bugün

sormanın kimsenin haddine düşmediği sorulardır ve genellikle özel hayatı ilgilendirir.
insanı sinir eden sorulardır, cevap vermek istemezsin ama bitmez bi enerji ile kişinin üstüne giderler.

temsil misal,
* topluca olan birine kaç kilosun demek,
* üniversiteyi kazanamadığı için kahrolan bir kişiye "kaç puan aldın ki?" (tamam bu biraz ilgi gösterme olabilir ama üsteleyince kötü oluyo be abi )
* kısa boylu birine boyun kaç demek.
(bkz: anketim anket olsun mu)
(bkz: uludağ sözlük anketör alımları başlamıştır)
(bkz: bir kizin bakire oldugunu anlama yontemleri)
- abi yengeyle yiyişiyonuz mu?*
+ sanane ulan sanane çaat*
küpe takan erkeğe sorulan bütün soruların cevabı..
*kız düşüyor mu?
*ipnemisin?
*erkek adam küpe takar mı?
*hangi kulağı deldirince ipne olunuyo?
+sanane ulan sananee!!
polis toplumu olmanın yan etkilerinden biri olan jurnalcilik ve yalakalığın kol gezdiği dönemlerde ota boka soru sorup hayatınızın orta yerine çomak sokmaya çalışan gereksiz kişiliklerle girilen diyaloglarda çokça kullanılmıştır sanane figürü.
kullanan kişinin zekası ile paralel etki yaratır da cevaba muhatap olanın zekası anlamaya yeterli olmaz bazen. zaten zekasında sorun olmasa, böyle bir cevaba mahal verecek sorular sormaz haddini bilirdi.

uzaktan hoş durmasa da bazen elzemdir sanane demek. ne işin var hayatımın en mahrem yerlerinde, ne işin var bana özel olan özelimde, ne işin var seni ilgilendirmeyen dehlizlerde?

kuytu köşeler benim özgür olabildiğim sürece, siz var kölelik yapın sonsuzluğun penceresinde...