bugün

hem jeoloji mühendisliği hem de tarih(aöf) okuyan biri olarak sözlüğe katkı sunmak isterim.

roma'nın yıkılış nedeni buradadır efendim:
roma'da ilk devir yani krallık devri etrüsk hakimiyetinde ve nispeten şehir devleti şeklinde geçti. roma şehri, son kral tarquinius superbus'u kovdu(mö. 509) ve önce latium yerlilerini, sonra italik bağdaşık halkları egemenlik altına aldı ve orta italya'da hakimiyet tesis edildi. bu yazılanlara koşut olarak içerde pek çok reform hayata geçti. bunlar kabaca pleplerin de yönetimde söz sahibi olma isteğinin sonucuydu. önce plep meclisi kabul edildi, ardından konsüllerin birinin plep seçilmesi hakkı alındı, plep-patrici evliliklerinin onayı sağlandı ve belki de en önemlisi tribunus plebis yani bir nevi yasaların halk için denetlenmesi görevini üstlenen mevki ilan edildi. neden bunları anlatıyorum? cevabı basit; roma toplum yapısının git gide değiştiği ve bunun siyasete yansıdığı âşikâr.
roma'da kesin patrici üstünlüğü kabaca milattan önce 150'de son buldu. bu kademe kademe oldu ve bence geri dönüşü olmayan yol gracchus kardeşlerin ardışık gerçekleşen reformlarıydı.
esasen yönetimin çekirdek unsuru patrici aileleri, orduda atlı ve elit yaya kısmı temsil ediyorlardı. roma'da fakirler askerlik yapmıyordu. onlar çoban ve çiftçiydiler.
her asker kendi yemeğini, silahını , zırhını ve varsa atını temin etmeliydi.
ilk roma ordusu bu şekildeydi. milattan sonra 4. asırdan itibaren yavaş yavaş orduda fakir halk da yer aldı. bu işin tamama ermesi marius'un mö 107'de yaptığı reformla oldu. ordu başkent ve çevresindeki işsiz yığınlara açıldı ve cumhuriyet'in ölümüne neden oldu ilerleyen süreçte. bu sebep değil, sonuçtu hem de bu çok önemli bir olayın sonucuydu, zira roma başarılı fetihlere dayalı bir imparatorluktu. sürekli kazanımlar elde etmesi ve elde ettiği kazanımlarını koruması şarttı. sadece soyluların hizmet ettiği ordular geniş toprak parçalarında etkisiz kalmıştı.
reformlar dizginlerin artık soylu sınıfın elinden gittiğini, adeta halkın rızasını popülizmle kazanan adayların yönetimi domine etmesini beraberinde getirdi.
tarihçiler cumhuriyet'in yıkılışını sezar'ın ömür boyu diktatör ilan edildiği milattan önce 44'e tarihlerler; ancak bu olay klasik bir tarihlendirmeyle açıklanamaz.
durum esasında geri dönülemez noktaya marius'un reformlarıyla gelmiştir. marius dahası 4 yıl art arda konsül seçilip tüm cumhuriyet teamüllerini de yok etti. roma'da anayasa yoktur(12 levha kanunları gibi sosyal düzeni oturtan kanunlar hariç) ve teamüller ile devlet idare edilir. normalde her seçilen konsül, 10 sene boyunca seçilemez ve görevi olağan şartlarda bir yıldır, anormal durumlarda 6 ay diktatör ilan edilebilir; ama eğer durum normale dönerse konsül görevden alınırdı.
marius önce afrika'da jugurtha'yı, sonra istilacı cimbri ve töton kavimlerini mağlup etti. şanına şan katan bu adam 4 kere art arda konsül seçilip adeta tek adam olarak roma'da hüküm sürdü ve cumhuriyeti yıktı. marius sonrası sulla belası da roma'yı tahrip etti. yağma, müsadere, kovuşturma... sulla caesar dahil kendisine muhalif gördüğü herkesi kovdu ya da elemine etti. sonrası pompey, crassus, cicero, cinna, catilina ve caesar gibi figürlerin otorite savaşı aslında. ortada bir cumhuriyet yok yani.
orduyu ve halkı ikna edenin tiranlığa heveslendiği bir ortamda cumhuriyetin de çok yaşayamayacağı belliydi.
roma augustus ile beraber önce principatus rejimi(eşitler arasında en birinci) sonra
da imparatorluğa döndü. (mö. 27)
burada roma'nın fırat havzasından ispanya'ya, sahra ve mısır'dan britanya'ya uzandığı gerçeğini de görmek gerek.
doğal sınırlara ulaşılmış ve fetihler durmuştur. yağma gelirinin düşüşü ise hazinede yoğun bir depreme yol açtı. vergilerle tolere edilmeye çalışılsa da açık büyüdü.
üstelik en beter 2 tehlike de yoldaydı: hıristiyanlık ve barbar kavimler...
roma kuruluşundan bu yana esasında barbarlara karşı savaşıyordu. galya, germanya ve panonia'da savaşıp onları sürdüler. ren ve tuna iki büyük sınır hattıydı.
ancak önce hıristiyanlığın yaygınlaşması sonra da barbarların daha yoğun batıya tazyiki ile roma iki büyük kıskaç arasında tüm antik birikimini kaybetti.
cumhuriyetle beraber çöken bürokrasi ve ekonomi de artık ortada tasfiye olmak için gün sayan bir devlet enkazı bıraktı, ancak roma soyut olarak 21. asrı da gördü çünkü fiziken ölse de, ruhen ölümsüz...
tam olarak nedeni bilinmese de, romanın son imparatorunun kıskanç karısının hiddetini alamayıp, pijamalarını giymiş olan imparatora, "yıkıl karşımdan" demesinin yıkılışı başlattığı rivayet edilir.
Fethedilmesi.