayışından kurtulmak lazım.

Kişisel farkındalığı da arttırmak lazım. Son olarak şundan bahsederek yazımı bitireyim. Türkiye' de var olması gereken "insan Profili" ni hayal edelim birlikte!

Hep eleştirdiğimiz "Ezberci Sistem" içerisinde geliştik ama bu sistemin bizi hayata hazırlamadığını gördük. Belli bilgileri alamadığımızı, bunun için okumamız ve araştırmamız gerektiğini öğrendik. işin en güzel tarafı, bu yolla kendi kendimize öğrenmeyi öğrendik. Belli iş süreçlerine olduğundan farklı bakmaktayız, farklı iyileştirme yöntemlerini düşünüp, uygun olanı uygulamaya geçirme niyetindeyiz. Bilginin bir derya olduğunu ve her zaman öğrenilecek bir şeylerin olduğunun farkındayız, bu yüzden “Ömür Boyu Öğrenci Kalmayı” tercih edenlerdeniz. Beynimiz sürekli aktif, sürekli söyleyecek bir sözümüz ve fikrimiz var. Boşa eleştiriyi değil, yapıcı eleştiriyi savunanlardanız. Haklı olmadığımız zamanları iyi biliyoruz “EGO” ile değil “Mantık ve Akıl” çerçevesinde ikili ilişkilerimizi yönetiyoruz. Bizler, anlamanın başka şey, meraklı olmak, açık olmanın farklı şey olduğunun bilincindeyiz ve merakımızı hiç bir zaman öldürmüyoruz. Sadece kendi alanımızda değil farklı ilgi alanlarında da kendimizi geliştirmek bizim için mutluluk verici bir şey.