bugün

böyle ağlatırlar adamı.
hasret ruzgarlari cok erken esti
savrulduk sevgilim dort bir yana
zamansiz dokulen yapraklar gibi
ayrildik sevgilim doymadim sana

nasil baslamisti bak nasil gitti
en guzel duygular silindi gitti
nasil da sevmistim bilirsin seni
ayrildik sevgilim doymadim sana

(bkz: muslum babayla paylaşılacak dertler)
yine morellerin sikilip atıldığı dakikalardayız.
kaybetmek, veda etmek.. belki de dunyanin en igrenc duygulari. ayri kaldiginiz her dakikada onsuz kalmaktan korkmak, her saniye bir daha goremeyeceginizi ellerini tutamayacaginizi bi daha sarilamayacaginizi kokusunu icinize cekemeyeceginizi dusunmek. simdi dusunuyorum da bu kadar dibimde olan, ruhunu bedenimde hissedebildigim bi adami yanimdayken bu kadar ozluyorsam ben, gozlerine bakarken bile kaybetmekten korkuyorsam bu kadar, ikinci arayisima cevap vermediginde kesin bisey oldu hic boyle yapmazdi diyebiliyorsam her seferinde, bu durumla karsilastigim anda yasayamazdim. hayatima son vermeyi falan gectim, kesinlikle nefes alamaz bogulurdum.
okudugumdan beri hickira hickira agliyorum. korkularim daha da artmis durumda. paranoyak olmak uzereyim. ya yarin ben de onsuz kalirsam? ya yarin giderse?
ani iyi degerlendirmeliyim. birlikte yasadigimiz her saniyenin kiymetini bilmeliyim. ama nasil olacak ki? ne gelir elimden? napabilirim ben, doyamam ki ona.
keske gitmeler hic olmasa. keske en sevdiklerimiz hic gitmese. hele benim gibi yanindaki herkese bu kadar psikopatca onem veren ben, nefret ederim gitmelerden. aglama krizlerine girerim. gitmeyin yahu bi yere. bilinmez biliyorum ama kiymetini bilin her saniyenin. soylemedikleriniz varsa, kuslukleriniz darginliklariniz. veya onla yapmayi planladiginiz herhangi bir sey.. yapin gitsin. aldirmayin. kaybedecek neyimiz var ki?
Sevmelerini sevdiğim.

Kaç zamandır yazmalardayım sana.

Kaç zamandır elim gitmiyor adının süslediği, sen kokan satırlara.

Halbuki bilirsin ne çok severim yazmayı.

içimin gülen yüzü, sebeb-i hayatım, serv-i revanım...

Bıraktığın gibi değil hiçbir şey.

Terli terli su içiyorum artık mesela, ıslak taşlara oturuyorum. Hani söylerdin ya sen hep bana, yine de şemsiyemi almıyorum yanıma.

sırılsıklam üşüyorum.

Ve ölümüm senin elinden olacak görüyorum.

Kalbim şimdi eski zaman kadınlarının naif aşk mektupları misali. Kırılgan, yorgun...

Zamana ayak uyduramamış hislerim.

Varlığını her unutuşumda, biri gelip özletmiş seni bana.

Sebeb-i bahanem, yazacak, konuşacak, anlatacak çok şey var. ama aşık-ı mehcur bedenimin mecali yok tüm bunlara.

Sana söyleyeceğim odur ki, nereye gidersen git ama beni güzel hatırla...