bugün

önce aşık olmayı gerektirir. Sonra da aşık olduğumuz kişiyi kaderimiz zannetmemizi...
görsel
Tahminimce tanrılar ve hükümdarlık çağlarından arta kalan, genlerimize yerleşen lanet bir durum.

Saplantıdan kasıt sırf aşk değil. Her konuda böyle. Bilincime takılıp kalıyor her şey. Bir şeyler istediğim gibi olmalı, istediğim gibi gitmeli. istediğimi elde etmeliyim. Yoksa acayip öfkeleniyorum. Pasif agresif bir kişilik olduğumdan öfkemi etrafımdakilere saldırarak dindiremiyorum. Öfkemi hiç dindiremiyorum, susup kalıyorum.
Kuşkusuz psikoloji disiplini açısından nedir bilmiyorum ama aşırı ve yeter nedensiz yönelimden ileri geliyor bana kalırsa. Çünkü saplantılı kişiler her şeye saplantılı olmuyor. Saplantı yapılacak düzeyde ciddi şeyleri es geçip aslında o kadar umursanmaması gereken şeylere takılıp kalıyor. Buradaki ayrım ve -belki- neden, saplantılı olunacak şeyden -yönelim nesnesinden ziyade doğrudan yönelen kişinin o an, o bağlamda, o psikolojik durumuyla ilgili. Yani saplantılı olunan şeyin değeri, ciddiyeti yahut nedeni sonucuyla ilgisi yok, tamamen saplantı yaratma eğilimi ve onun o şeye denk gelmesi. Mutlulukların bile üzerini örtüp küçük kötü karşılaşmalara aşırı odaklanmaya neden oluyor.
artık eskisi kadar olmadığım durumdur. hayatta saplantılı olmamak lazım.
--spoiler--
sal kafayı babacım sen herşeyi kontrol edebilecek kudrette değilsin.

--spoiler--
saplantılı olmak tam olarak bu değil. bir düşünceyi kafadan çıkaramamak, sürekli o düşünceyi düşünmek. bilgi öğrenerek saplantıdan kurtulabiliyoruz.
eskiden bende öyleydim. bir kıza kafayı taktığımda benim olana kadar uğraşırdım. ama sonradan geride bıraktım bu özelliği.