bugün

değerli alim abdullah tekhafızoğlu tarafından hakkı verilerek yapılmıştır. çalışmasını şuradan indirebilirsiniz:

http://www.suleymaniyevak...r_risaleleri_elestiri.pdf

baştan sona okunması şart değil. başındaki "içindekiler" sayfasında mevzular çok iyi tasnif edilmiş. ilginizi çekenleri okuyabilirsiniz. özellikle 51. sayfada ele alınan konunun gözden geçirilmesini tavsiye ederim.

çalışma açıkça gösteriyor ki nurcular ehl'i sünnet ve'l cemaat yolunun yolcuları değildir.
--spoiler--
deli yazmış
--spoiler--
nurculara göre dikkate alınmaya değmez bir eleştiridir. onların dikkate aldıkları şu ifadelerdir:

“Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. (...) Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyorum telâkki ediyorum.”
Barla Lahikası, 56

“Mübarek Sözler şübhesiz Kitabı Mübin'in nurlu lemeatıdır. içinde izaha muhtaç yerler eksik olmamakla beraber küll halinde kusursuz ve noksansızdır”.
Barla Lahikası, Yirmi Yedinci Mektub ve Zeyilleri, c. II, 1415

not: islam inancına göre kusursuzluğun veya ortaya kusursuz bir eser koymanın bir tek allah'a mahsus olduğunu sanırdık!..

(...) Hatta, bir kısım Risaleleri ihtiyarım haricinde yazdığım gibi, Risale-i Nur'un ehemmiyetini zikretmekte ihtiyarsız hükmündeyim.
Şualar, 572; Sikke-i Tasdik-ı Gaybi, 124, Sekizinci Şua/Üçüncü Bir Keramet-i Aleviye/Bir ifade-i meram

“Risale-i Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur'an'ın, şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.”
Şualar, Birinci Şua, c. I, s. 833

"Risale-i Nur, 20. asrın Müslümanlarını ve bütün insanlarını koyu bir fikir karanlıklarından ve müthiş delalet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyari ile yazılmış değil, Cenab-ı Hakkın lisanı ile yazılmış bir eserdir.”
Rehberler, s. 141:

“islâmiyet güneşinin doğuşundan tam öndört asır sonra, senin gibi ulvî ve ilâhî ve arşî bir nurun tekrar ve yeniden, bahusus bu son asırda, hem Türk elinde ve hem de Türk dilinde doğması, acaba kimin hatır ve hayalinden geçerdi? Bu ne büyük bir ni’met bizlere ve bu asır halkı için ne bahtiyarlık Yârabbi!. "
Zülfikar Mecmuası, 433

risale-i nur'ları eleştirenler bir tek süleymaniye vakfının alimleri değildir.

http://ehlisunnetkalesi.b...ye-inen-risale-i-nur.html

http://www.risaleinuracevap.com/default.aspx?id=99

velhasıl said-i kürdi sayıklamaları hakkında:

-Allah'ın ipi olduğunu,
-Cenab-ı Hakkın lisanı ile yazıldığını,
-Arş'dan indiğini,
-irade dışı yazdırıldığını,
-Hiç bir esere benzemediğini,
-Eksiksiz ve kusursuz olduğunu,
-Bütün Müslümanların ve insanların kurtarıcısı olduğunu,
-islam'ın tekrar risale-i nur ile doğduğunu,
-Risalenin bir harfine bile dokunmanın günah olduğunu

ifade etmiştir.
birsürü kurtarılmayı bekleyen insan varken kendi aralarında birlik olamamış cemaatler tarikatlar topluluğu beyanı.
Komik kitapmis güldürdü.
Abdulaziz bayındır cemaati bu ülkenin dini dinamiklerine dinamit koyan tehlikeli bir sapkınlıktır. Bana göre önlem alınması şarttır.

Bildigim kadariyla bunlar suudilerin vahabiliginin propagandasini yapiyorlar
kimisinin eleştiren bazılarını "vehhabilik propagandası yapıyor" diye eleştirmesine vesile olan eleştiridir.

bir kere risale-i nur'u sadece süleymaniye vakfı değil, ehl'i sünnet ve'l cemaat yolunda olan alimlerden, nurcuların şirretliklerinden çekinmeyenler de eleştiriyor.

süleymaniye vakfı "vehhabilik" ithamı konusunda şöyle diyor:

http://www.fetva.net/yazi...abi-mi-suleymanci-mi.html

şunların haline bir bakın!.. yukarıda bazı örnekleri verilenler yetmezmiş gibi şu küfrü (bkz: said i kürdi nin gayb konusundaki küfrü) serdedene bir kelime laf etmiyorlar ama başkasını itham ederken kanıt göstermeye bile zahmet etmiyorlar.

işte nurcu şirretliği budur!...
bir ateist olarak neden propagandasını yaptığımı izah etmemi gerektiren eleştirilerdir.

islam konusundaki görüşlerim malum.. fakat şunu itiraf etmeliyim: kerameti kendinden menkul şeyhler islam'a yamanmadığı taktirde, insanların hayatlarını daha bağımsız yaşaması, birey olarak kendi sorumluluklarını üslenmesi, karar verirken kendi vicdanlarının sesini dinlemesi elbette mümkündür. zira islam'da allah ile kul arasında peygamberlerden başka aracı yoktur ve her koyun kendi bacağından asılır.

peki islam'ı daha derin öğrenmek isteyenler alimlerin görüşlerine başvurmasınlar mı? elbette başvurmalıdırlar. fakat "alim" başkadır, "şeyh" başkadır. bir alimin yazdıklarını, o kişinin bilgili de olsa sonuçta kendisi gibi bir insan olduğunu göz önüne alarak okuyan kişi, okuduklarını değerlendirirken ve de icap ediyorsa eleştirirken bunları kendisi gibi bir insanın yazdığını unutmaz ve kendi kararını verir. kendi kararını verirken de allah tarafından yüce bir mertebede tutulduğuna inandığı bir kişiye muhalefet ediyormuş ve de günaha giriyormuş gibi bir kaygıya kapılmaz. şu meselede bu alimin görüşünü benimserken, başka bir meselede başka bir alimin görüşünü benimsemekte sakınca görmez.

fakat "şeyh"e biat böyle değildir... şeyhe biat bir bataklıktır.... şeyhlik taslayanlar modası geçtiği için kendilerine istedikleri kadar "şeyh" demesinler. sonuçta şeyhtirler. bunların şeyh olduklarını nasıl anlarız? misal imam-ı azam ebu hanife'yi ele alalım... yazdığı onca eserde bir kere olsun ortaya koyduğu kanaatlerin kaynağını "ilahi ilham" olarak göstermemiştir. bir kere olsun "kusursuzluk" gibi bir iddia serdetmemiştir. bir kere olsun kendisine şunun veya bunun malum olduğunu, gaybı bildiğini iddia etmemiştir. diğer ehl'i sünnet alimleri de onun gibidir. fakat sufilerin çoğu veya hem müçtehit olduğunu söyleyip, hem de sufiliğe soyunanlar öyle değildir. bu tür iddialarla ortaya çıkanlar, ne kadar inkar etseler de sonuçta sahtekar şeyhlerdir.

peki şeyhe biat etmenin sakıncası nedir? uzun boylu anlatmama lüzum var mı? işte abd'nin koynunda beslediği bir şeyhe sorgusuz sualsiz itaat edenlerin ülkeyi ne hale soktuğunu hep beraber gördük.

fethullah gülen neyse, said-i kürdi de odur. zamanında abd'nin desteğini almak için yapmadığını, söylemediğini bırakmamış ve hatta ikinci dünya savaşı sırasında ruslarla savaşırken ölen hıristiyanların cennetlik olduğunu ifade etmişti.

http://sinanmeydan.com.tr...=62:yazlar&Itemid=228

"bölünmeme" adına bunlarla bir olmayı uygun gören "müslümanlar" varsa bildikleri gibi devam etsinler. başka ne diyeyim?
o risaleler olduğu gibi şirktir.Sadece Kuran okumanızı dilemekten başka bir şey yapamam.

Not"Dinci" değilim.Müslümanım.
içerik olarak islama aykırı bir içeriği olmadığına göre burada duruma şöyle bakılır.

ben yaptım demek küfürdür. ben yazdım bu şey benim eserim ben kendim yaptım demek zaten küfürdür. said nursi bu sebeple bunları ben düşünmedim allah yazdı demiş olmalıdır. içerik olarak sapkınlığa neden olacak birşey yok ki bir kez bitirmiş biriyim sırf meraktan kendim alıp okudum. kesinlikle devrine çok faydalı olacak izah kabiliyeti çok güzel bir eser.
"ben yaptım" demenin küfür olduğunu iddia eden, alimliğe soyunmuş eblehlerin "meraktan kendim alıp okudum" diyerek, küfre girmesine sebep olan eleştirilerdir.

bak "allah okuttu" demeyip, "ben okudum" diyorsun!.. okulda hocan "bu ne rezil sınav kağıdı?" dediğinde de muhtemelen "ben yazmadım, allah yazdırdı" demiş ve sopayı yemiş olabilirsin (bkz: yobaz ve zeka). belki hocana “ne haddine ki bu yazdıklarımda yanlışlık bulasın? onları allah yazdırdı" da demişsindir!..
aynı zamanda fethullah ve örgütünün de eleştirisidir. siz anladınız onu. aynen öyle işte.
ilgili çalışma her ne kadar mevdudi, reşid rıza, muhammed abduh gibi neoselefilere atıflara sahip olsada bazı noktalarda çok doğru noktalara parmak basmıştır.

Nurcular risale i nuru az çok okudum. Yani kafa ütülemeyin okuyup okumadın diye. Ayrıca selefi falanda değilim. Tasavvuf karşıtı hiç değilim.

Said Nursiyi bir bütün olarak alamazsınız bir sünni olarak bunu bilin...

Siz muhtemelen Sözler, Mektubat falan oluyorsunuz sadece. Onları okuyun onlarda bir sıkıntı yok. Çok Güzel yerler De var bunlarda. Ama bazı risaleler var ki uzak durun.

Said Nursi ilk başladığında bu din işlerine bir selefiydi. Afganiye, Abduha methiyeler düzen bir kişiydi. Yani Abdülhamit karşıtı islamcıların adamıydı.

Sonradan o selefi dönemini eski said diyerek bırakıp tasavvufa yöneldi. Ama burada da ölçüyü tutturamadı.

Gitti tasavvufun içinde gizli bir şekilde varlığını sürdüren hurufi-batıni etkisine kendini kaptırdı.

Amma ve lakin bu tespitlerinin aşırıya kaçanlarını gizledi. Bazı gizli risaleleri var ki içeriğini bir söylesem size aklınız durur. Ama şükür ki düşmanları o risaleleri okumadı.. Ben de onlardan biri var maalesef.

Bakın tasavvuf karşıtı değilim. Bir daha tekrarlayayım. (#29895934)

Ama kemalist yobazların propagandasına da kanmamak gerek.

Said Nursi her ne kadar hataları ve yanlışları olsada islam için mücadele etmiştir. Ve o tevafuklu dediği renkli kuran yazması(?), bazı cifirli te'villerine hatta zaman zaman sırıtan modernizme göz kırpmasına rağmen sünni alimlerin yolunu genel manada bırakmamıştır.

Said Nursi mücadele adsmıdır. Bu açıdan bütün müslümanlar saygı duymalıdır. Ben fikirlerine katılmasamda kemalistlerle mücadele etmesi yönüyle saygımı kazanmıştır.

Hatta selefi arkadaşlar bile bu açıdan bakmalı. Alın size Bin Baz'ın talebesinden Said Nursi hakkında bir övgü videosu

http://youtu.be/Sp2ikuo7x78
kimi islamcıların da kabul ettiği gibi haklı eleştiridir.

ek olarak diyorlar ki:

--spoiler--
"amma ve lakin bu tespitlerinin aşırıya kaçanlarını gizledi. bazı gizli risaleleri var ki içeriğini bir söylesem size aklınız durur. ama şükür ki düşmanları o risaleleri okumadı.. bende onlardan biri var maalesef."
...........
said nursi mücadele adamıdır. bu açıdan bütün müslümanlar saygı duymalıdır. ben fikirlerine katılmasam da kemalistlerle mücadele etmesi yönüyle saygımı kazanmıştır.
--spoiler--

ben de diyorum ki:

1- söz konusu şahsın sayıklamalarından bazıları elfaz-ı küfür müdür, değil midir?

2- islam'a göre küfre giren şeyler söyleyen bir kişi, iman tazeleyip, yazdıklarının yanlış olduğunu söylemediği sürece müslüman sayılır mı?

3- sırf kemalistlerle mücadele etti diye, islam'ı bu kişinin sayıklamalarının pençesinde bırakmak doğru mudur değil midir? sonuçta islam'ı söz konusu şahsın sayıklamalarını esas alarak öğrenmeye çalışan çok sayıda kişi var. müslümana düşen, hele ki mesele din olunca, allah için doğruyu söylemek midir veya şu veya bu mülahazalarla gerçekleri örtmek, dinin yanlış öğretilmesine göz yummak mıdır?

4- asıl mesele tasavvufun doğru veya yanlış olmasından çok, o yola giren bazılarının iradelerini bağlandıkları şeyhe teslim etmeleri değil midir? böyle yapmalarının zararları hem islam tarihi boyunca, hem de son zamanlarda görülmemiş midir? "kimin haddinedir ki bana yazdırılanlarda bir hata bulmak" diyen bir kişi insanları neye davet etmektedir? islam'a mı? islam'da hatasızlık allah'a ve peygamberlerine (din işleri hususunda; yani onda bile bir sınır var!) mahsus değil midir? o zaman "hatasızlık" iddiasını serdedenler insanları hangi dine davet etmektedirler?

"kemalist yobaz" lafının yanıtı ise şudur: (bkz: yobaz tabirinin tartışmaya açık olmaması).
Yaptıkları bazı yorumlar batıni-hurufi sapkınlığına ve bidata kaysada genel olarak dedikleri olumludur ve islamın ana kaidelerini diğer hurufi-batıni etksine sahipler gibi çiğnememiştir.

Ebced, cifr, keşf vs. dedikleri ve yaptığı garip tespitleri sadece kendisini bağlar. Çünkü bunlar dinen bir delil değildir.

Bir çok Ehl-i Sünnet hocası ve alimi olumlu yazdıkları yazılar dolasıyla sever Said Nursi'yi. Ve kafir deyip tekfir etmezler.

Ama bunu dememe rağmen şunu belirteyim. ibn-i Haldun gibi bir alim said nursinin şu yazdıklarını okusa direkt olarak bu kitapların yakılması yönünde fetva verirdi hem de hiç düşünmeden.

Şurada değinmek isteyeceğim şey bu kitapları okuyan bazı nurcular var ki kesinlikle bırak bid'ate kaymayı doğru yoldan gram ayrılmamıştır.

Ama bazıları var ki said nursinin hem batıni yorumlarını hem modernist yorumlarını alıp öyle yorumlar yapabiliyorlar ki...

Yani eserler okuyana göre değişiyor. Bana sorarsanız okumayın...

Tasavvuf konusuna gelirsek tasavvuf kesinlikle çok gereklidir. Bakın tarikat değil tasavvufun irfani yönü kastettiğim.

Ama ve lakin tasavvufi tarikatların içinde ehl-i sünnet olanlar var, ehl-i bidat olanlar var...

Tasavvufun felsefeleşmesi ayrı bir konudur. Anlaşılmayan bazı tasavvufçular bu felsefeleşmiş tasavvuf yüzündendir.

Her neyse gene gelirsek ehl-i bidate kaymış tasavvufçular genelde batıniliğe kayıyorlar.
Şeyh bu yola girenler için gereklidir. Ama bidat ehli tasavvufçular bu gerekliliği saptırıp batıniliğe kayıp şeyhlerine masumluk payesi veriyorlar ve bu durum öyle karışıklık ve fitnelere sebebiyet verebilir ki.

Çünkü düşünsenize liderinin masum, önder, mehdi olduğuna inanan beyni yıkanmışlarla neler yapılmaz ki... Devlet bile kurulur. Ki geçmişe bakarsanız görürsünüz bu tasavvufçuların isyanlarını, bazılarının Fatımi uşaklığı yapıp Sünniliği yok etmeye çabalamalarını...

Said Nursinin bazı dedikleri buna sebebiyet vermektedir işte. Dediğim gibi ibn Haldun şu kitapları okusa yaktırılması yönünde fetvayı verirdi. Çünkü ibn Haldun dönemindeki tasavvufçuların bazıları islam alemine çok zararlar vermiştir.

Ama buna rağmen ibn-i Haldunda bir rivayete göre Şazelidir. Ve şeyhin gerekli olduğunu savunur kitaplarında;
http://populerkulturcoplu...ibn-i-haldun-acsndan.html

Yani tasavvufu veya şeyhin gerekliliğini bu sapkınlara bakarak eleştirmemek gerekli.

Dediğim gibi Said Nursi olumlu yanları olumsuz yanlarından çok daha fazla olan bir kişiliktir. Ve bazı kitaplarında gerçekten güzel şeyler yazmakta ve yazdıkları insanlara tesir etmekte.

Yaşar Nuri bile kendisini övüyorsa varın gerisini siz düşünün;

http://m.risalehaber.com/...bakar-misiniz-166988h.htm
yobazların her zamanki taktikleriyle -sözde- "cevab" vermeye çalıştıkları eleştiridir.

her şeyden önce burada saçmalayan yobazların refere ettiğim eleştiriyi okumadıkları açık... tek biri çıkıp "abdullah tekhafızoğlu şöyle demiş ama dediği şu sebepten yanlıştır" diyemiyor...

ondan öte, siyaseti kendilerine din eyledikleri için said-i kürdi nam azgını siyasi gerekçelerle korumaya çalışan sapık yobazlar, sorduğum bir seri soruya (bkz: risale i nur un eleştirisi/#29976046) da "cevab" veremeyip, sanki o sorular hiç sorulmamış gibi (klasik taktikleri) saçmalamaya devam ettiler.

ey münafık yobazlar, dini problemler ancak dini mülahazalarla değerlendirilebilir, siyasi mülahazalarla değil. dininiz, islam değil, siyaset olduğu için, kendisine islami eleştiriler getirilen bir sahte peygamberi siyasi gerekçeler ileri sürerek savunmaya çalışıyorsunuz.

böyle yapıyorsunuz, zira bu şahsa yöneltilen islami eleştirilerin haklı olduğunu, söz konusu şahsın küfretmiş, dinden çıkmış bir kişi olduğunu pekala biliyorsunuz. siyasi saplantılarınız din gayretinizi hayli geçtiği için, bu gerçeği bildiğiniz halde, allah rızasını siyasi mülahazalarınızın önüne koyup, allah rızası için doğruyu söylemiyorsunuz.