bugün

fantastiğe kaçan, ama bolca eleştiri ve mesaj gönderme içeren ahmet Hamdi tanpınar belki de en iyi kitabı. okuyun.
ahmet hamdi tanpınar 'ın en güzel eseridir kanımca. türk edebiyatının unutulmazları arasındadır.

--spoiler--
saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır.
--spoiler--
Şarkısı da vardır. Güzeldir, seni bir saat ileri almışlar beni bir saat geri bu zamanlar yoksa bize düşman mı...
kitabı okurken hafif bir fight club tadı alıyor insan. bunun üstüne araştırma yaparken kitaptan çıkartılmış bir mektubu buldum ve bütün kitap bir anda bambaşka bir hal aldı gözümde.

--spoiler--
https://muratgulsoy.wordp...lama-enstitusunun-devami/

bu mektuptan anlaşıldığı üzere hayri karakteri karısı emine'den boşanmış ve ardından da onu kaybetmiştir. bundan sonra da kitapta da gördüğümüz akıl hastanesi sahneleri yaşanmıştır fakat bir farkla hayri hastaneden hiç çıkamamıştır.
--spoiler--
Kitapta en çok merak ettiğim spirütealizm.
güzel kitaptır. herkese tavsiye edilir.
Çoktandır fırsat bulduğum fakat okumak istemediğim kitaptır. Okumak istemiyorum ama fırsat ayağına geliyor. Elektrikler kesiliyor, hakkında bi yazı okuyorsun, ev arkadaşın kitaplarını sevgilisine götürüyor ama bir tek onu almıyor falan. Zorla okutturacaksınız bana. 6 aydır rafta. Tozunu alırken kafama bile düştü.
"Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. (...)
Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.
Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimizden alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, "Buyurunuz efendim, bendeniz artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!" diye hediye mi ederiz?(...)
Nihayet, şu kanaata vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur.
ahmet hamdi tanpınar'ın 1961 yılında yayınlanmıs romanı. romanın konusuna genel hatlarıyla bakıldıgında; doğu kültürü ile batı kültürü arasında kalmış türk insanının gitgellerini ve bocalamalarını anlatır. romanın kahramanları; saat ustası nuri efendi, mübarek adında ingiliz yapımı bir saat ve halit ayarcıdır. romanda öne cıkan en önemli durum ise; insanların popüler olmak istemeleri, maddiyatçılık ve insanların bir anda çok farklı yüzlere bürünmeleridir.
okumayanlara not; kitabin dili cok agir, arapca ve farsca kelimeler cok fazla kullanilmis.
Onu okumak ciddi sabır ister. Bakmayın isminin güzel geldiğine. Dili ağırdır. Ama şiddetle önerilir o ayrı.
Sirada o var 25 lira verdim birde ulkede neden kitap. Okunmuyo derler.
Eğer anlarsaniz o kadar samimi, içten, huzurlu ve içten bir roman ki!
insanın kendine yabancılışmasını,bilginin cahillik karşısında yarattığı mutsuzluğu, tek tiplemesi ve robotlaşmanın insanları insanlıktan çıkardığını mizahi bölümlerle anlatan güzel edebiyat eseri.
"insan birisini bu kadar severse nasıl darılır?" diyordu.
Hiç darılabilir mi? Muhakkak yorulmuştur..''
Türk edebiyatının kuşkusuz en güçlü ve etkileyici isimlerinden Ahmet hamdi Tanpınar'ın aynı etkiye sahip harikulade eseri. Öylesine yazılmamış ve bu yüzden öylesine okunmaması gereken eser.
türkçesinin naifliği, ince göndermeleri, sistem eleştirileri ve sık sık gülümseten enteresan mizahıyla rafınızda ve hafızanızda bulunması gereken zekice yazılmış bir klasik.
insan kendi anılarını bile bu kadar kurgulayıp ayrıntı veremezken tanpınar güzel kurgulamış her şeyi.

--spoiler--
Abdüsselam bey, içinde hiçbir çocuğun doğmadığı, büyümediği bu odaya "çocukların odası" adını vermiş ve garibi şu ki bu ad tutmuştu da. Belki de bu adın sihri yüzünden bu odaya garip bir hava sinmişti. Yavaş yavaş herkes evin kaybolmuş hayatının orada toplandığına inanmıştı. Orası birikmiş ayrılıkların, üst üste yığılmış ölümlerin, hatıra ve unutulmaların odasıydı. Yaşayanlar bile orada kendi çocuklarının, ilk gençliklerinin ölümünü seyrediyorlardı. Büyük odanın ortasında daha ziyade karaya vurmuş gemi, bir yığın eşya hep onları hatırlatırdı. Hülasa bu oda Abdüsselam Bey'in kalbi gibi bir şeydi. Bu iyi ruhlu adamın yanında bizi o kadar huzursuz kılan şeyin ne olduğunu ancak bu odaya bir kere olsun girenler anlayabilirdi. Çünkü bu üst üstelik, yarattığı zaman dışılıkta, eşyanın kayıtsızlığını yok etmişti. Onun içindir ki anahtarı daima kapının üzerinde durduğu halde hiç kimse içeriye girmezdi.
--spoiler--
"Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: insanoğlu insanoğlunun cehennemidir." diye bir cümlesi vardır bu kitabın.

doğrudur, başkaları sizin için o denli önemli oluyor ki kendi benliğinizi başkalarından bağımsız şekilde tanımlama şansınız ortadan kalkıyor; işte insanın doğası bu:

kendini başkasının gözünden değerlendirmeye mahkum olmak- hele de bu denli her şeyin görünüş üzerine yoğunlaştığı bu yüzyılda-

insan ne kadar kendinden emin olursa olsun kendini bu şekilde değerlendiriyor; varoluşçu felsefe de görecelilik kavramı var mıydı, olsa buraya cuk otururdu ha.

tanpınar kitapta bu durumu mu anlatıyordu kafam o kadar bulanık ki onu bile hatırlamıyorum.
herkesin övdüğü ama benim bir türlü sevemediğim kitap. ne anlattığı belli değil sıkıcı ve bunaltıcı bir havası var. sürekli saçma sapan 3 kişinin arasında geçiyor, şu şöyle iyiydi bu iyiydi deyip duruyor.
2015 lys edebiyatinda roman ozeti olarak sorularda cikmistir.
en güzel türkçe romanlar içinde mutlak yeri olan; kurgusu, usta dili ve absürdlüğü içindeki sistem eleştirisiyle şaheser tanımını dolu dolu hakeden ahmet hamdi tanpınar romanı.
--spoiler--

Hayri irdal adlı saftirik bir başkarakterimiz var, sonradan Halit ayarcı adında hayat dolu bir adam giriyor işin içine. Adamda kötü bir özellik yok gibi. Bu ikili arasında biçimsel açıdan oblomov-ştoltz'u andıran bir çatışma var. Edebiyatımızda da Fahim Bey ve biz buna benzerdir, şu farkla ki o romanda anlatıcı başkaraktere gömer, burada bu görev halit'e yüklenmiş. Çatışmanın içeriğine gelirsek, hayri mızmız, günümüzde işe yaramayan kurallara sıkı sıkıya bağlı, kendine inanmayan bir adam. Yalan söylemeyi, eğilip bükülmeyi, kılıf uydurmayı, yalandan gülümsemeyi, he deyip geçmeyi becerebilmek bir kenara, denemez bile. Halit'in deyimiyle çağına tepeden bakar, önemli olan ürünün niteliksel değeri değil, satıp satmayacağıdır ama Hayri bunu kabullenmemekte ısrarcıdır. Kitaba adını veren kurumdaki faaliyetler boyunca halit, hayri'nin zihniyetini değiştirmeye çalışır.

bunun dışında Halit'in neden bu kadar basit ve anlaşılır bir sebepten dolayı kurumu terk ettiğini, bununla verilmek istenen düşüncenin ne olduğunu anlayabilmiş değilim, bilen varsa aydınlatsın. Halit'in kendini aşktan uzak tutması da saçma geldi biraz.

--spoiler--

Romanı başkarakterler üzerinden özetlemiş olsam da romanda ilginç insan tipleri ve tahmin edilmesi zor bir kurgu/olay örgüsü var, tam da bu yüzden sürükleyici bir roman bence. Yaratıcılık üst düzey.
Okumayı planladığım listemin 2. Kitabıdır. En çok merak edilen tanpınar romanıdır.
başları biraz sıkıcı olsa da devam ettikçe güzelleşen bir romandır.
(bkz: ahmet hamdi tanpınar).
Bence turk romaninin, tabi okuyabildiklerim icinde, zirvesidir.
Ahmet hamdi tanpınar'ın insan denen burnu büyük varlıkla çok güzel kafa bulduğu romanıdır.

insan ve onun icadı olan ne varsa hepsi yarım yamalaktır. Yaptıkları saatler bile ya geri kalır ya da ileri gider.

Zamanın mutlakiyetini ve geçiciliğini anlatan Edebiyatımızın en büyük romanıdır.