bugün

çok zekice, muhteşem bir sistem eleştirisidir.
kendisini klasik hale getiren detaylardan biri olan kolları kendini bir kaç defa sarmış memur resmi bulunan kapak son baskısında dergah yayınları tarafından değiştirilmiş olan kitaptır. kesinlikle milli eğitim tedrisatından geçmiş herkese okutturulması gerekmektedir. bu ülkedeki bazı çarpıklıkları sırf bu kitaptan yola çıkarak daha kolay farkedip daha çabuk tanımlayabilirsiniz. geçen sene iş ve işçi bulma kurumunun işsizlere danışmanlık yapması için 2000 işsize iş vereceğini haberlerde görünce aha saatleri ayarlama enstitüsü'nün bir yansıması daha diye düşünmeme sebep olmuştur.
--spoiler--
inanmayan bir adamla çalışmak dünyanın en güç işidir.

Artık bunalmıştım.

Bütün dediklerinizi yapıyorum.Bu yetmez mi? inanmaya ne lüzum var?

Hiçbir şey yapmayın,yalnız inanın.Bize bu yeter.

Çünkü bana evvela inanç lazım.Saf kalple bu işin doğruluğuna inanç.

Siz çürümüş insansınız.Eski ruhsunuz.Hayata inanmayan insanla çalışılmaz.

Tarih günün emrindedir.Bütün mesele şuradan geliyor:

Kendinizi zamanınızdan üstün görüyorsunuz.Entellektüel gururu.

Ben bütün hakikatleri bilirim,demek istiyorsunuz.Hayır azizim,öyle bir şey olamaz.

Bir insan bütün hakikatleri bilmez,bilemez.
--spoiler--

Yazıldığı döneme dair okuduğum en iyi yerli eser.
hala okumamış olanlar veya ne okusam diye arananlar varsa şiddetle tavsiye ederim . müthiş bir anlatım , müthiş bir kurgu , olaylar eski zamanda geçmesine rağmen günümüze o kadar paralel konular var ki , bu deha değilde nedir diye sormaktan kendinizi alamayacaksınız .
ergenler tarafından keşfedilemeyecek kadar derinlikli bir eser. ahmet hamdi ne kadar ileri görüşlü bi insanmış ki ergenlerin anlayamayacağı şekilde bir kitap yazmış. evet.
(bkz: hugo)
kendisi gerçek manada muhafazakar bir yazar-şair olan a.h.tanpınar tarafından yazılmış bir roman, nükteli bir modernizm, tüketim toplumu eleştirisidir.
bunu 1960 ların başında yapması gerçekten ilginçtir. aslında hicvettiği biraz da cumhuriyetin batıcılığı, ilginç kurumlarıdır. (türk tarih kurumu vs.)
örneğin kitapta, ahmet zamani efendi isimli birinin kitabını yazaması istenir Hayri irdal dan. Tabi hemen Hayri irdal "ama efendim, böyle bir şahıs yok ki" der, "yaşamamış yani" der. Halit Ayarcı nın cevap üzerinde çok düşünülmesi gereken bir cevaptır. "Azizim bu dediğin çok küçük bir teferruattır." der. "Yaşamış olması gerek". Kurumun buna ihtiyacı vardır.Cumhuriyetin yeniden yazdığı Türk tarihi aslında bu minvaldedir.
Modernizmdeki temsil sorunu da budur. Gösteren ve Gösterilen arasındaki bağın yok olması, sanallaşma, ürünlerin içeriğinden çok markalarının ön planda olması, varlığı şüpheli sanal şirketlerin hisselerinin borsada milyar dolarlar mertebesinde değer kazanması. vs. vs.
Bu sadece bir örnek yalnızca tabi ki. Psikanaliz, akılın hegemonyası, ilerlemecilik vs birçok konu var iğnelenen.

muhafazakarlık da kendi içinde iğnelenmeye çok açık içeriğe sahiptir, ama o ayrı konu tabi ki.
Ancak roman olarak çok güzel bir roman.
harika bir romandır, yanlız okuduğunuzu anlamanız için yanınızda bir de sözlük bulundurulması gereken bir kitaptır.
yadigar adlı bi saat vardı neyi simgeliyordu bir türlü çözemedim...
temel konusu,anlattıkları ve tespitleri derinlikli hatta vurucu olan; üslubu sayesinde tüm derin sular hoş bir seda halinde insanın ruhuna süzülen, güzel ve çok özel ahmet hamdi tanpınar romanı. oğuz atay ve ihsan oktay anar seven okuyucunun okumaktan, okurken yaşamaktan kendini alamayacağı eser. bir de ahmet hamdi tanpınar'ın eserlerinin bazı bünyelerde musikişinas tesirleri de takamül etmekte. hem saatları ayarlama enstitüsü'nden hem de mahur beste'den sonra saba makamındaki sabah ezanı hayat boyu dinlenilen en güzel ve etkili şekilde gönül ve ruhla duyulmuştur.**
özel not: ahmet hamdi tanpınar'ın william faulkner'ı da okuduğu bilgisi mevcutken, bilinçakışını ve içses konuşmalarını kendi tarzıyla böylesi güzel kullanması ayrıca takdire şayan ve imrenilesi. ve albert camus'un sisifos söyleni 'nde anlattığı uyumsuz yaratım ve uyumsuz karakter açısından oldukça zengin bir yazınsal yeteneğe sahip ahmet hamdi tanpınar'ın yaratıcılığı da ilham verici.
psikanalitik not: psikanilize gönül verenlerin, freud özellikle jung severlerin şiddetle okuması gereken bir eser. hele psikanilizi mimari de kullanmak akıllara zarar. gören gözlerin, bulan arayıcıların çok şey keşfedeceği bir kitap.

bu güzide eserdeki bazı derin tespit, tasvir ve kişilik tahlilleri:

--spoiler--
samimiyet tek başına olan iş değildir.
--spoiler--

--spoiler--
saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur.
--spoiler--

--spoiler--
belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.
--spoiler--

--spoiler--
hal yoktur, mazi ve onun emrinde bir istikbal vardır. biz farkında olmadan istikbalimizi inşa ederiz.
--spoiler--

--spoiler--
hiçbir şeyin üzerinde duramayan, ancak zarurui bir şekilde bir iş yaparken veya şikayet ederken mesut olan insanlardandı.*
--spoiler--

--spoiler--
bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer... ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyorum.
--spoiler--

--spoiler--
sabır insanoğlunun tek kalesidir.
--spoiler--

--spoiler--
dışarda deniz var, gece var. garip, sessizliği insanın içine yerleşen, bir rüya balığı gibi insanın içinde masmavi kımıldanan gece. *
--spoiler--

--spoiler--
nevzat hanım bütün hayatı boyunca etrafındakilerin tazyiki altında yaşamıştı. (...)insan ruhunun bütün korkunç ve zalim çarkları bu güzel kadını kendi kendisinin gölgesi yapmak için çalışmıştı. etrafındakilerin hemen hepsi onun hayatına, bir kere bile onu anlamağa çalışmadan hep ona çullanmak için girmişlerdi.
--spoiler--

--spoiler--
salim bey şahsiyetsiz ve üstelik her şeyde hasis bir insandı. üstelik karısını da sevmiyordu. sevgi dediği şey, hakikatte musallat bir fikirdi. o ancak elde etmekten hoşlanan insandı. bir de kaybedeceğini anladığı zaman sevebilirdi.
ayrıca tuhaf bir izzetinefis anlayışı vardı. bütün şahsiyetsizler gibi o da etrafıyla ve etrafında yaşıyordu.(etraf ve arkadaşlarım ne der korkusuyla...)
--spoiler--

--spoiler--
hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi, kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz. ekrem kütüphane dolusu kitapları okuyarak nevzat hanım'a aşık olmağa hazırlanmıştı. fakat bu hazırlıkla, onun hayatımızda aldığı şekil her zaman birbirini tutmuyor. ekrem bey bir estetiğin en olgun örneğini bulduğunu sandığı bir yerde üçüzlü bir cinayetle karşılaştı.
--spoiler--

--spoiler--
diyebilirim ki, bizzat iyilik dahi, ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. ileride sık sık adı geçecek olan rahmetli hocam muvakkit nuri efendi tasavvuftan bahsederken '' her şeyin zıddıyla maruf ve mümkün olduğunu'' söylerdi.
--spoiler--
kalburüstü bir kitap. ve okuduklarımın ilk beşinde yer alan bir kitaptır. dilinden ziyade anlattıklarıyla tartışma konusu olmuş ve ne anlattığı yıllarca tartışılmıştır. ve bana da makul geleni: burdaki olayın cumhuriyet dönemi olayları, inkılaplar değişiklikler, devrimler...tüm bunların fuzuli boş saçmasapan olaylar olgular silsilesi olduğu ..ve saatleri ayarlama enstitusi mesabesinde olduğudur. beyhude amaçlar fuzuli insanlar..
ben az çok kitap okuyan bir adamım ahmet hamdi ile tanışmam çok geç ve bu kitapla olmuştur. o saatten sonra dönüp dönüp okuduğum bir adam oldu ahmet hamdi tanpınar. ve kitaplarını okurken hep şu hisse kapıldım yazıcak anlatıcak çok şeyi varda anlatamıyor gibi. üslubu çok samimi direk beyne işleyen kelimeler. kitaba gelince kurgu gayet karmaşık ve olgun, dil anlaşılır, betimlemeler çok iyi moralin bozuksa otur bu kitabı oku gülüceksin.
saatleri mekkeye göre ayarlayacak olan enstitüdür.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=338732
halit ayarcı zamanın farklı kişiler için nasıl geçtiğini anlatan grafiği yaparken şu söz aklıma geldi, aşık mıyım neyim ''şeb-i yeldayı müneccim muvakkit ne bilir? Müptelâyı gâma sor geceler kaç saat''
"saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır." cümlesi ile yer etmiş, genelde ikinci okumada daha anlaşılır bi' hal alıp hoşa giden ahmet hamdi tanpınar eseridir.
"Saatin kendisi mekan,yürüyüşü zaman,ayarı insandır...Bu da gösterir ki,zaman ve mekan,insanla mevcuttur!"
kurgusuyla fantastik romanlara taş çıkarabilecek, diliyle ve verdikleriyle bizlere zengin bir hayal dünyası sunan, sorgulamayı öğreten güzel bir ahmet hamdi tanpınar romanıdır.
müthiş bir modern toplum eleştirisi. bana göre kesinlikle okunması gereken iki kitaptan biri. diğeri için (bkz: tutunamayanlar)

o kadar kıymetli bir kitaptır ki, muhteviyatı itibariyle sözlükteki başlıkların 4'te 3'ünü bertaraf eder. lakin dili ağır bir kitaptır. yanınızda koca bir sözlük bulundurmak elzemdir.

acaba elbiseler gibi ruhlar da birbirinden etkilenir mi üstad. allah gani gani rahmet etsin bu vesileyle.
klasik eserlere girebilecek kadar güzel bir roman.
"bu daima böyledir. hadiseler kendiliğinden unutulmaz. onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir."
Bütün olanaksızlıklara ve zorluklara rağmen birinin sonsuz inancı, diğerinin ise sonsuz umutsuzluğuyla hayata geçen ütopik bir kurum: Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Romanda her şeyden önce ön planda olan enstitü değildir. Ön planda tutulan, her sayfada insandır. iki farklı insan, aslında değişen toplumsal yapıyı simgelese de, dağılmış bir imparatorluğun küllerinden zorluklarla sıyrılıp doğmuş, ama sıkıntıları bitmemiş ülkeyi
anlatır.
bugün yarın başlamayı düşündüğüm kitap.
harbiye kenter tiyatrosundaki prömiyeri inanılmaz başarılı sunulmuş eser. tiyatro için yazılmış sanırdınız.
yaklaşık 4-5 yıl önce seyretme şansı bulduğum oyun.
saatleri ileriye geriye alma işine estetiklik katmak için yazıldığını düşündüğüm vasat roman. ahmet hamdi yerine ele avuca gelen bir yazar yazsaydı belki adam yerine koyup okunabilirdi.