bugün

bütün kötülüklerin sadece kendi başına geldiğini hissettiren histir.
Yazı yazarken deja vu yaşadım zaten.
Aynı soru geçiyordu kafamdan.
yani o yazıya bakarken Bi anda oldu saniyelik.
beyin lobları arası saniyelik farktan olabilir teorisi gerçek olabilir ciddi söylüyorum.
her şey herkese oluyor merak etmeyin, içiniz rahat olsun...
Az olanın çekiciliği çok olanın iticiliği durumu.
Abartı duygu durum bozukluğu...
plan yapılırken arkadaşlara tamam geliyorum demek, akşam olunca ise öff ne gideceğim amk demek.
gece yatmadan önce düşülen konunun, planlanan bir şeyin sabah kalkınca önemsizleşmesi.
onu bilmem ama cengiz aymatov'un deve gözünü okurken trenin bacasındaki dumanın kokusunun gelmesi sadece bana olmuyordur.
ne kadar farklı olduklarını ispat etmek isteyen sıradan insanların saçmasapan tanımlarla sürekli dile getirdiği bir his.
gece yatmadan önce moral bozuk yatınca, uykuda bunu unutup sabah ilk uyanınca " ya şu olay vardı değil mi diyerek kötü bir şekilde anımsayarak moralin tekrar bozulması.
teknolojik telefon konularında " şunu yapamadım evladım ben hiç anlamıyorum şunlardan şunu bir yapı ver hadi kurban olsun" teyze, anne, büyüklerimiz rica edince çok büyük sevap işlemiş gibi mutlu olmak. biraz da gülmek hallerine.
nisanın sonu ve mayıs aylarında gündüz özellikle bu saatte pencereyi açınca dışarıdan temiz hava kokusu, sanki bir neşe veren ne çok sıcak ne çok serin tarzında bir koku geliyor ya onun adı ne ise işte o müthiş bir enerji yayacak gibi gelmiyor mu. 23 nisan ve 19 mayıs gündüz gösterilerinde özellikle daha da belirgin oluyor.
insanların dışa gösterdikleri ile içlerinde yaşadıklarının çelişkisi dolayısı ile, içeride sorun yaşayan bir tek ben miyim düşünceleridir.

yani bu sosyal medyada paylaşılan mutlu ve iğrenç insanlar hayatı yaşıyor ulan diye düşünürken kendi profilime bakıp ne kadar mutlu ve iğrenç göründüğümü fark etmek mesela. *
vay arkadas hicbiri bana olmuyor ne siradan basit bir insanim.

burnumu silerken hih yaparken sol karin boslugumda hava kacagi oluyor.
heralde karin zarim yirtik.
Kendimi bildim bileli Elektrik süpürgesiyle evi temizlerken biri bana sesleniyormuş gibi hissedip durdurup evdekilere soruyorum. Sanki adımı duyuyorum tövbe tövbe.
kutusundan ilaç çıkartacak iken prospektüsün kapattğı tarafı açmak her seferinde bu başıma geliyor.
Toplu taşıma da telefonla oynarken, acaba karşıda ki kişi fotoğrafınımı çekiyorum diye anlarsa.
ayakkabı bağcıklarını dengesiz bağlamak, birini diğerinden daha sıkı bağlıyor olmam.

Sonra diğer ayakkabımın bağcığını da sıkı bağlamam, fakat son bağladığımın daha sıkı olduğunu fark etmek.
Otururken yer sallanıyor gibi, avize sallanmamakta. Üst üste olan depremlerin etkisi, sanki. Bunlarla bitsin, temennimdir.
sen yine iyimişsin ben iki ay önce çıktığım izni unutamadım iki ay önce şurada şunu yapıyordum diye geziyorum halen.

bir histir.
Geçmişte zaman geçirdiğin yere gidince oluyor. Bir zamanlar bekar evi olarak yaşadığın bir evin önünden geçerken uzun uzun eve bakmak.
çok güzel geçen bir günün 24 saat sonrasında dün bunu yapıyordum, dün bu saatte şuradaydık diye güzel geçtiği için duygulanmak.
metroda, otobüste, metrobüste vs yaşlı büyüklere yer verirken, bir an için ya " ben o kadar yaşlı mıyım sen otur" diyecekler gibi gelmesi hissi. genelde teşekkür ederim yavrum, evladım diyorlar ama yine de bir stres oluyor insan. ama mutlu da oluyor, yani gösteriş değil ama kısa günün kàrı olarak iyilik hissi geliyor.
sabahları bazen müge anlı'nın programına denk geliyorum. hatta sıklıkla diyeyim. işte 2-3 senedir falan denk geldiklerim de, konuların, konukların, konuşanların farklı olmasına rağmen, sanki her zaman aynı şeyleri,aynı konuları işliyormuşlar gibi gelmesi. eleştiri anlamında değil ama öyle geliyor nedense.
şimdilerde artık pek gazete görmüyorum ama, gazete sayfasını, katlanmış gazete sayfalarının ya da gazetenin baş sayfasını elimle tırnağımla kazıyor gibi hissederken içimin bir hoş olması. hani bir de eğer kuşe kağıdına basılı değilse, iyice kuru oluyor ya, hele de yaz ayında. elini suya batırma hissiyatı geliyor her an.