bugün

Her zamanki gibi bilgisayar başında gecenin sonuna kadar oturup beş gibi, yumuşak yatağında, yorganına sarılarak yatmış olan yazar sabah kıçını kaşındıran samanların etkisiyle uyanır. Önce elini kıçına atar ve samanları hisseder. Hemen sonra panikle gözlerini açar ve dehşet içinde etrafa bakar. Burası ahşap, döküntü bir ahırdır ve yazar samanlar üzerinde uyanmıştır. O her ne kadar öğlene kadar uyuduğunu zannetsede saat aslında sabah dokuz civarıdır. ayağa kalkar ve etrafa bakar. ahırda birkaç koyun ve iki at vardır. yazar üzerindeki metallica t-shirt ve kot pantalonuyla içeride bir kaç adım atar. Ahır kapısı açıktır ve etraftan günlük hayatını yaşayan insan sesleri gelmektedir. tarih yazarın anlayacağı şekilde Ağustos 1512 dir. Acaba yazarımız neler yapacaktır? *
fanatik bir ulusalcının 'akape iktidarıyla zaten 500 yıl öncesine gitmedik mi' demesini beklediğim fantastik kurgu.
(bkz: aen çok yannış gelmişsin kardeş)
ülkede şeriatın, saltanatın ve hilafetin ilan edildiği bir sabaha uyanmış olmaktır.
2. bayezid’in ölümü 26 mayıs 1512
osmanlıda bir tımar sahibinin arsasında çalışmak zorunda kalacağını tahmin ettiğim yazarımızın başından geçenler.
- şu an paralel evrende 5' dakika geçti.
kanuni sultan süleyman gibi muhteşem bir kişiliğin zamanında olmuş olacaktık. ayrıca sahip olduğumuz toprakların şu şekilde olduğunu görecektik;

''Ben ki,

Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadir Vilayeti'nin ve Diyarbakır'ın ve Kürdistan ve Azerbaycan'ın Acem'in ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân'ım.

Sen ki,

Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)'sun.

Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip, memleketinizin düşman istilâsına uğradığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istida etmişsiniz (istemişsiniz). Her ne ki demiş iseniz benim yüksek katıma arz olunup, teferruatıyla öğrendim.

Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup, hatırınızı incitmeyiniz. Bizim ulu ecdadımız, daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Biz dahi onların yolundan yürüyüp, her zaman memleketler ve kuvvetli kaleler fetheyleyip gece, gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Allah hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve iradatı neye müteallik olmuş ise vücuda gele. (Allah hayırlar versin ve iradesi neyse o olsun.) Bunun dışındaki vaziyet ve haberleri adamınızdan sorup öğrenesiniz. Böyle bilesiniz.'' *

neyken ne olmuşuz.
550 yapsak şunu da istanbul'un fethine er olarak katılsak*
(bkz: lost çok bozdu)