bugün

Düşüncelerim yaşadıklarım ve gerek çevresel gerek tıpsal araştırmalarım sonucu edindiğim bilgidir.Tıpba bakınca bu sorunların gerek panik atak okb anksiyete adına her ne dersen de psikolojik olduğu söylenir ama ilaç tedavisi önerilir.şu ana kadar ilaç içtim tamamen düzeldim diyen görmedim.herşeyi hormonlorla açıklayan tıp ruh konusunda bence saçmalıyor.neden mi maden insanın aşırı korkması kaygılanması hormonlara bağlı ozaman bir insanın öfkelenmesi tecevüz etmesi cinayet işlemeside hormonlara bağlı desem saçma gelmezmi.suçlular o sıra kendimi kaybettim diyor istemeden yaptım diyen bile var o sıra öfkeyi tetikleyen hormon mu çoğaldı.stres bozukluğu diyorlar her insan sürekli aynı şeyi düşünür aşık olan adam sevdiğini sabaha kadar düşünür bu niye rahatsızlık vermez insanı hasta etmez.şimdi bir ekolde çıktı panik atak okb vs hastalık değil filan diyor.Panik atağı korku nöbeti diyor her insan korkar ama her korkan korktuğunda hastamı olur.hastalık değıl diyelim ki bence hastalık adam keyfinden acillere koşmuyor.bu nasıl bir korku ki adamı acillik ediyor.her korkan acillik mi oluyor.bunlar insanın iradesi dışında olan şeyler kim durduk yere daralmak ister insan zorlanmadıkça niye ölüyormuyum diye telaşlansın.kim durduk yere aklına kötü gelen düşüncelerle boğuşsun.hastalık değil demekle hastalık olmuyuyor değıl.bacağı incitmekte hastalık değıl ona bakarsan.bunlar biz çare bulamıyoruz siz bi şekilde hayatınıza bakın demektir.ben yıllar öncede panik atak yaşıyormuşum ama adını sonra beni esir alınca ögrendim.simdi diyorlar önemseme filan ben yıllar önce önemsemedim tamam ama tamamen yok olmadı.belki bi dönem sizi rahatsız etmiyor ama bi süre sonra boş kalınca gene geliyor.her zaman bunla ugrasiyorsun.terapi edmr hipnoz vs diyorlar gerçek işe yarıyormu bilmiyorum ama oda parası olana seansları ateş pahası devletin böyle bir hizmetide yok.fakire öl demek gibi bisey bu.bağzılarıda dalga geçıyor resmen ya psikoloji abartma gibi yaşıyan bilir köpekte havlıyor ama acaba neye.şimdi sözün özü biz care bulamıyoruz demiyorlar oyalıyorlar kimse köpekten korktu diye acile gitmez.adamların yanında hergün ölüm oluyor suriyede hic biri panik atak olmuyor.bu adamlar bomba patlayınca korkmuyorlarmı.BURDAN SESLENiYORUN BU DERTLERi ATLATAN VARSA TAMAMiYLE BURDA PAYLAŞSIN ŞIFA PAYLAŞINCA ÇOĞALIR BU SiSTEMDEN GARiBANA FAYDA YOK...
Kesin çaremiz yok yüzde yüz demiyorlar.ömür boyu ilaç iç diyorlar.yada gelsin ama aldırma diyorlar adamı etkilemese niye acile kossun bir panik atakta yaşamadıkları belli bariz.kimi para sömürüyor bir günde son diyor bir umut koşuyorsun fos.kimi şeytan musallat oldu diyor oda fos.şeytan herkezde var şeytanın musallat olmadığı ademoğlu varmı ki niye hepsi hasta olmuyor. Bunlara cevap yok.
Ruhsal sorunların ağırlığına bağlı. Şizofreni, genel anksiyete bozukluğu, borderline, obsesif kişilik bozukluğu gibi köklü ruhsal sorunlar insanın beyninin durumlara gösterdiği tepkilerden, algılamalardan ya da beynin salgıladığı hormonlardan kaynaklanıyor. Insanın beyninin içini açıp bakıp aa burda bir tane kablo eksik ya da bak frontal lob biraz sağa kayık bir tane çekiç vuralımda yerine geçsin gibi çözülemeyen konular. Çünkü bu sorunlar sadece beynin bir tarafında yaşanan bir durumdan kaynaklanmıyor. Düşünce bozulunca duygularda bozuluyor. Haliyle davranışlarda bozuklaşıyor. Mesela paranoid bireyler. Birinin onu öldüreceğinden şüphelenince duyguları sevgiden öfkeye dönüşebiliyor ee haliyle davranışları da ona gore şekil alıyor.
Yani tıp emdr ve ilaç gibi yöntemlere başvuruyor ki bu son çaredir bu bozukluklar için. çünkü insanın algısı bozulmuştur. Hem kendisine hem de çevresine zarar verecek potasiyel taşırlar. Ancak ilaçlarla ve tedavilerle sorunları hafifletiliyor. Sonuç verenler var tabi ama bu düşük bir oran. Gene de bu umut vericidir.
Ozetle kişi neyi niçin yaptığını kendisi de bilmiyor. Kesin çözüm olmayışı karmaşık iç içe geçmiş sorunlar olduğu içindir. Vücud organları normal insanlar gibi ama düşünme, davranış ve duygusal farklılıklar var. Hala araştırmalar devam ediyor. Ve köklü bir değişiklik ileriki 50 içinde olacağını düşünmüyorum.

Edit: köklü olmayan problemler ailevi, kişisel, ilişkisel ya da sosyal olanlar danışma süreçleriyle verim alma ve başarılı olma ihtimali yüksek olan problemlerdir. Genelde ilaç veya tıbbi bir müdahaleye gerek kalmaz.
“Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh,
Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi
verilmiştir.” (isra 17/89) bu ayetle aslında bence bu sıkıntılarında caresının allah istemedikce tam anlamıyla çözülemiycegını anlıyorum ben.
Kökeni bile tam belli olmayan hastalıkların çaresinin olmamasıdır.
Yani bu hastalıklar hormonal dengesizlikten mi, nöronlar arasındaki iletim bozukluklarından mı, çevresel faktörlerden mi, genetik faktörlerden mi neyden oluşuyor bunlar tam anlaşılmadan, her gelene mecburen antidepresanı dayıyorlar. Tamam bunların rahatlatıcı etkileri var ama tedavi değil telafi ediyor zannımca. Yoksa anksiyete bozukluğu ile majör depresyon hastalıklarının kimyası aynı mı ki doz artımıyla aynı ilaçları veriyoruz?
Bir de bu işin ruh boyutu var. Ruh gerçekten var mı ve var ise ne? Madde mi, enerji mi? Nelerden etkileniyor? Reenkarnasyon var mı? Korktuğumuz ve üzüldüğümüz şeyleri ne belirliyor? Sadece yaşama içgüdüsü olmadığı aşikar çünkü etrafımdaki kimse yüksekten benim kadar korkmuyor. Ben de birçoğunun aksine kan görmekten rahatsız olmuyorum. Bunlar tamamen beynimizde mi olup bitiyor yoksa ruhla bağlantısı var mı?
Tüm bu soruların cevapları bilinmeden, "ruhsal" hastalıklara çare falan bulamayız. Ancak hastayı rahatlatır, hayat kalitesini yükseltiriz.
Bu tip hastalarda Vücudun istemsizce salgıladığı bazı hormonal sıvılar bünyeyi zehirlemektedir. Bu da beyin fonksiyonlarının anormal çalışmasına, beyin hücrelerinin elektrik akışının bozulmasına, mesela olduğundan hızlı ve zeka kapasitesinin üzerine çıkarak birbiriyle uzak ihtimal olayları birleştirip paralellik kurarak mantıkdışı çıkarımlarla çeşitli senaryolar sanrılar korkular endişe ve kaygılar yaşamasına neden olmaktadır. Evet pek çok şizofren dehaya yakın derecede zeka belirtisine de sahiptir aynı zamanda. Fakat tutarsızlıklarla beraber. Beyin durmaksızın çalışır ve hatta yorgun düşer. Hafızada sürekli tekrarlanan Kafadan atılamayan yoğun Düşünceler ve sürmenaj, insanı bedenen ve duygusal olarak yorgunluğa bitkinliğe ve tükenmişliğe doğru sürükler.

Bu tip rahatsızlıkların ilaç tedavisi süreklilik arzeder. Bu aşamada tıbbi henüz farklı bir yöntem uygulanmamakta. Osmanlıda bazı akıl hastalıkları su sesi ve belli makamlardaki müziklerle tedavi edilirdi. Fakat günümüzde böyle bir uygulama var mı bilmiyorum.

Açık hava, yürüyüş, doğa, spor ve çeşitli sosyal aktiviteler yapın iyi gelir.

Kuran okumak şifadır. Hergün enaz 1 cüz (20 sayfa) kuran okumak insanı kalben ruhen ve bedenen rahatlatır ve ferahlatır. Namaz ve dua da öyledir. Maneviyat bu tip hastalarda özellikle üzerinde mutlaka durulması gereken bir husus. Namazlarını asla terketmesin bu hastalar. Ayrıca;

(bkz: #42318406)
Acı bir gerçektir. Eğer varsa böyle bi durumunuz. Mecbur onunla yaşamayı öğreneceksiniz. Baska yolu yok
Cenabı Allah dermansız bir dert yaratmamıştır. Lakin hekimler devasını bilmez. Orası ayrı. Bir tek ölüme çare yok. Tabi tamamen iyileşmiyor diye ilaç tedavi v.b. terk etmenin de alemi yok. Mevcut durumda Hayat kalitesini olabildiğince maksimum seviyeye yükseltmek lazım. Hasta bunu tek başına sağlayamıyorsa ya destek alacak yada destek görecek. Bunun yanında manevi reçeteleri de uygulayacak. Zira her dert sahibinin o derdin sahibiyle bir münasebeti bir ilişkisi bir ünsiyeti bir yakınlığı var. Allah sevdiğine dert verir. Yeter ki o kişi bunu farketsin, zikirle namazla taatle salih amelle herkesten fazla muhabbetini ve rızasını diri tutsun. Kolay değil elbet, ama sabrederse karşılığında cennet var. Cennet ucuz değil. isyan şikayet ve hoyratlık yoluna sapar asi gelirse ceremeyi yine kendi çeker allah göstermesin. Yüce allah adildir, hiç kimsenin zerre miskâl hakkını yemez ve emeğini çilesini derdini kederini zayi etmez.
güncel Önemli Başlıklar